Davalı borçlu ile davacı alacaklı arasında, tasarrufun iptali davasına konu borcun mevcut olup olmadığı ile ilgili menfi tespit açıldığı ancak söz konusu davada her ne kadar davanın reddine karar verilmişse de verilen kararın kesinleşmediğinin açıldığı, bu durumda mahkemece menfi tespit davasının kesinleşmesi beklenerek sonucuna göre karar verilmesi gerekeceği- Dosya içeriğinden, dayanılan delillerden 4. kişi konumunda bulunan davalının; ancak kötüniyetli olduğunun ispat edilmesi halinde mahkemece aleyhine tasarrufun iptaline, karar verileceği, ancak; davacı tarafından davalı 4. kişinin kötüniyetli olduğu ispatlanamadığı gibi mahkemece birleşen davada bozma öncesinde tespit edilen davalıların davranışları şeklinde soyut ifadelerle gerekçe gösterilmeden davanın kabulünün de doğru olmadığı-
İİK'nun 277.vd. maddelerine dayalı tasarrufun iptali istemi-
Davanın tasarrufun iptali davası olduğuna, yaklaşık ispatın ortaya konulduğuna, İİK’nın 281/II fıkrası hükmüne göre hâkimin iptale tabi tasarrufların konusu olan mallar hakkında alacaklının talebi üzerine ihtiyati haciz kararı verebileceğine, somut olayda da iptali istenen tasarruf için açılmış olan işbu tasarrufun iptali davasında, alacaklının davasının kabulü halinde alacağına kavuşmasını tehlikeye düşürmemeye yönelik olarak ihtiyati haciz kararı verildiğine, aciz hali ve esasa ilişkin itirazların İİK'nın 265. maddesinde öngörülen itiraz nedenlerinden olmadığına göre davalı vekilinin istinaf başvurusu yerinde olmadığı-
Davanın tasarrufun iptali davası olduğuna, yaklaşık ispatın ortaya konulduğuna, İİK’nın 281/II fıkrası hükmüne göre hâkimin iptale tabi tasarrufların konusu olan mallar hakkında alacaklının talebi üzerine ihtiyati haciz kararı verebileceğine, somut olayda da iptali istenen tasarruf için açılmış olan işbu tasarrufun iptali davasında, alacaklının davasının kabulü halinde alacağına kavuşmasını tehlikeye düşürmemeye yönelik olarak ihtiyati haciz kararı verildiğine, aciz hali, haczedilmezlik şikayeti ve esasa ilişkin itirazların İİK'nın 265. maddesinde öngörülen itiraz nedenlerinden olmadığına, 3. kişiye yönelik açılan iptal davalarında yasaca tanınan takdir hakkı uyarınca teminatsız karar verilmesinde isabetsizlik bulunmadığı-
Muvazaa (TBK19) nedeniyle açılan iptal davalarında, davacının icra takibine geçmesi ve aciz belgesi almasına gerek olmadığı gibi, bu davalarda hak düşürücü süre de uygulanmayacağı- "Davacının eşinden kesinleşmiş bir alacağı bulunmadığı ve tasarrufun iptali davası koşullarının da oluşmadığı" gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesinin isabetsiz olduğu-
Kesin hükmün varlığı için, her iki davanın taraflarının, müddeabihin ve dava sebebinin aynı olması gerektiği- "Katkı payı alacağına ilişkin hükmedilecek tazminatı ödememek amacıyla taşınmazın davalı tarafından danışıklı olarak diğer davalıya devredildiği" iddiasıyla açılan davada, satışın danışıklı olduğunun kanıtlanması durumunda davacının, satışa konu edilen maldan alacağının tahsili için yararlanabileceği; davacının bu hakkı, "ayni" değil, "şahsi" bir sonuç doğuracağından, "tapunun iptaline" değil, İİK. mad. 283/1 gereğince, "iptal ve tescile gerek olmaksızın, davacıya, taşınmazın haciz ve satışını isteyebilme hakkı tanınmasına" karar verilmesi gerektiği- Boşanma davasının karara bağlanmasından bir hafta sonra, çok düşük bir bedelle, hiçbir işi olmayan yeğeni diğer davalıya "satış göstererek" tapudan yapılan devrin katkı payı alacağından kurtulmaya yönelik olarak muvazaalı yapıldığı- "Davanın BK’nın 18. (TBK.nın 19.) maddesine göre açılan tasarrufun iptali davası niteliği taşıdığı ve taleple bağlılık ilkesi gereğince de İİK. 277 vd.na göre açılan tasarrufun iptali davası niteliğini taşımaması nedeniyle, İİK. mad. 283/1-2 uyarınca karar verilemeyeceği" şeklindeki görüşün HGK çoğunluğu tarafından benimsenmediği-
Borçlu hakkındaki takip dayanağı bonoların tanzim tarihlerinin 15.01.2009/10.02.2009 olduğu tasarrufların ise 03.12.2008 tarihinde yapıldığı, alacağın bu tarihten sonra doğduğunun iddia ve ispat edilmemiş bulunmasına göre 'davanın reddine' karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmadığı- Dava ön koşul yokluğundan reddedildiğine göre, Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 7/2maddesine göre maktu vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiği-
Nam-ı müstear (inançlı işlem) durumunda, bir başka ifadeyle borçlunun cebri icra yoluyla satılan taşınmazlarını görünürde başkası adına, ancak gerçekte kendi hesabına aldırdığı hallerde tasarrufun iptali talep edilebileceği- Nam-ı müstear hukuksal sebebine dayalı olarak iptal davası açılabileceği- Davacının alacağının bulunduğu, dava konusu taşınmazın el değiştirmesine rağmen davalı borçlunun kullanımında kaldığı, taşınmazın şu anki malikinin borçlunun kızı olduğu, dosyaya sunulan belgelere göre ihtiyati haciz verebilmek için yaklaşık olarak ispat şartının gerçekleşmiş olduğu anlaşıldığından, mahkemece verilen ihtiyati haciz kararının usul ve yasaya uygun olduğu-
Salt çek veya bononun verilmesi bu borcun ödendiği anlamına gelmeyeceği ancak karşılıklarının tahsili halinde borcun sona ereceği, ............ tarihli çekten doğan dava dayanağı takip dosyasındaki borcun doğumunun tespiti için yerel mahkemece davacının ticari defterleri üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılmışsa da; bu inceleme ve bilirkişi raporunun hatalı değerlendirildiği, bu halde, mahkemece davacı alacaklı şirket vekilinin somut bulgulara dayanan itirazları da dikkate alınarak, gerekirse konusunda uzman 3'lü bilirkişiden rapor alınmak sureti ile borcun doğumunun net olarak saptanması gerekeceği- Söz konusu tasarrufun iptali davası dava şartı yokluğundan dava reddedildiğine göre, karar tarihindeki Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 7/2. maddesi gereğince maktu vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken nisbi vekalet ücretine hükmedilmesinin hatalı olduğu-
Somut olayda, 2 adet takip dosyası yönünden dava açıldığı, takip dosyalarındaki borcun 25.06.2007 tarihlerinde düzenlenmiş bonolardan kaynaklandığı, ancak, davacı alacaklının, bonoların düzenlenme tarihinden önce cari hesap ilişkisinden kaynaklanan alacağı olduğunu ve bunlar ödenmeyince takip dayanağı bonoların sonradan düzenlendiğini ileri sürdüğünden, davacı ile davalı borçlu arasındaki temel ilişkinin ve borcun doğum tarihine ilişkin bilgi ve belgelerin nelerden ibaret olduğu, gerektiğinde tarafların ticari defterleri üzerinde yapılacak bilirkişi incelemesi ile tesbit edilerek oluşucak sonuca göre karar verilmesi gerektiği-