Tasarrufun iptali davasının dinlenme koşullarından birisinin de “takip konusu alacağın kesinleşmiş olması” gerektiğinden, takip konusu borca itiraz edilmiş olması ve alacaklı tarafından “itirazın iptali davası” açılmış olması (ya da; icra mahkemesinden “itirazın kaldırılması”nın talep edilmiş olması) halinde, mahkemece bunların sonucunun (kesinleşmesinin) “bekletici mesele” yapılması gerekeceği –
Tasarrufun iptali davalarında "yetki itirazı"nın, davalılarca en geç ilk oturumda ve esasa girilmeden önce ileri sürülmesi gerekeceği–
Borçlunun şirketteki %49 hissesini devralan diğer davalı hissedarların, borçlunun mali durumunu bilmediklerini ifade edemeyecekleri–
Tasarrufun iptali davası sonucunda mahkemece "karar örneğinin tapuya gönderilmesine" şeklinde hüküm kurulamayacağı, çünkü tasarrufun iptali davasının taşınmazın aynına ilişkin bir dava olmadığı-
Üçüncü kişinin, dava konusu mal veya hakkı "dava sırasında elinden çıkarması" veya "elinden çıkardığının dava sırasında öğrenilmesi" halinde, davanın ıslahına gerek kalmadan davacı-alacaklının, "davaya 'bedel davası' olarak devam edilmesini" isteyebileceği gibi "kötü niyetli olduğunu ileri sürdüğü dördüncü kişiyi davaya dahil ederek, davaya devam edilmesini" sağlayabileceği- Bu seçim hakkının mahkemece davacıya hatırlatılması gerekeceği–
Tasarrufun iptali davasının "Genel Kredi Sözleşmesi" nde (ya da "Müşterek Borçluluk ve Müşterek Müteselsil Kefalet Taahhütnamesinde") öngörülen yetkili mahkemede (şimdi;HMK.'nun 17. maddesi çerçevesinde)açılabileceği-( Hemen belirtelim ki; 1.10.2011 tarihinde yürürlüğe girmiş olan 6100 Sayılı HMK' nun 17. maddesinde "tacirler veya kamu tüzel kişileri, aralarında doğmuş veya doğabilecek bir uyuşmazlık hakkında, bir veya birden fazla mahkemeyi sözleşme ile yetkili kılabilirler..." denilmiş olduğundan, bundan böyle yetki sözleşmesi herzaman geçerli sayılmayacak, ancak, HMK'nun 17. maddesindeki koşullar çerçevesinde yapılan yetki sözleşmeleri geçerli olacaktır.)
Tasarrufun iptali davalarında "borçlu" ve "borçlu ile hukuki işlemde bulunan üçüncü kişi"ler arasında, kanundan doğan bir "zorunlu dava arkadaşlığı" bulunduğu–
"Dava şartı"nın gerçekleşmemiş olması nedeniyle (örneğin"hak düşürücü süre", "husumet", "kesinleşmiş geçerli bir icra takibi bulunmaması", "davacının davalı borçluda bir alacağı bulunmaması", "borcun, tasarruftan önce doğmuş olması", "aciz belgesi bulunmaması" vb. nedenlerle) iptâl davasının reddedilmesi halinde -Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 7/II. maddesi uyarınca- davalı lehine "maktu" vekalet ücretine hükmedilmesi gerekeceği–