Tasarrufun iptal davaları ayni hakka değil kişisel hakka dayanan davalardan olduğundan davanın konusu taşınmaz bile olsa HMK m. 12'nin uygulanmayacağı- Davalı borçlu ile doğrudan veya dolaylı işlem yapan üçüncü kişiler arasında zorunlu dava arkadaşlığı bulunduğundan ve zorunlu dava arkadaşları usul işlemlerini birlikte yapmak zorunda olduklarından yetki itirazının davalılarca birlikte ileri sürülmesi gerektiği, yalnız bir davalı tarafından ileri sürülen yetki itirazı hukuki sonuç doğurmayacağı- Bir davalının süresi içinde yetki itirazında bulunması ve yetkili mahkemeyi (Denizli Mahkemeleri) olarak göstermesi, diğer davalının ise cevap vermemesi ve duruşmalara katılmaması durumunda, duruşmaya gelmiş olan dava arkadaşlarının yapmış oldukları usul işlemleri, usulüne uygun olarak davet edildiği hâlde duruşmaya gelmemiş olan dava arkadaşları bakımından da hüküm ifade edeceğinden ve yerleşim yeri Denizli olan davalının süresi içinde ve usulüne uygun olarak yetki itirazında bulunduğu anlaşıldığından, uyuşmazlığın Denizli Asliye Hukuk Mahkemesinde görülmesi gerektiği-
Birden fazla tasarrufun iptali davasında verilen ihtiyati hacizlerden birisinin ilk kesinleşen ihtiyati hacze iştirakinin İİK 268/1, 100/1-1 ve 100/1-2. maddelerine göre belirleneceği- Somut olayda, şikayet olunanın haczi ilk kesin haciz olup şikayetçilerin hacizleri ise daha sonra kesin hacze dönüşmüşse de, şikayetçilerin kesin hacze dönüşen ihtiyati hacizlerine dayanak davaları şikayet olunanın kesin haczinden önce açıldığından, şikayetçilerin kesin hacizlerine konu ihtiyati haczin uygulandığı dava tarihlerinin şikayet olunanın kesin haciz tarihinden önce olması nedeniyle İİK m. 268/1. ve 100/1-2 uyarınca ilk sırada yer alan kesin hacze iştirak etmeleri ve paranın her üç alacaklı arasında garameten paylaştırılması gerektiği-
Dava konusu alacağın dayanağı olan "nakden" ibareli senedin gerçek bir alacağa dayalı olup olmadığının denetlenebilmesi için; davacı ile -davalılarca gerçekte borçlu olmadığı ileri sürülen- davalı borçlu arasında ödendiği iddia edilen 2.350.000 USD bedelin nasıl ve ne zaman ödendiği belirlenip davacı alacaklının ileri sürdüğü ödeme tarihini kapsayan dönemdeki banka kayıtları (davacı ile davalı borçlunun) itibarıyla hesap hareketlerinin incelenmesi, davalı borçlunun cevap dilekçesinde, davacıdan aldığını beyan ettiği bu parayı ortağı olduğu şirkete aktardığı veya borçlarını ödediği iddia edildiğinden, beyan edilen şirket kayıtlarında bu paranın o tarih itibarıyla mevcut olup olmadığının, taraflarca delil olarak bildirilen veya sunulan belgeler toplanıp uzman bilirkişi kuruluna tevdii ile dosyadaki bütün deliller tartışılarak sonucuna göre karar verilmesi gerekeceği-
Ara karar ile tasarrufun iptali davasının davalısının malvarlığı üzerine dava değeri kadar ihtiyati haciz konulduğu ve bu kararın icra takip dosyasından infaz edildiği uyuşmazlıkta, şikayetçinin "ihtiyati haczin taşkın şekilde uygulandığını" da ileri sürerek "teminatsız veya uygun görülecek teminat karşılığında mal varlığı üzerindeki ihtiyati hacizlerin kaldırılmasına" ilişkin isteminin tasarrufun iptali davasının yargılamasında görevli olan ve tedbir kararını veren asliye hukuk mahkemesince incelenmesi gerektiği, bu konuda icra mahkemesinin görevli olmadığı-
İptali istenilen temlik miktarına göre, takip konusu alacak miktarı daha az olan 170.691,10 TL olup Bölge Adliye Mahkemesinin karar tarihi itibari ile kesinlik sınırı olan TL’nin 378.290,00 TL nin altında kaldığı- Temyiz dilekçesinin reddine ilişkin Ankara Bölge Adliye Mahkemesince verilen ek karar kanuna uygun olduğundan temyiz isteminin reddi ile söz konusu kararın onanması gerektiği-
Tasarrufun iptali davalarında dava değerini, takip konusu alacak miktarı ile iptali istenilen şeyin değerinden hangisi az ise o değerin oluşturduğu-
Tasarrufun iptali dava dosyalarında dava değerinin, takip konusu alacak miktarı ile iptali istenen tasarrufa konu malın tasarruf tarihindeki gerçek değeri karşılaştırılarak düşük olan değer üzerinden hesaplanması gerektiği-
Tasarrufun iptali davası- Yargılamanın yenilenmesi-
Tasarrurfun iptali- Kısa kararında "davanın kabulüne" denildiği halde, gerekçeli kararda iki davalının taraf sıfatının bu davada bulunmadığı gözetilerek lehlerine vekalet ücreti taktir edilmesi gerektiği belirtilerek, adı geçen davalılar lehine vekalet ücretine hükmedilmiş olsa da bu durumun HMK m. 294/3'e aykırılık teşkil ettiği-Kısa karar ile gerekçeli karar arasındaki çelişkinin giderildiği bir hüküm kurulmak üzere kararın bozulması gerektiği-
TBK 19'a dayalı olarak açılan muvazaalı işlemin iptali istemi- Davacının 10.06.2017 düzenlenme tarihli bono sebebi ile davalı/borçludan alacaklı olduğu, davalı/borçlunun, davalıların borçlunun akrabası olduğu (eniştesi, görümcesinin eşi) bu sebeple diğer davalıların, davalı/borçlunun mali durumu ile alacaklıları ızrar kastını bilen veya bilmesi gereken kişilerden oldukları, davacının alacağının iptali istenen tasarrufların yapıldığı 06.10.2017 ve 08.12.2017 tarihlerinden önce doğmuş olduğu, dava konusu taşınmazın resmi satış senetlerinde yazan satış bedelleri ile mahkemece keşfen belirlenen tasarruf tarihleri itibariyle gerçek değerleri arasında misli fark bulunduğu anlaşıldığından mahkemece davanın kabulü gerektiği- Takip konusu alacak mahkemece, hükme esas alınan bilirkişi raporunda taşınmazın satış tarihindeki değerinden yüksek olduğundan, mahkemece, dava değerinin taşınmazın satış tarihindeki değeri üzerinden belirlenmesi gerektiği, taşınmazın dava tarihindeki değeri üzerinden harca hükmedilmesinin hatalı olduğu-