Dava dayanağı takip dosyasında İİK'nun 105. maddesinde belirtildiği şekilde borçlu ...’in ikamet adresinde yapılmış bir haciz bulunmadığı gibi İİK'nun 143. maddesinde belirtilen aciz belgesinin de sunulmadığı, bu durumda, davalı borçlunun aciz hali ispatlanmamış olduğundan davanın dava şartı yokluğundan reddine karar verilmesi gerekeceği-
17. Hukuk Dairesinin yerleşmiş içtihatlarına ve Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 02.03.2005 gün, 2005/15-100-119 Sayılı kararına göre, borçlunun hacze kabil malının bulunmaması halinde durumu tespit eden haciz zaptının, geçici aciz belgesi niteliğinde kabul edildiği- Dava şartlarının, davanın açıldığı tarihten hükmün kurulduğu tarihe kadar aynen bulunması temel bir kural olduğu, hâkimin davanın başında dava şartlarının mevcut bulunup bulunmadığını kendiliğinden (re'sen) araştırmak zorunda olduğu, bir dava şartının bulunmadığını tespit etmesi halinde işin esasına girmeden davayı usul yönünden reddetmesi gerektiği, ancak bu yön ihmal edilmiş ve işin esasına girilmiş olması halinde, dava görülmekte iken başlangıçta noksan bulunan dava şartı da gerçekleşmiş ise artık davanın, usulden reddedilmeyip esastan tetkikle çözüme ulaştırılması gerektiği-
Davanın İİK.nun 277 ve devamı maddeleri uyarınca açılmış ve tasarrufun iptali istemine ilişkin olduğu- İptal davasından maksadın İİK.nun 278, 279 ve 280. maddelerinde yazıldığı gibi alacağın tahsilini temin için borcun doğumundan sonra yapılan tasarrufların iptaline hükmettirmek olduğu; bu davanın ön koşulunun ise, borçlu hakkında alınmış kesin veya geçici aciz belgesinin (İİK.nun 277 md) bulunmadığı- Ön koşulun bulunması halinde ise İİK.nun 278, 279 ve 280. maddelerinde yazılı iptal şartlarının bulunup bulunmadığının araştırılması gerektiği- Somut olayda, davalılara yapılan satışlarda misli fark olmadığı gibi davalı alıcıların borçluların durumlarını bilebilecek kişilerden olduğunun ispatlanamadığı, aynı tasarruflara ilişkin başka alacaklılar tarafından açılan ve Yargıtay incelenmesinden geçen davaların eldeki bu dava için kesin hüküm oluşturmasa da güçlü delil niteliğinde bulunduğu-
Dava dayanağı takip dosyasına bağlı olan .........İcra Müdürlüğü’nün ............... talimat sayılı dosyasında borçlunun adresinde haczin düzenlendiğinin ve mahalde borçlunun eşi olduğunu beyan eden ...........’ın hazır olduğunun, mahalde haczi kabil menkul malın bulunmadığının belirtildiği, sözü edilen haciz tutanağı İİK'nun 105.maddesi anlamında geçici aciz belgesi niteliğinde olduğundan davanın esasına girilerek, taraf delilleri toplanarak oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekeceği-
Dosya içerisinde yer alan ticaret sicil kayıtlarının yer aldığı CD'de davalı borçlu şirketin yetkilisi olan şahsın davalı 3. kişinin de temsilcisi olduğunun, tasfiye memuru olarak işlem yaptığının, dava konusu tasarruf işlemini de davalı borçlu adına ve davalı 3. kişi adına vekaleten şirket yetkilisi olan şahsın yaptığının anlaşıldığı, davalı borçlu ile davalı 3. kişi arasında organik bağ olduğunun anlaşılmasına göre davalı 3. kişinin davalı borçlunun durumunu bilen ve bilmesi gereken kişilerden olduğunun kabulü gerekeceği- Uygulamada çeklerin keşide tarihlerinden önce düzenlendiğinin ve keşide gününde ibraz edildiklerinin de sık rastlandığı, davacı vekilinin beyanlarına göre takibe konu çeke dayalı yapılan takibin dayanağının davalı borçlu ile yapılan ticaretten kaynaklı olduğunun, bu ticari ilişki neticesinde de faturalar kesildiğinin, fatura tarihlerinin çek keşide tarihinden öncesine dayandığının iddia edildiği, dosyaya da fatura örneklerinin ibraz edildiği, o halde davacı alacaklı ile davalı borçlu şirket arasındaki alacak-borç ilişkisinin başladığı yani borcun gerçek doğum tarihini tespit edebilmek bu koşulun gerçekleşip gerçekleşmediğini saptayabilmek için davacı alacaklının ve davalı borçlu şirketin ticari defterleri üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılarak borcun doğum tarihinin belirlenmesi, daha önce doğduğu ispatlandığı takdirde işin esasına girilerek iptal nedenlerinin oluşup oluşmadığı araştırılarak sonucuna göre karar verilmesi gerekeceği-
'Nam-ı müstear' iddialarının, dinlenebilir iddialar olduğu- Borçlunun mal kaçırmak amacı ile yaptığı muvazaalı işlemlerden zarar gören alacaklıların, dilerse özel hüküm niteliğindeki İİK. 277. vd. göre 'iptal davası' dilerse genel hüküm niteliğindeki TBK. 19. vd. göre 'muvazaa davası' açabilecekleri- İİK 277. vd. göre iptal davası açılmasının, TBK. 19'a göre 'muvazaa davası' açılmasını önlemeyeceği- Davacı alacaklının, bu konuda 'terditli olarak' da dava açabileceği- Mahkemece, davacı tarafından, davalı eşi aleyhine açılmış olan 'mal rejiminin tasfiyesi davası'nın sonucunun bekletici mesele yapılması gerekeceği- Mahkemece yargılama sonucunda İİK. 283/2 maddesi kıyasen uygulanarak hüküm kurulması gerekirken, 'tapu kaydının iptal ile taşınmazın davalı eş adına tesciline' karar verilemeyeceği-
Borçlu davalının ticaret sicilinde kayıtlı adresinde .............. tarihinde haciz işlemi yapıldığı, ancak borçlu şirketin bu adreste daha önce kiracı olduğu adresten taşındıkları anlaşılmışsa da, haciz yapılan adresin davalı borçlunun ticaret sicilinde kayıtlı adresi olması, ticaret siciline başka bir adresin bildirilmemesi gönderilen tebligatların muhtarlıkta kaydı olmadığından iade edildiği adresinin tespit edilememesine ve bu adreste yapılan hacizde de; borçlu ve borçluya ait haczi kabil mal bulunamadığının tespit edilmesine göre ....... tarihli bu haciz tutanağının geçici aciz vesikası niteliğinde olduğunun kabulü ile dava şartının gerçekleştiğinin anlaşıldığı-
Tasarrufun iptali davalarında kural olarak borcun doğum tarihinin iptali istenen tasarruftan öncesine ait olması gerektiği- Borcun doğumundan önce yapılan tasarruflar iptal davasına konu olmayacağı- İptal davası açılabilmesi icin alacaklının alacağını kısmen veya tamamen alamamış olması gerekir. Borçlunun haczedilebilecek veya haczedilmiş malları var ve bunların bedeli alacaklının alacağını ödemeye yetmekte ise, alacaklının, borçlunun üçüncü kişilerle yapmış olduğu tasarrufların iptalini dava etmekte hiçbir hukuki yararı bulunmadığı- Alacaklının bunu ancak aciz belgesi ile ispat edebileceği; işte bu nedenle, aciz belgesi, iptal davası için özel bir dava şartıdır ve mahkeme, davacının aciz belgesine sahip olup olmadığını kendiliğinden gözeteceği- Belirtmek gerekir ki, iptali davası açısından dava şartı olduğu kabul edilen aciz belgesinin alınmış olması tek başına yeterli olmayıp; halen geçerliliğini de yitirmemiş olması gerekeceği- Bu itibarla, aciz belgesi icra mahkemesi tarafından iptal edilmişse veya ödeme emri iptal edilerek haciz kaldırılmışsa, aciz belgesi geçersiz hale geleceğinden iptal davasının açılması için gerekli bir şartın gerçekleşmemiş olacağı-
Borçlu şirkete çıkartılan ödeme emrinin, kayıtlı adresini terk etmiş olması nedeniyle iade edildiği ve hakkındaki tebligatların TK'nun 35. maddesine göre yapıldığı, Ticari kayıtlarda faal olarak görülmesine rağmen adresine ulaşılamadığının görüldüğü, bu hali ile kaçak konumunda olduğu, Yargıtayın yerleşik içtihatlarına göre kaçak olması nedeniyle aciz halinin gerçekleştiğinin kabulü gerektiği- Taşınmazı borçlunun muamelede bulunduğu kişiden devralan kişiler için borçlunun maksadını bilen ya da bilmesi gereken kişilerden olduğunun diğer bir ifade ile kötüniyetli olduğunun ispatlanması gerektiği- Davalıların sadece aynı alanda faaliyet göstermelerinin kötüniyet için yeterli olmadığı- Mahkemece davalıların şirket kayıtları getirtilerek, şirket ortak ve kurucularının, faaliyet konularının, faaliyet gösterdikleri yerlerin hepsi bütün olarak değerlendirilerek arada ilişki bulunup bulunmadığı, davalıların borçlunun durumunu bilebilecek kişilerden olup olmadığı araştırılarak sonucuna göre karar verilmesi gerekeceği-
Alacaklının iptal davası açarken ibraz etmek zorunda olduğu aciz belgesinin, kesin ya da geçici olabileceği- Kesin aciz belgesinin icra takibi sonunda verildiği- İcra takibi sonunda verilen kesin aciz belgesinden başka, borçlunun haczedilebilir hiçbir malının bulunmadığını tespit eden haciz tutanağının da aciz belgesi hükmünde olduğu (İİK m. 105, I) ve alacaklının, böyle bir haciz tutanağı ile de iptal davası açabileceği (İİK m. 277/1)- Haciz tutanağının geçici aciz belgesi sayılabilmesi için üç şartın gerçekleşmiş olması gerektiği:  - Birincisi, haciz tutanağı kesin hacze ilişkin olmalıdır. - İkincisi, icra memurunun takdirine göre haczi kabil malların alacağı karşılamayacağı anlaşılmış olmalıdır. - Üçüncüsü, icra memurunun kıymet takdiri kesinleşmiş olmalıdır. Alacaklı, böyle bir haciz tutanağı ile de iptal davası açabilir (İİK m. 105, II; m. 277/1).