Tefhim edilen kısa kararda ‘’Açılan davanın reddine, kabul nedeniyle sair hususların gerekçeli kararda hüküm altına alınmasına’’ karar verilerek kısa kararda şüphe ve tereddüt uyandıracak şekilde çelişkiye neden olunduğu gibi, gerekçeli kararda ‘’davanın reddine’’ denilmek suretiyle kısa kararla gerekçeli karar arasında çelişki yaratıldığı, hükmün bu haliyle infazda tereddüt uyandıracak nitelikte olup HMK’nun 297. maddesine aykırı olduğu-
Mahkemece verilen kararda HMK'nun 297. maddesine aykırı davranılarak kararın gerekçesiz olarak yazılmasının usul ve yasaya aykırı olduğu- Mahkemece yazılı yargılama usulündeki yargılama aşamaları gözetilmeden ve özellikle dava dilekçesinin davalıya tebliği ve davalının cevabı beklenmeden yargılamaya devam edilerek, yazılı şekilde hüküm kurulmasının hukuki dinlenilme hakkının ihlali niteliğinde olduğu-
Gerekçeli karar, tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamayacağı, kısa kararı yazıp, tefhim etmekle davadan elini çekmiş olan hakimin artık bu kararını değiştirmesine yasal olanak da bulunmadığı, kısa karar ile gerekçeli kararın birbirinden farklı olması yargılamanın aleniyeti, kararların alenen tefhim olunmasına ilişkin Anayasanın 141. maddesi ile HMK mad. 297 ve 298 buyurucu nitelikteki maddelerine de aykırı bir durum yaratığı, bu hususun kamu düzeni ile ilgili olup, gözetilmesi yasa ile hakime yükletilmiş bir görev olduğu-
Alacaklı lehtar tarafından borçlu düzenleyen hakkında yapılan takipte alacaklının takip konusu senet üzerindeki imzanın borçluya ait olmadığını bilebilecek durumda olduğundan borçlunun imzaya itirazının kabulüne karar verilmesi halinde İİK'nun 170/4. maddesi gereğince alacaklı aleyhine tazminat ve para cezasına hükmedileceği hususu mahkemenin de kabulünde olup gerekçe kısmında belirtilmiş olmasına rağmen, kısa kararda ve gerekçeli kararın hüküm kısmında iki adet iki no'lu bent bulunduğu ve birincisinde "alacaklı hakkında tazminat ve para cezasına hükmedilmesine yer olmadığına", ikincisinde ise, "alacaklı hakkında tazminat ve para cezasına hükmedildiği", bu anlamda HMK'nun 297. maddesine uygun, infazı kabil bir karar bulunmadığı görülmekle mahkemece, 6100 sayılı HMK'da açıklanan ilkeler göz önünde bulundurularak çelişki oluşturulmadan karar verilmesi gerekeceği-
Borçlu, şikayet dilekçesinde işleyecek faiz oranına da itiraz ettiği halde, mahkemece, işleyecek faize ilişkin şikayet hakkında, gerekçesi de açıklanmak suretiyle olumlu veya olumsuz bir karar verilmediğinin görüldüğü, mahkemece, borçlunun işleyecek faiz oranı hakkındaki şikayetinin de incelenerek oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekeceği-
Mahkeme, "tanık anlatımlarına ve eylemli duruma göre" tarafların boşanmaya sebep olan olaylarda eşit kusurlu oldukları gerekçesiyle davalı kadın yararına yoksulluk nafakasına karar vermiş ise de; yerel mahkemenin, dayanılan delillerde yer alan hangi vakıaları taraflar açısından kusur olarak nitelendirdiğini kararda belirtmeyerek kurduğu gerekçesiz hükmün yasaya aykırı olduğu-
Borçlunun, icra mahkemesine başvurusunda; diğer şikayetlerinin yanı sıra, icra dosyasına ödeme yapılırken, icra müdürlüğünce yapılan damga vergisi kesintisinin dikkate alınmadan bakiye borç hesabı yapıldığı yönündeki şikayeti de bulunduğu halde, mahkemece bu konuda bir değerlendirme yapılmadığının görüldüğü, mahkemece, bu taleple ilgili olarak, 6100 sayılı HMK'nun 297. maddesinde açıklanan ilkelere göre, olumlu ya da olumsuz bir karar verilmemesinin usul ve yasaya aykırı olduğu-
İlamların infaz edilecek kısmının hüküm bölümü olduğu, diğer bir anlatımla hüküm içeriğinin aynen infazının zorunlu olduğu, ilamın infaz edilecek kısmının yorum yoluyla belirlenemeyeceği, bu nedenle hüküm fıkrasının hiçbir tereddüte yer vermeyecek şekilde açıkça yazılmasının zorunlu olduğu-
Mahkemece, davacı- karşı davalı kadının başlangıçta rızası ile evlendiği eşinden, aile baskısına iradi bir duruş gösterememesi ve düşüncesini değiştirmesi sebebiyle boşanmak istediği hususu gerekçede belirtilerek erkeğin boşanma davası kabul, kadının boşanma davası ise reddedilmiş ancak kadının aile baskısı sebebi ile evlilik ile ilgili düşüncesinin değiştiği bu sebeple bu hususta kadına kusur yüklenemeyeceğinden bahisle, tazminat gerektirmediği şeklinde ki gerekçe ile kendi içinde çelişki yarattığı-
Kısa kararda, hükmedilen alacağa faiz işletilmesine yönelik karar verilmemiş olmasına rağmen, gerekçeli kararda; davanın kabulüne (davacının tüm alacağının bu dava kapsamı itibariyle 75.000 TL olduğunun tesbitine) 53.600,00 TL'nin davalı şirket ile diğer davalı kişiden müteselsilen tahsiliyle davacıya verilmesine, hükmedilen bu miktara dava tarihinden itibaren yasal faiz uygulanmasına şeklinde hüküm tesis edilmesi HMK.'nın 297/son maddesi ve fıkrasına aykırılık teşkil etmiş olup, kısa karar ile gerekçeli karar arasında çelişkinin oluşturulması nedeniyle hükmün bozulması gerektiği-