Tasarrufun iptali davasının feragat nedeni ile reddi halinde AAÜT 6/1 maddesi gereğince vekalet ücretinin takdir edilmesi gerektiği, yargılama giderinin bu halinin davacının yararına olduğu- Dava konularından bir bağımsız bölümle ilgili dava öncesinde esastan reddedilmiş ve kesinleşmiş bulunmasına rağmen "feragat nedeni ile reddine karar verilmesi" ve yine dava konularından diğer bir bağımsız bölüm ile ilgili davalar reddedilmiş ve bu husus bozma nedenlerinden sayılmayarak kesinleştiği halde, bu bağımsız bölümler ile ilgili olarak kazanılmış hak ilkesi bertaraf edilerek davanın kabulüne karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu-
TBK. 19 uyarınca muvazaa nedenine dayalı iptal istemine ilişkin davada, davacıların amacı, açtıkları dava sonucunda alacaklarının tahsili olanağına kavuşmak olduğundan, "tapu iptali" istenilse de; İİK 283 gereğince muvazaalı işlemin iptaline gerek olmaksızın, davacının dava konusu taşınmazların haczini ve satışını isteyebilmesi yönünde hüküm oluşturulması gerektiği-
Davalı borçlu tarafından davacı aleyhine açılan menfi tespit davasında "borçlu olmadığının tespitine" dair verilen kararın henüz kesinleşmediği anlaşıldığından, menfi tespit davasının kesinleşmesi beklenerek sonucuna göre tasarrufun iptali davasındaki ihtiyati haczin kaldırılmasına karar verilmesi gerektiği-
TBK. mad. 19 uyarınca muvazaa hukuksal sebebine dayalı açılan tasarrufun iptali davalarında, işlemin (tasarrufun) ne zaman yapıldığının öneminin olmadığı- Davaya konu (04/03/2002 tarihli) tasarrufun, borcun doğum tarihi olan öldürme eyleminin gerçekleştiği (10/04/2002) tarihinden önce olması nedeniyle iptalinin mümkün olmadığının kabul edilemeyeceği- Davalılar arasındaki hibe ve harici satış işlemlerinin gerçek olmadığı, her zaman düzenlenebilecek olan hibe sözleşmesinin, alacağın tahsilini karşılıksız bırakmak amacıyla düzenlendiği, davalı dördüncü kişinin borçlunun hem ceza hem de hukuk davasında vekili olarak görev yapan avukatı olduğu, davaya konu iki parselin de daha sonra davalının damadı olan diğer davalıya devredildiği uyuşmazlıkta, davalıların danışıklı bir davranış içinde bulundukları açıkça anlaşıldığından muvazaanın varlığı kabul edilmek suretiyle davanın kabulüne karar verilmesi gerektiği- AYNI YÖNDE: İstanbul BAM. 9. HD. 10/11/2021 T. E: 2019/2593, K: 1893
Düzenleme şeklindeki miras taksim sözleşmesinin amacının mal kaçırma olmadığı, mirasın denkleştirilmesi amacıyla terekenin taksim edildiği, terekenin büyüklüğü göz önüne alındığında davalılara verilen taşınmazların muvazaalı olmadığı, ayrıca icra takibine konu bononun vadesinin (2014) tanzim tarihinin 4 yıl öncesi olduğu, alacaklıların daha bu bonoyu tahsil etmeden, 2013 tanzim ve vadeleri (2015-2020) olan bakiye 75 adet bono yönünden icra takibine geçmesi hayatın olağan akışına aykırı olduğundan ispat edilemeyen davanın reddinin isabetli olduğu-
Davacı şirketin iflasına dair verilen karar kesinleştiğinden, tasarrufun iptali davasında bakan mahkemece, bir ara kararı ile davanın ikinci alacaklılar toplantısından on gün sonraki bir tarihe kadar durmasına karar verilmesinin gerekip gerekmediği, ayrıca iflasın açılması ile vekilin temsil ve vekalet görevi sona ermiş olması karşısında, iflas idaresinin usulüne uygun tebligatla davadan haberdar edilip taraf teşkili sağlandıktan sonra ve davaya devam edip etmeyeceği netleştirilerek oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerektiği-
Takip dayanağı senedin sahtecilikle düzenlendiği kesin olarak sabit olduğu takdirde dava dayanağı takiple ilgili borcun gerçek olmadığı anlaşılacağından ve buna göre dava davacının gerçek bir alacağı olmadığından dava ön koşulu yokluğundan reddedileceğine göre Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 7/2.maddesine göre maktu vekalet ücretine hükmedileceğinden, belirtilen Ağır Ceza dosyasının kesinleşen sonucunun bekletici mesele yapılarak sonucuna göre karar verilmesi gerekeceği-
Taraflar arasında aynı konuda görülen ve kesin hükme bağlanan dava olduğunda davanın kesin hüküm nedeniyle reddine karar verilmesi gerekirse de, İİK 277 vdna göre açılan tasarrufun iptali davası ile TBK 19'a dayalı olarak açılan tasarrufun iptali davasının aynı davalar olmadığı-
Borçludan taşınmazları ilk satın alan üçüncü kişi yönünden değerlendirme yapılmadan sadece 1,5 aylık süre içerisinde taşınmazın el değiştirmesi gerekçe gösterilerek ve sadece beşinci kişi yönünden değerlendirme yapılarak karar verilmesinin hatalı olduğu- Öncelikle borçludan taşınmazları ilk satın alan ve üçüncü kişi olan davalı ile borçlu arasındaki işlemlerin İİK 277 vd. uyarınca göre iptale tabi olup olmadığı yönünde değerlendirme yapılması gerektiği- İptale konu tasarrufların yapıldığı tarihteki inşaat durumunun usule uygun tespiti ile her bir tasarruf yönünden elden çıkarıldığı tarihteki gerçek değerinin tespiti gerektiği- Dava dışı diğer borçlunun adresinde yapılan hacze konu mahcuz malların satışının yapılıp yapılmadığı, satışı yapılmış ise davalı borçlunun sorumlu olduğu miktar da dikkate alınarak yapılacak değerlendirme ile sonucuna göre karar verilmesi gerektiği-
Sonradan borçlu tarafından imzalanan tarihin, yine borçlu tarafından aksinin teyit edilmiş olmasına, davacının borcun doğumunun tasarruf tarihinden önce olduğunun somut delillerle ispatlanmamış olmasına göre davanın reddine karar verilmesi gerekeceği- Dava ön koşul yokluğundan reddedildiğine göre, Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 7/2. maddesine göre maktu vekalet ücretine hükmedilmesi gerekeceği-