Yargıtayca yerel mahkeme kararının herhangi bir bölümü onanmış olmadığından kazanılmış haklar saklı kalmak ve bunlara dikkat etmek koşuluyla mahkemece HM. mad. 297/2 uyarınca yeni bir hüküm kurulması gerektiği-
Adi ortaklığın tasfiyesinin yönetici olmayan ortakların da katılımıyla bütün ortakların elbirliğiyle yapılacağı- Ortakların, tasfiye işlerinin yürütülmesi için tasfiye görevlisini atayabileceği-
Gerekçeli kararda hüküm altına alınan eşyanın cins, nitelik, miktar ve değerlerinin ayrı ayrı gösterilmesi ve taraflara yüklenen borç ile tanınan hakkın infazda güçlük çıkarmayacak biçimde belirtilmesi ve kuyumcu bilirkişiden rapor alınarak sonucu uyarınca ziynet alacağı davası hakkında infazda tereddüt yaratmayacak şekilde açıkça eda hükmü tesis edilmesi gerektiği- İlk derece mahkemesince davacı-karşı davalı erkeğin her iki boşanma davası hakkında da karar verildiği halde, hüküm kurulmadığı gerekçesi ile dosyanın ilk derece mahkemesine geri gönderilmesine karar verilmesinin hatalı olduğu-
İşveren açıkça işçiye temel ücreti ve varsa ücret eklerini gösteren yazılı bir belge vermekle yükümlü tutulduğu hâlde (İş Kanunu mad 8/3), işveren tarafından dosyaya Kanunun kendisine yüklediği yükümlülükleri yerine getirerek gerekli belgeleri işçiye teslim ettiğine dair bir delil sunulmadığından ve hesaba esas unsurlardan olan ayni olarak sağlanan yemek ve servis yardımlarının değeri davacı tarafça bilinmediğinden, işçinin alacağını belirleyecek verilerin dava açarken elinde bulunduğundan söz edilemeyeceği ve uyuşmazlık konusu kıdem tazminatının belirlenebilmesi; işverende bulunan bilgi ve belgelerin verilmesi ile tahkikatı gerektirdiğinden, mahkemece davanın belirsiz alacak davası olarak görülmesinde bir isabetsizlik bulunmadığı-
Bozma ilamına uyulduğu belirtilmesine rağmen kadına iadesine karar verilen ziynetlerin ayrı ayrı değerleri hükümde gösterilmemiş olduğundan, bozma gereklerinin yerine getirilmediğinin kabulü gerektiği- Dava dilekçesi, bilirkişi raporu gibi herhangi bir belgeye atıf yapılarak hüküm kurulamayacağı-
Üçüncü kişinin alacaklı yerine geçerek onun haklarına sahip olmak amacıyla ödeme yapması durumunda ödeme yapan kişiye halefiyet hakkını tanıdığı, bu hakkın kullanılabilmesi için borçlunun bu hususu alacaklıya ihbar etmesi ve borcun ödenmesi şartlarının gerçekleşmesi gerektiği- Direnmeye ilişkin kararın, açık, infazda şüphe ve tereddüt uyandırmayacak biçimde, usulün aradığı niteliklere haiz olması gerektiği aksi halde teknik anlamda bir direnme hükmü olmayacağı-
Tek bir dosya üzerinden sürdürülmekle birlikte, bağımsızlığını koruyan her bir şikayet dosyası yönünden ayrı ayrı yargılama yapılması ve birleştirilen şikayetlerin her biri hakkında ayrı ayrı hüküm kurulması gerektiği- Mahkemece, kısa kararda ve gerekçeli kararın hüküm bölümünde şikayetlerin kabulüne karar verildiği halde, gerekçe bölümünde uyuşmazlığın esası da tartışılarak tarafların hacizlerinin düşmüş olması sebebiyle garameten paylaşıma yapılan itirazın yerinde olmadığı sonucuna varıldığı ve gerekçe ile hüküm sonucu arasında çelişki doğduğundan, kararın bozulması gerektiği-
Kanun'da tanımlanan şekilde reddedilen kısım yönünden uygun bir gerekçe bulunmadığından talebin reddedilen kısmının neden reddedildiğinin anlaşılamadığı, bu durum karşısında, mahkemece kanun hükümlerine uygun şekilde davacının savunmaları değerlendirilerek, kendi içinde tutarlı, saptanan maddi olaya, talebe uygun savunmayı karşılayan, denetime elverişli gerekçeli karar oluşturulması gerekirken, Anayasa ile 6100 sayılı HMK'nın 297. ve 298.maddelerinde belirtilen unsurlardan ve gerekçeden yoksun karar verilmesinin doğru olmadığı-
Bozmadan sonra gerekçeli kararın hüküm kısmında sadece tavzihe dair karar verilmiş, davanın esası hakkında ise gerekçede .... sayılı kararının gerekçesi ve hüküm fıkrasının 9.paragrafı dışındaki hususların baki kalmak kaydıyla," cümlesiyle yetinilmiş ve hüküm kurulmamış olmasının hatalı olduğu- Davanın esası hakkında da olumlu olumsuz bir hüküm kurulması gerektiği-