Dosya kapsamındaki bilgi ve belgeler incelendiğinde, edinme tarihi itibariyle 6 adet bileziğin ve tasfiyeye konu taşınmazın değerlerinin oranlanıp davacının kişisel malı ile katkı oranının tespit edildiğine ve bu oranın taşınmazın dava tarihindeki değeriyle çarpılmak suretiyle davacının ziynetlerden kaynaklı katkı payı alacağının hesap edildiğine dair bilirkişi raporuna rastlanılmadığı gibi bu hususta hükümde açıklayıcı bir gerekçenin de bulunmadığı, bozmadan sonra ulaşılan ....... TL alacağın ne şekilde hesap edildiğinin, bu değerin sadece ziynetlerle oluşan katkı payı alacağı mı olduğunun, yahut bu miktarın içerisinde bozma öncesi hesaplanan ......... TL gelirle katkı payı alacağının dahil olup olmadığının da dosya kapsamı ve gerekçeli karardan anlaşılamadığı, davacının katkı payı alacağı talebi hakkında özellikle Anayasa'nın 141/3. maddesi ve ona koşut bir düzenleme içeren 6100 sayılı HMK'nin 297. ve 27.maddeleri de gözetilerek gerekçenin açıkça kaleme alındığı, anlaşılabilir ve denetlenebilir nitelikte bir hüküm kurulması gerekeceği, yerel mahkeme hükmünün usul hükümlerine aykırı olması nedeniyle bozulması gerekeceği-
İcra takibinin ve bu takipten borçlu-davalının maaşı üzerine konulan 1. sıra haciz işlemine ilişkin tasarrufun iptali talep edilmiş olup bu dosyanın ilgili müdürlükten getirtilerek davacının talebinin hangi gerekçelerle ret edildiği gerekçeli kararında tartışılmamış olduğundan bu biçimi ile kararın denetime elverişli olmadığı-
Gerekçeli kararın kısa karara uygun olması gerektiği-
Tahakkuk tarihleri ve her dönem için belirlenen ecrimisil miktarları hüküm fıkrasında gösterilmeden infazda tereddüt oluşturacak şekilde kademeli faize hükmedilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu-
Dava dilekçesinde belirtilmeyen hususların istinaf aşamasında değerlendirilmesinin mümkün olmadığı, HMK mad. 355 göre istinaf incelemesinin dilekçede belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılabileceği, ancak kamu düzenine aykırılık görülmesi halinde bu hususun resen nazara alınabileceği, somut olayda dosya kapsamı, mevcut delil durumu dikkate alındığında, mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı, hükümde kamu düzenine aykırılık da tespit edilmediği anlaşıldığı-
TMK'nın 1007. maddesi uyarınca tazminat istemi- Hükümde, birleşen dava dosyası ile ilgili olumlu olumsuz bir karar verilmemiş ve hükümden sonra mahkemece birleşen dava tefrik edilmiş, mahkemenin yeni bir esasına kaydedilerek hüküm kurulmuş olup, birleşen dava yönünden hükümden önce verilmiş bir tefrik kararı bulunmadığına göre, nihai karar verildikten sonra birleşen dosya yönüyle dosyanın tekrar ele alınıp tefrik kararı verilerek yeni bir esasa kaydedilmesi ve hüküm kurulmasının usul ve kanuna aykırı olduğu-
İİK'nun 33. maddesi nazara alındığında icra emrinde, fazla talep edilen kalemlerin bulunması ya da sair hususlarla takibin yapılamayacağının sübuta ermesi halinde hükmün, icranın geri bırakılması şeklinde kurulabileceği açık şekilde düzenlenmiş olup icra emrinin iptalinin doğru olmadığı- Mahkemece, gerekçe kısmında şikayete konu dayanak ilamın zamanaşımına uğradığına ilişkin bir kısım tespitler yapılmakta ise de, hüküm kısmında icra emrinin tamamının iptaline karar verilerek çelişki oluşturulduğu, o halde HMK'nun 297 ve 298. maddelerine uygun olarak açık, net, anlaşılır ve infazda tereddüt oluşturmayacak nitelikte bir hükmün varlığından söz edilemeyeceğinden, yazılı şekilde hüküm tesisinin isabetsiz olduğu-
Hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesinin gerekli olduğu- Kanunun bu hükmüne aykırı olarak davalı tarafın, plan ve projeye aykırı olarak gerçekleştirdiği imalatların nelerden ibaret olduğu ve bunların ne şekilde eski hale getirileceğinin hüküm fıkrasında açıkça belirtilmeden hüküm kurulmasının doğru olmadığı-
Mahkemece takibe konu edilen kıdem tazminatı ve fazla mesai alacaklarının faiz hesaplamalarına ilişkin olarak iki ayrı bilirkişi raporu alınmakla; gerekçede 27/11/2015 tarihli bilirkişi raporundaki hesaplamaların esas alındığı belirtilmiş ise de hüküm kısmında 22/2/2016 tarihli bilirkişi raporundaki hesaplamalara göre ortaya çıkan rakamlar esas alınmak suretiyle hüküm kurulduğu görüldüğünden, HMK'nun 297 ve 298. maddelerine uygun olarak açık, net, anlaşılır ve infazda tereddüt oluşturmayacak nitelikte bir hükmün varlığından söz edilemeyeceği-
20. HD. 02.05.2019 T. E: 2018/4923, K: 3013-
