HMK'nın 297.maddesinde hükmün kapsamı açıkça yazılmış olup, mahkemece gerekçeli kararda söz konusu madde hükmünde belirtilen hususların hiçbirine riayet edilmeksizin gerekçesiz şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, bu nedenle hükmün bozulmasına karar verilmiş olduğu-
Tapu iptali ve tescil davası-
İpoteğin paraya çevrilmesi yolu başlatılan takip dosyasında alınmış bir rehin açığı belgesi ve buna dayalı olarak başlatılan yeni bir takip olmadığı ve diğer icra dosyasından ise haciz tutanağı veya geçici aciz belgesi sunulmadığından borçlunun aciz hali yokluğundan, tasarrufun iptali davasının ön koşul yokluğundan reddine karar verilmesi gerektiği- Davacının talepleri arasında yer verilen diğer parseller yönünden de olumlu ve olumsuz bir karar verilmesi gerektiği- Mahkemece dava konusu bir kısım taşınmazlar yönünden dava ön koşulu yokluğundan red kararı verildiğinden maktu vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiği, bu husus dikkate alınmadan tek ve nisbi vekalet ücretine hükmedilmesinin isabetsiz olduğu-
Yargılamanın son celsesinde tahkikatın bittiği tefhim edilip sözlü yargılama için gün ve saat tayin edilmeden hüküm verilmesinin hatalı olduğu- Mahkemece, HMK. 186 vd. gereğince sözlü yargılama için gün tayin edilip taraflara tebliğ edilerek ve sözlü yargılamada taraflara son sözleri sorularak hükmün açıklanması gerektiği- Davacının tazminat talebi hakkında olumlu ya da olumsuz bir hüküm kurulmamış olmasının hatalı olduğu-
Trafik kazasından kaynaklanan cismani zarar nedeniyle maddi ve manevi tazminat istemi-
Gerekçesiz karar yazılmasının adil yargılanma hakkının ihlali olduğu- Bilirkişi raporlarının müşterek değil, ayrı ayrı hazırlandığı, görüşler arası çelişkiler bulunduğu, mahkemece bu çelişkileri giderici yeni bilirkişi kurulundan rapor alınmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi doğru olmadığı-
Kira alacağının tahsili için başlatılan takibe itirazın kaldırılması ve tahliye istemine ilişkin davada, mahkemece, itirazın kaldırılmasına karar verilen alacak miktarı hesaplattırılarak açıkça belirtilmek suretiyle hüküm kurulması gerektiği aksi halde , hükmün infaz kabiliyetinin bulunmayacağı-
İş hukukundan kaynaklanan davalarda, taraflar arasında çalışma süresi ve ücret miktarı yönlerinden uyuşmazlık bulunmasının, alacağı belirsiz hale getirmeyeceği- İşçinin çalışma süresini ve ücretini belirleyebileceği, işçinin ne zamandan beri çalıştığını veya ücretinin ne kadar olduğunu bilmemesinin hayatın olağan akışına da aykırı olduğu, işçinin kendisinin bilmediği çalışma süresini, tanıkların bildiğini veya bilirkişinin bileceğini farzetmenin ispat kurallarına da aykırı olacağı, keza tarafın yeterli şekilde somutlaştırıp kendisinin bilgisinde dahi olmadığını belirttiği bir hususun mahkemece bilinmesini beklemenin de mümkün olmadığı- İşverenin maddi hukuktan doğan yükümlülüklerini (belge ve bordro düzenleme gibi) yerine getirmemesinin, tuttuğu belgelerin gerçeği yansıtmamasının, davadan önce işçinin alacaklarını inkar etmesinin ya da ikrar etmekle beraber yerine getirmemesinin davacıya kural olarak belirsiz alacak davası açma imkanını vermeyeceği; işçinin bu durumlarda dahi, alacağının miktarını veya değerini belirleyebiliyorsa, belirsiz alacak davası açamayacağı- Davacı yan, ücret alacağı bakımından işyeri kayıtlarına dayanmış olup imzasız ücret bordrolarında yazılı miktara ve bordrodaki tahakkuklara itirazı bulunmadığından, davacının, çalışma süresini, kendisine ödenen ve ödenmesi gereken aylık ücret miktarını, sendikaya üye olduğu ve toplu iş sözleşmesinden yararlanabileceği tarihi, toplu iş sözleşmesi gereği alması gerektiğini iddia ettiği aylık ücret miktarını belirleyebilecek durumda olduğundan, dava konusu ücret alacağı gerçekte belirlenebilir bir alacak olup belirsiz alacak davasına konu edilemeyeceği nazara alınarak, bu talep yönünden davanın hukuki yarar yokluğundan usulden reddine karar verilmesi gerektiği-
İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesi halinde yeniden tüm talepler bakımından hüküm kurulması gerekirken, Bölge Adliye Mahkemesi tarafından usule ve yasal düzenlemelere aykırı şekilde, bir yandan katılma alacağı miktarına ilişkin istinaf taleplerinin HMK’nin 353/(1)-b.1 maddesi gereği esastan reddine karar verilirken, diğer yandan HMK’nin 353/(1)-b.2 maddesine göre kişisel eşya alacağına yönelik istinaf talebinin kabul edilmesi, devamında da kanunda yer almadığı şekilde İlk Derece Mahkemesi hükmünün bu bölümlerine yönelik düzeltilerek onamaya benzer şekilde yeniden hüküm kurulmasının doğru olmadığı-
Asıl ve birleşen alacak davası yönünden verilen bozma ilamına uyularak-