Dosyadaki belgelere göre, davalı borçlu tarafından açılan menfi tespit davasının açılmamış sayılmasına karar verilip kararın kesinleştiğinin anlaşıldığından, davalı borçlu tarafından takibe itiraz edilmeyerek, takibin iptali davasının da açılmamış olduğundan,, dava konusu takibin kesinleştiği anlaşıldığından, mahkemece işin esasına girilerek davalı borçlunun ve davacı şirketin defterleri incelenerek davacı alacaklının alacağının dayanağı olan senet ile ilgili ticari alış verişin defter kayıtlarında yer alıp almadığı irdelenmeksizin defterlerin kapanış tasdiklerinin bulunmaması sebebi ile davacının geçerli kesinleşmiş bir alacağının bulunmadığı gerekçesi ile eksik incelemeye dayalı olarak karar verilmesinin doğru olmadığı-
Kesin veya geçici aciz belgesinin varlığı davanın ön koşulu ise de, bunun davanın açılmasından önce alınmasının zorunlu olmadığı; davanın açılmasından sonra alınabileceği gibi, temyiz aşamasında ve hatta bozmadan sonra bile alınıp ibraz edilmesinin yeterli olduğu- Önemli olan hususun bu belgenin davanın açılmasından önceki bir takibe dayalı olması- Karar kesinleşinceye kadar alınıp ibraz edilmesinin mümkün olduğu- Mahkemece dava açıldığı sırada aciz belgesinin yokluğundan dolayı davanın reddinin isabetli olmadığı- Yargıtay İçtihatları Birleştirme Büyük Genel Kurulunun, 20.11.2020 tarihinde muhatabın bilinen en son adresine çıkartılan tebligatın iade edilmesi ve adres kayıt sistemindeki yerleşim yeri adresinin bu adresten farklı olması halinde adrese kayıt sistemindeki yerleşim yeri adresine ”Mernis Adresi” şerhi verilerek Tebligat Kanununun 21/2 madde uyarınca doğrudan tebligat çıkartılmasının yeterli olduğu yönünde karar alarak içtihatları birleştirmiş olduğu-
Dava dilekçesinin konusu, maddi olguların anlatılış biçimi ve netice-i talep kısmından da açıkça anlaşılacağı gibi dava BK’nın 18. maddesinde tanımını bulan muvazaa hukuksal nedenine dayalı iptal davası olup ortada İİK’nın 277 vd. maddelerine göre açılmış bir dava bulunmadığı için, o maddelerdeki koşulların varlığının aranmasına gerek olmadığı- Muvazaa iddiasına dayalı iptal davalarında "hak düşürücü süre" ya da "zamanaşımı süresi" söz konusu olmadığı için bu davanın her zaman açılabileceği- Üçüncü kişilere karşı muvazaa haksız eylem niteliğinde olduğu için muvazaa nedeniyle haklarının ihlal edildiğini ileri sürerek tarafı bulunmadıkları tek taraflı veya çok taraflı hukuki işlemlerin geçersizliğini ileri sürebileceği- Eldeki davada da, davacıyı alacağından yoksun bırakmak için yapıldığı iddia edilen muvazaalı satış işleminin iptali ve hiç yapılmamış sayılmasının tespiti istenmekte olup bu davada davacı, muvazaalı işlemle kendisinin zarara uğradığını ileri sürerek (davacının) amacı tapunun iptali olmayıp, alacağına kavuşmak olduğu için mahkemece, davanın BK’nın 18. maddesinde dayalı iptal davası olduğu ve davanın niteliği gereği hak düşürücü sürenin söz konusu olmayacağı gözetilerek işin esasına girilip sonucuna göre bir karar vermesi gerektiği-
Davanın "BK 18 (TBK 19)'a dayalı muvazaalı işlemin iptali" istemine mi yoksa "İİK. 277 vd.na dayalı tasarrufun iptali" istemine mi ilişkin olarak açıldığının tespiti ile hak düşürücü süre hakkında-
İİK 277 ve devamı maddelerine dayanılarak açılmış tasarrufun iptali istemi- Takibe konu alacak miktarı ile iptali istenilen tassaruf bedelinden hangisi az ise o bedel oluşturmakta olduğu- Somut olayda takip konusu alacak 1.302.943,24 TL olup, mahkemece, hükme esas alınan bilirkişi raporunda taşınmazın satış tarihindeki değerinin 57.000,00 TL olmasına göre mahkemece, taşınmazın satış tarihindeki değeri üzerinden karar tarihinde yürürlükte olan AAÜT ye göre nisbi vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken, 120.000,00 TL üzerinden nispi vekalet ücretine hükmedilmesinin doğru olmadığı-
İİK 277 ve devamı maddelerine dayanılarak açılmış tasarrufun iptali istemi- Bu tür davalarda mahkemece, taşınmazın satış tarihindeki değeri üzerinden karar tarihinde yürürlükte olan AAÜT ye göre nisbi vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken, dava tarihindeki değeri üzerinden nispi vekalet ücretine hükmedilmesinin doğru olmadığı-
Tasarrufun iptali davalarında dava değerini, takibe konu alacak miktarı ile iptali istenilen tasarruf bedelinden hangisi az ise o bedelin oluşturacağı-
Tasarrufun iptali davalarda mahkemece, taşınmazın satış tarihindeki değeri üzerinden karar tarihinde yürürlükte olan AAÜT ye göre nisbi vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken, dava tarihindeki değeri üzerinden nispi vekalet ücretine hükmedilmesinin doğru olmadığı-
İİK 277 ve devamı maddelerine dayanılarak açılmış tasarrufun iptali istemi- Bu tür davalarda mahkemece, taşınmazın satış tarihindeki değeri üzerinden karar tarihinde yürürlükte olan AAÜT ye göre nisbi vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken, dava tarihindeki değeri üzerinden nispi vekalet ücretine hükmedilmesinin doğru olmadığı-
İİK 277 ve devamı maddelerine dayanılarak açılmış tasarrufun iptali istemi- Bu tür davalarda mahkemece, taşınmazın satış tarihindeki değeri üzerinden karar tarihinde yürürlükte olan AAÜT'ye göre nisbi vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken, dava tarihindeki değeri üzerinden nispi vekalet ücretine hükmedilmesi doğru olmadığı-