Taraflara tefhim edilen kısa kararda "davanın kabulüne" denildiği halde gerekçeli kararda, "...itirazın iptali ile takibin devamına, davacı lehine tazminata hükmedilmesine yer olmadığına..." şeklinde karar verildiği, saptanan bu çelişki karşısında, İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca da mahkeme kararının bozulması gerektiği-
Ecrimisil hesabı uzmanlık gerektiren bir husus olup, taşınmazın niteliğine uygun bilirkişi marifetiyle keşif ve inceleme yapılarak ve taleple bağlı kalınarak haksız işgal tazminatı miktarının belirlenmesi gerekeceği, alınan bilirkişi raporunun, somut bilgi ve belgeye dayanmalı, tarafların ve hakimin denetimine açık, değerlendirme gerekçeleri bilimsel verilere ve HMK'nin 266 vd. maddelerine uygun olması gerekeceği- Mahkemece, davalının dava konusu taşınmazlarda payı olmadığı halde, hüküm fıkrasında, "...davalılardan hisseleri oranında tahsiline..." şeklinde karar verilmesinin infazda tereddüt oluşturacağından doğru olmadığı-
Kadın ve ortak çocuk yararına bağımsız tedbir nafakası davasında hükmolunan tedbir nafakalarının kesinleştiği nazara alındığında mahkemece tahsilde tekerrür olmamak üzere asıl davada kadın ve ortak çocuk lehine uygun miktarda tedbir nafakasına hükmedilmesi gerekirken kadın ve ortak çocuk yararına yeniden bağımsız tedbir nafakası davasında nafakaya karar verilmesinin doğru olmadığı- Tarafların gerçekleşen sosyal ve ekonomik durumlarına, nafakanın niteliğine, günün ekonomik koşullarına göre davacı-davalı kadın yararına takdir edilen yoksulluk nafakasının çok olduğu- Tarafların tespit edilen ekonomik ve sosyal durumları, boşanmaya yol açan olaylardaki kusur dereceleri, paranın alım gücü, kişilik haklarına yapılan saldırı ile ihlâl edilen mevcut ve beklenen menfaat dikkate alındığında davacı-davalı kadın yararına takdir edilen maddi tazminatın çok olduğu- Davalı-davacı erkek tarafından açılan yoksulluk nafakasının kaldırılması davasında denetime olanak verecek şekilde deliller tartışılarak değerlendirilmediği, vakıalarla ilgili herhangi bir tespitte bulunulmadığı gibi hangi olayların sabit olduğunun ve tarafların kusur durumunun da kararda belirtilmediği, açıklanan nedenlerle davalı-davacı erkek tarafından açılan yoksulluk nafakasının kaldırılmasına dair kararın gerekçesiz olup, Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 297/1-c maddesindeki unsurları içermediği- Tarafların gerçekleşen sosyal ve ekonomik durumlarına, nafakanın niteliğine, günün ekonomik koşullarına göre davacı-davalı kadın yararına takdir edilen tedbir nafakasının çok olduğu-
Trafik kazası sonucu oluşan cismani zarar nedeniyle, işgöremezlik tazminatı ve bakıcı gideri istemi-
İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesi halinde yeniden tüm talepler bakımından hüküm kurulması gerekirken, Bölge Adliye Mahkemesi tarafından usule ve yasal düzenlemelere aykırı şekilde, bir yandan katılma alacağı ve miktarına yönelik istinaf taleplerinin HMK’nin 353/(1)-b.1 maddesi gereği esastan reddine karar verilirken, diğer yandan HMK’nin 353/(1)-b.2 maddesine göre faizin başlangıç tarihi yönünden istinaf talebinin kabul edilmesinin, devamında da kanunda yer almadığı şekilde İlk Derece Mahkemesi hükmünün faize ilişkin bu bölümü ile ilgili düzeltilerek onamaya benzer şekilde yeniden hüküm kurulmasının doğru olmadığı-
İlk derece mahkemesi kararı davacı-davalı erkek tarafından kusur belirlemesi, tedbir nafakası ile maddi ve manevi tazminatlar yönlerinden istinaf edilmiş olup, istinaf incelemesi yapan bölge adliye mahkemesince boşanma kararının temyiz edilmemesi ile ilk derece mahkemesince taraflara yüklenen kusurların da kesinleştiği bu nedenle incelenemeyeceği belirtilmiş olmasına rağmen ilk derece mahkemesinin kusur tespitinin doğru olduğu belirtilerek kendi içinde çelişki yaratıldığı, bu bakımdan gerekçe kendi içinde çelişkili olup gerekçe bölümünde yaratılan bu çelişkinin tek başına bozma sebebi oluşturduğu-
20. HD. 09.05.2019 T. E: 2018/5769, K: 3301-
Bozma ilamında; dava konusu taşınmazı uzun yıllardır, davacı / birleşen dosya davalısının muvafakata dayalı olarak kullandığı, daha sonra muvafakatını geri aldığı ve bu durumda buna ilişkin ihtarnamenin tebliğ tarihinden itibaren ecrimisile hükmedilmesi gerektiği açıklamalarına yer verilmesine rağmen, mahkemece bu hususta herhangi bir araştırma ve bilirkişi incelemesi / hesaplama yapılmaksızın ve alacak belirlenmeksizin hüküm tesis edilmesinin hatalı olduğu- Mahkeme kararında taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi, infaza elverişli biçimde hüküm kurulması gerektiği- Mahkemece; taraflara yüklenen ana borcun ne olduğu yönünde hüküm tesis edilmeden, sadece hükmün ferilerine ilişkin olduğu izlenimi uyandıran, şüphe ve tereddüte mahal veren, infaza ve az yukarıda açkılaması yapılan 6100 sayılı HMK’nin 297/2 maddesindeki ilkelere aykırı şekilde hüküm tesisi doğru olmamıştır.
Yargı organlarının yanlış yönlendirmesi sonucunda ilgililerin hak kaybına uğramayacaklarının kabul edilmesi gerekeceği- Yerel mahkemece "iki haftalık" istinaf süresinin 15 gün olarak gösterilmesi halinde, 15 gün içinde yapılan istinaf başvurusunun incelenmesi gerektiği-
Bozulmasına karar verilen hususlar yönünden yeniden yapılan yargılamada kesinleşen kısımlar hakkında hüküm kurulamayacağı, mahkemece bu husus dikkate alınmaksızın kadın yararına arttırılarak yeniden tedbir nafakasına karar verilmesinin doğru olmadığı- Mahkemece davacı kadın lehine hükmolunan yoksulluk nafakasının her yıl ÜFE oranında artırılmasına karar verildiği, ancak artışın hangi tarihten itibaren yapılacağının hükümde belirtilmediği, hükmün kuşkuya yer vermeyecek şekilde açık ve infazda güçlük çıkarmayacak biçimde kurulması gerekeceği-