İtirazın iptali davasında; kararın gerekçe kısmında, borçlunun itirazında asıl borç miktarı kadar kısmen haksız olduğu kabul edilirken, hükmün ilk kısmında asıl borç miktarı kadar haklı olduğu anlamına gelecek şekilde çelişkili hüküm kurulmasının doğru olmadığı-
Sulh hukuk mahkemesi kararlarına karşı temyiz süresi "8 gün" olduğu halde, hüküm sonucunda hatalı şekilde kararın "2 hafta" içinde temyiz edilebileceğinin belirtilmesi durumunda, hükmün iki hafta içinde temyiz edilebileceği-
Fazla çalışmaların uzun bir süre için hesaplanması ve miktarın yüksek çıkması halinde taktiri indirim yapılması gerektiği - Fazla çalışmanın tanık beyanlarına dayalı olarak hesaplanması halinde, işçinin fazla çalışma sürekli mümkün olmadığından hastalık mazeret izni gibi nedenlerle çalışmadığı günler kaçınılmaz olduğundan bu karineye dayalı olarak makul indirim yapılacağı ancak fazla çalışmanın tanık anlatımları yerine yazılı belgelere ve işveren kayıtlarına dayanması durumunda böyle bir indirime yapılmayacağı- Üst düzey yönetici konumda çalışan işçi, görev ve sorumluluklarının gerektirdiği ücretinin ödenmesi durumunda, ayrıca fazla çalışma ücretine hak kazanamayacağı-
Üzerinde halen Büyükşehir Belediyesi’ne ait itfaiye binasının bulunan taşınmazın ilçe belediyesine devri gereken yapılar kapsamında olmadığı- Tapu iptali ve tescil; birleştirilen dava elatmanın önlenmesi ve yıkım isteklerine ilişkin davada, hükümde keşif sonrası alınan fen bilirkişisi raporundaki krokiye atıf yapılmadığı gibi; yıkılacak bölümlerin de belirtilmediği görüldüğünden, hükmün bu hali ile infaza elverişli olmadığı- Yıkım bedelinin infaz aşamasını ilgilendirdiğinden, yıkım bedeline hükmedilmemesi gerektiği-
Davacı alacaklı tarafından 5 ayrı takip dosyası yönünden dava açarak dava konusu taşınmaz üzerindeki ipoteğin iptali talep edildiğinden, davanın kabulü halinde dava dayanağı takip dosya numaraları belirterek, bu takip dosyalarındaki alacak ve ferileri ile sınırlı olarak ipoteğin iptali ile davacıya haciz ve satış isteme yetkisi verilmesi gerektiği, infazda kuşku yaratacak şekilde karar verilmesinin hatalı olduğu-
TBK. mad. 19 uyarınca açılan tasarrufun iptali davasında İİK. mad. 283/1 kıyasen uygulanarak muvazaalı işlemin alacak ve ferileri ile sınırlı olarak iptali ile davacıya haciz ve satış isteme yetkisinin verilmesi gerektiği- Kararda iptali edilen hisse oranlarında hata yapılması ve aynı taşınmaz ile ile ilgili farklı satış varmış gibi hüküm kurulmasının isabetsiz olduğu, hükmün bu yönden düzeltilerek onanması gerektiği-
Orman iddiasına dayalı tapu iptali ve tescil istemi-
Davalılaırn anlaşmalı olarak boşanmakla birlikte evlilik birliğinin halen devam ettiği, davalı borçlunun birtakım gerekçelerle dava konusu taşınmazları tapuda satış gibi göstermek suretiyle tapu harç ve masrafları da kendisi tarafından karşılanmak suretiyle diğer davalıya devrettiği, devir tarihleri itibariyle takip konusu borçların doğmuş olduğu, devir bedelleri ile gerçek bedeller arasında fahiş oranda nispetsizlik bulunduğu, davalı üçüncü kişi eşin, diğer davacının borçlarından haberdar olabilecek durumda olduğu anlaşıldığından, TBK. mad. 19 uyarınca açılan tasarrufun iptali istemine ilişkin davanın kabulünün isabteli olduğu- TBK. mad. 19 uyarınca açılan davalarda İİK. mad. 283'ün kıyasen uygulanması gerektiği- Davacı, yargılama sırasında, alacağın bir kısmı temlik edilmiş olduğundan, mahkemenin sadece tek alacaklı varmış gibi hüküm kurmasının hatalı olduğu, infazda kuşku yaratacak bu hususun temyiz edenin sıfatına bakılmaksızın düzeltilmesi gerektiği- Karar başlığında sadece temlik alana yer verilmesinin de hatalı olduğu-
Orman kadastrosuna itiraz ile birlikte taşınmazın davalılar adına olan tapu kaydının iptali ile orman niteliğiyle Hazine adına tesciline ve el atmanın önlenmesine, tapu kaydında bulunan şerhlerin silinmesine karar verilmesi istenen davada, mahkemece orman kadastrosuna itiraz davası hakkında karar verilmiş olmakla birlikte diğer talepleri yönünden davanın mahiyeti itibarıyla asliye hukuk mahkemesinin görevli olduğu nazara alınarak görevsizlik kararı verilmesi gerektiği-
İstinaf isteminin kısmen bile kabulüne karar verilecek olsa dahi, şayet yeniden hüküm kurulacak ise, ilk derece mahkemesi kararının tamamen kaldırılması ve tüm hükümlerin yeniden kurulması gerektiği, aksi halde, aynı dosyada infazı kabil birden fazla kararın ortaya çıkması tehlikesine ve infazda tereddüte sebebiyet verilebileceği- İlk derece mahkemesi kararı hakkında kısmen esastan ret, kısmen kabul verilip, sadece kabul olunan kısım yönünden kararın kaldırıldığı hallerde, böyle bir kararın bozulması durumunda bozma sonrası davaya bakacak mahkeme konusunda da belirsizlik ortaya çıkabileceği- İstinaf başvurusu, dava konusu araç ve hükmedilen alacağa işletilen faizin başlangıç tarihi yönünden kabul edilerek karar düzeltilip yeniden hüküm kurulurken, davalı vekilinin bu hususlar dışında kalan istinaf isteminin esastan reddine şeklinde hüküm kurulmasının doğru olmadığı- Bölge Adliye Mahkemesince yeniden kurulan hükümde "hükmedilen alacağa işletilen faizin başlangıç tarihi yönünden karar tarihinden itibaren" ifadesi kullanılmışsa da, infazda tereddüt yaratacak şekilde karar tarihinin belirtilmemiş olmasının da hatalı olduğu-