İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesi halinde yeniden tüm talepler bakımından hüküm kurulması gerekirken, Bölge Adliye Mahkemesi tarafından usule ve yasal düzenlemelere aykırı şekilde, bir yandan katılma alacağı ve miktarına yönelik istinaf taleplerinin HMK’nin 353/(1)-b.1 maddesi gereği esastan reddine karar verilirken, diğer yandan HMK’nin 353/(1)-b.2 maddesine göre faizin başlangıç tarihi yönünden istinaf talebinin kabul edilmesinin, devamında da kanunda yer almadığı şekilde İlk Derece Mahkemesi hükmünün faize ilişkin bu bölümü ile ilgili düzeltilerek onamaya benzer şekilde yeniden hüküm kurulmasının doğru olmadığı-
İlk derece mahkemesi kararı davacı-davalı erkek tarafından kusur belirlemesi, tedbir nafakası ile maddi ve manevi tazminatlar yönlerinden istinaf edilmiş olup, istinaf incelemesi yapan bölge adliye mahkemesince boşanma kararının temyiz edilmemesi ile ilk derece mahkemesince taraflara yüklenen kusurların da kesinleştiği bu nedenle incelenemeyeceği belirtilmiş olmasına rağmen ilk derece mahkemesinin kusur tespitinin doğru olduğu belirtilerek kendi içinde çelişki yaratıldığı, bu bakımdan gerekçe kendi içinde çelişkili olup gerekçe bölümünde yaratılan bu çelişkinin tek başına bozma sebebi oluşturduğu-
Yargı organlarının yanlış yönlendirmesi sonucunda ilgililerin hak kaybına uğramayacaklarının kabul edilmesi gerekeceği- Yerel mahkemece "iki haftalık" istinaf süresinin 15 gün olarak gösterilmesi halinde, 15 gün içinde yapılan istinaf başvurusunun incelenmesi gerektiği-
Bozma ilamında; dava konusu taşınmazı uzun yıllardır, davacı / birleşen dosya davalısının muvafakata dayalı olarak kullandığı, daha sonra muvafakatını geri aldığı ve bu durumda buna ilişkin ihtarnamenin tebliğ tarihinden itibaren ecrimisile hükmedilmesi gerektiği açıklamalarına yer verilmesine rağmen, mahkemece bu hususta herhangi bir araştırma ve bilirkişi incelemesi / hesaplama yapılmaksızın ve alacak belirlenmeksizin hüküm tesis edilmesinin hatalı olduğu- Mahkeme kararında taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi, infaza elverişli biçimde hüküm kurulması gerektiği-
Mahkemece; taraflara yüklenen ana borcun ne olduğu yönünde hüküm tesis edilmeden, sadece hükmün ferilerine ilişkin olduğu izlenimi uyandıran, şüphe ve tereddüte mahal veren, infaza ve az yukarıda açkılaması yapılan 6100 sayılı HMK’nin 297/2 maddesindeki ilkelere aykırı şekilde hüküm tesisi doğru olmamıştır.
Bozulmasına karar verilen hususlar yönünden yeniden yapılan yargılamada kesinleşen kısımlar hakkında hüküm kurulamayacağı, mahkemece bu husus dikkate alınmaksızın kadın yararına arttırılarak yeniden tedbir nafakasına karar verilmesinin doğru olmadığı-
Mahkemece davacı kadın lehine hükmolunan yoksulluk nafakasının her yıl ÜFE oranında artırılmasına karar verildiği, ancak artışın hangi tarihten itibaren yapılacağının hükümde belirtilmediği, hükmün kuşkuya yer vermeyecek şekilde açık ve infazda güçlük çıkarmayacak biçimde kurulması gerekeceği-
Yerel mahkeme kararının herhangi bir bölümü onanmış olmadığından kazanılmış haklar saklı kalmak ve bunlara dikkat etmek koşuluyla mahkemece HMK. mad. 297/2 uyarınca yeni bir hüküm kurulması gerektiği-
Dosya kapsamındaki bilgi ve belgeler incelendiğinde, edinme tarihi itibariyle 6 adet bileziğin ve tasfiyeye konu taşınmazın değerlerinin oranlanıp davacının kişisel malı ile katkı oranının tespit edildiğine ve bu oranın taşınmazın dava tarihindeki değeriyle çarpılmak suretiyle davacının ziynetlerden kaynaklı katkı payı alacağının hesap edildiğine dair bilirkişi raporuna rastlanılmadığı gibi bu hususta hükümde açıklayıcı bir gerekçenin de bulunmadığı, bozmadan sonra ulaşılan ....... TL alacağın ne şekilde hesap edildiğinin, bu değerin sadece ziynetlerle oluşan katkı payı alacağı mı olduğunun, yahut bu miktarın içerisinde bozma öncesi hesaplanan ......... TL gelirle katkı payı alacağının dahil olup olmadığının da dosya kapsamı ve gerekçeli karardan anlaşılamadığı, davacının katkı payı alacağı talebi hakkında özellikle Anayasa'nın 141/3. maddesi ve ona koşut bir düzenleme içeren 6100 sayılı HMK'nin 297. ve 27.maddeleri de gözetilerek gerekçenin açıkça kaleme alındığı, anlaşılabilir ve denetlenebilir nitelikte bir hüküm kurulması gerekeceği, yerel mahkeme hükmünün usul hükümlerine aykırı olması nedeniyle bozulması gerekeceği-
İcra takibinin ve bu takipten borçlu-davalının maaşı üzerine konulan 1. sıra haciz işlemine ilişkin tasarrufun iptali talep edilmiş olup bu dosyanın ilgili müdürlükten getirtilerek davacının talebinin hangi gerekçelerle ret edildiği gerekçeli kararında tartışılmamış olduğundan bu biçimi ile kararın denetime elverişli olmadığı-