Mahkemece hüküm fıkrasında, hüküm altına alınan miktarın ne kadarlık kısmının hangi döneme ait olduğu yazılı ise de hangi miktara hangi tarihten itibaren faiz işletileceğinin açıkça belirlenmediği, o halde mahkemece, her dönem için hükmolunan ecrimisil miktarında faiz başlangıç tarihi açıkça belirtilerek hüküm kurulması gerekirken, infazda tereddüt yaratacak şekilde hüküm kurulmasının doğru olmadığı-
Mahkemece, biri ıslak imzalı diğeri elektronik imzalı olmak üzere, birbirinden farklı gerekçeler içeren, çelişkili iki karar oluşturulmasının doğru olmadığı- 1086 sayılı HUMK döneminde tarafın delil olarak sair delile dayanmış olması durumunda bunun yemini de kapsadığının kabul edildiği, bu şekilde uygulama yapıldığı, somut olayda, dava 1086 sayılı HUMK döneminde açılmış olup, davacılar vekilinin dava dilekçesinde ".... her türlü kanuni delil...." ibaresine yer verdiğinden, yemin deliline dayandığının kabulü gerekeceği, o halde mahkemece, davacı tarafa yemin teklifi hakkının hatırlatılması ve hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekeceği-
Dava konusu taşınmazın doğal olaylar ve eylemler sonucu bilim ve fen bakımından orman niteliğini tam olarak yitirip yitirmediği incelenerek bu olgular tartışılmalı ve orman niteliği kısmen veya tamamen kaybolmuş ise, çekişmeli bölümler üzerindeki bitki örtüsü, ağaçların sayısı ve yaşları kesin olarak saptanmalı, çekişmeli taşınmazların nitelik yitirip yitirmediği bilimsel metodlarla kesin olarak saptanarak oluşacak sonuca göre ve davacı Orman Yönetiminin Bakanlığa karşı açtığı davanın ise pasif sıfat yokluğu sebebiyle reddine karar verilmesi gerektiği-
İstinaf incelemesi sonucunda verilen kararın hüküm fıkrasında, HMK m.297/2'ye göre tarafların talepleri hakkında karar verilmesi, onlara yüklenen borç ve tanınan hakların tereddüt oluşturmayacak şekilde gösterilmesi gerekirken yazılı şekilde kararın hüküm bölümünde de gerekçeye ait sözlerin tekrar edilmesinin doğru görülmediği-
Mahkemenin yargılamayı sonuçlandırdığı kısa kararda; taraflarca takip edilmeyen dava dosyasının 3 ay içinde yenileninceye kadar HMK 150/1.maddesi uyarınca işlemden kaldırılması yönünde hüküm kurulduğu, mahkemece gerekçede ise HMK'nun 150/6. maddesi hükmü gereğince üçüncü kez takipsiz bırakılan davanın açılmamış sayılmasına şeklinde değiştirilerek kısa kararla gerekçeli kararın hüküm kısmı arasında çelişki oluşturulduğu, bu durumun HMK'nin 294/3. maddesine aykırılık teşkil ettiği-
Kısa kararla gerekçeli kararın çelişkili bulunmasının bozma nedeni oluşturacağı; bozmadan sonra yerel mahkemenin önceki kısa kararla bağlı olmaksızın çelişkiyi kaldırmak kaydı ile karar verebileceği-
Mahkemece, öncelikle davacının ek dava ile talep ettiği miktar, hakimin davayı aydınlatma ödevi çerçevesinde, her dönem için ayrı ayrı açıklattırılarak, hükümde de ek davayla ilgili, açıklanan kısımla bağlı kalınarak hüküm kurulması, asıl dava, birleşen dava ve ek davaya ilişkin talep edilen faiz başlangıç tarihleri taleple bağlılık ilkesine uygun olarak gösterilmek ve davacının açtığı her bir davayla ilgili, her bir davada talep edilen dönemler de ayrı ayrı belirtilmek suretiyle, hükmün davacı tarafından temyiz edildiği ve usuli kazanılmış haklar da gözetilerek hüküm kurulması gerekirken, yazılı şekilde HMK'nin 297/2 ve 26. maddelerine aykırı hüküm tesisinin doğru olmadığı-
Yargıtayca yerel mahkeme kararının herhangi bir bölümü onanmış olmadığından kazanılmış haklar saklı kalmak ve bunlara dikkat etmek koşuluyla mahkemece HM. mad. 297/2 uyarınca yeni bir hüküm kurulması gerektiği-
Adi ortaklığın tasfiyesinin yönetici olmayan ortakların da katılımıyla bütün ortakların elbirliğiyle yapılacağı- Ortakların, tasfiye işlerinin yürütülmesi için tasfiye görevlisini atayabileceği-
