Dosya içerisindeki bilgi ve belgelerden temyiz aşamasında, davalı borçlunun borcu ödediğini, herhangi bir borcunun kalmadığını beyan ettiği, vadesi geçmiş borcunun da bulunmadığına dair Vergi Dairesinden yazı aldığının görüldüğü, bu durumda davanın konusu kalıp kalmadığının, davalı borçlunun dava konusu borcu ödeyip ödemediği, davacının da beyanı alınarak araştırılarak bir karar vermek üzere hükmün bozulması gerekeceği-
Borçlu şirketin ticari defterlerinde inceleme yapılarak, davacı ile ilgili olarak bir taşeronluk sözleşmesinin bulunup bulunmadığı davacı ile borçlu arasındaki işin niteliği ne olduğu ve ne kadar sürdüğü, ödeme yapılıp yapılmadığının araştırma yapılarak, tüm deliller birlikte değerlendirmek sureti ile davacı alacaklı ile borçlu arasındaki ilişkinin niteliği ve 'alacağın gerçek olup olmadığı' tespit edilerek, alacağın gerçek olduğunun saptanması halinde, şimdiki gibi davanın kabulüne, aksi durumda 'davanın ön koşul yokluğundan reddine karar verilmesi' gerekeceği-
Tasarrufun iptali davalarının görülebilmesi için diğer dava koşullarının yanında, borçlunun aciz halinin olması gerekeceği, bu eksikliğin karar kesinleşinceye kadar yargılamanın her aşamasında giderilmesinin mümkün olduğu-
Davacı tarafından davalı borçlu aleyhine icra takibi başlatıldığının, takibin kesinleştiğinin anlaşıldığı ancak söz konusu dosyadan davalı borçlu ile ilgili geçerli bir aciz vesikası ibraz edilmediği gibi, davalı borçlunun adresinde de İİK'nın 105. maddesi kapsamında menkul haczi yapılmadığının da anlaşıldığı, bu durumda, dava şartı olan mahkemece de yargılamanın her aşamasında re'sen gözönüne alınması gerekli aciz belgesinin bulunmaması sebebi ile davanın reddine hükmedilmesi gerekeceği-
Dosyada bulunan bilgi ve belgelere, davacı alacaklı tarafından davalı borçlu A.. hakkında yürütülen İstanbul ... İcra Müdürlüğünün ... sayılı icra takibine ilişkin dosya kapsamına, genel kredi sözleşmesi içeriğinden anlaşılan borcun doğumuna, takip başlangıcı ile dava konusu taşınmaza ilişkin tasarruf tarihi itibarıyla yaklaşık ispat koşulunun gerçekleşmesine, bu tür geçici hukukî korumalara ilişkin kararların nitelikleri ve öngörülen amaç itibarıyla dosya üzerinden ve taraflarca sunulan tüm kanıtlar sunulmaksızın verilmesinin kanunun amacına aykırı olmamasına göre, tasarruf işlemine konu taşınmaz üzerine ihtiyati haciz kararı konulmasına karar verilmesinde isabetsizlik bulunmadığı-
Uyuşmazlık konusunun "para" olduğu gözetildiğinde, dava dilekçesinde İİK'nin 281/2'nci maddesinin uygulanmasını talep etmesine rağmen ihtiyati tedbir talebinde bulunan davacı vekilinin kastının "ihtiyati haciz" olduğu anlaşılmaktadır.İİK'nin 281/2'nci maddesi ile aynı kanunun 257 ve devamı maddelerinde ön görülen ihtiyati haciz kararları, konuları ve sonuçları itibarıyla birbirinden farklıdır. Zira İİK'nin 277 ve devamı maddelerine göre tasarrufun iptali davası sabit olduğu takdirde alacaklı tasarrufa konu mal üzerinde cebri icra yoluyla hakkını alma yetkisini elde eder. Davanın konusu taşınmaz ise 3'üncü kişi üzerindeki kaybın düzeltilmesine gerek olmaksızın taşınmazın satış ve haczini isteyebilir, İİK'nin 281/2'nci maddesi uyarınca verilen ihtiyati haciz kararından sonra ilgili tasarrufun iptali davası kabulle sonuçlandığı takdirde alacaklı ayrıca bir icra takibi başlatmasına gerek olmadan iptal davası açılamadan önce başlatılan icra takibinden alacağını tahsil edeceğinden bu ihtiyati haciz kararı İİK'nin 257 ve devamı maddelerinde yer alan ihtiyati hacizden farklıdır. Hemen belirtmek gerekir ki İİK'nin 257 ve devamı maddelerine göre alınan ihtiyati haciz kararları sonrası dava alacaklı lehine sonuçlandığı takdirde aynı kanunun 264/3'üncü maddesine göre alacaklının 1 ay içerisinde takip talebinde bulunma zorunluluğu bulunmasına karşın, az önce belirtilen nedenlerle İİK'nin 281/2'nci maddesinde ön görülen ihtiyati haciz kararı için böyle bir zorunluluk bulunmamaktadır.
Dava dilekçesindeki ileri sürüşe ve yargılama sırasındaki sözlü ve yazılı açıklamalara göre davanın niteliği itibarıyla 6183 sayılı yasanın 24 ve devamı maddelerine dayanılarak açılmış tasarrufun iptali istemine ilişkin olmasına rağmen, mahkemece davanın BK'nun 19. maddesi olarak nitelenmesinin hatalı olduğu- Mahkemece üç rapor alınmasına rağmen, alınan raporların hükme elverişli olmadığı, bir ve ikinci raporların eksiklikleri ve tarafların itirazlarına göre yeniden rapor alınmış ise de itibar edilmeme gerekçesinin gösterilmediği- Borçlu şirket tarafından, davalı şirkete çeşitli zamanlarda yapılan para aktarımlarına ilişkin tasarrufun iptali davasında, mahkemece, davalıların ticari defterleri ve aralarındaki hasılat kirası niteğindeki sözleşme hükümlerini değerlendirecek bir rapor alınarak oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerektiği- Davalı borçlu ve dinlenen tanık anlatımlarında, borçlu şirketin paravan bir şirket olarak kurulduğu iddia edildiğinden, borçlu şirketin kurucuları ile üçüncü kişi şirket arasında bir ilişki olup olmadığı, borçlu şirket ortaklarının Sosyal Güvenlik Kayıtları, mali durumları ile zabıta araştırması yapılarak bir değerlendirme yapılması gerekeceği- 6183 sayılı Yasanın uygulanmasından doğan her türlü davalarda vekalet ücreti tutarının maktu olarak belirleneceği-
Tasarrufun iptali davalarının amacı alacaklıların para alacaklarına kavuşmalarını sağlamaktadır. Davanın konusu tasarruflara konu taşınır ya da taşınmazlar değildir. Bunlar üzerinde mülkiyet değişikliği gibi bir amaç güdülmemektedir. Bu taşınır ya da taşınmazların cebri icrayla satılması ve alacaklıların alacaklarına kavuşması hedeflenmektedir. Yani bu davaların konusu da para alacaklarıdır. Bundan dolayıdır ki İİK'nın 281. maddesinde tasarrufun iptali davalarında daha özel bir geçici hukuki koruma tedbiri öngörülmüştür. Buna göre mahkemece alacaklının talebi üzerine iptale tabi tasarrufların konusu olan mallar hakkında ihtiyati haciz kararı verilebilir. İhtiyati haciz talebinin kabulü için tüm dava şartlarının gerçekleşmesine gerek bulunmamaktadır. Zira bunu beklemek dava ile elde edilecek sonuçların gerçekleşmesine engel teşkil edebilmektedir. İİK'nın 257 ve izleyen maddelerindeki genel ihtiyati haciz kurallarından farklı olarak burada teminat alınması da zorunlu değildir. Teminat alınıp alınmayacağını da mahkeme takdir edecektir. Davanın bedele dönüşmesi halinde teminat karşılığı davalı 3. kişinin malvarlığıyla ilgili ihtiyati haciz kararı verilebilir. Teminatın lüzum ve miktarı mahkemece tayin ve takdir olunur.
Mahkemece; yargılama sırasında borçlu adına kayıtlı yolcu minibüsü bulunduğu, trafikteki kaydına haciz şerhi konulmadığı gibi fiili haciz işlemi de yapılmadığı borçlunun haczedilmeyen haczi kâbil malvarlığı bulunduğu anlaşıldığından davanın dava şartı yokluğundan reddine karar verilmişse de; borçlu adına kayıtlı olan bu aracın kıymet takdiri yapılmadığından dava şartının mevcut olup olmadığı hususunda yapılan araştırma ve incelemenin eksik olduğu, bu durumda mahkemece sözü edilen aracın üzerindeki haciz ve rehinleri de gösteren kayıtların getirtilerek takyidatların devam edip etmediği belirlendikten sonra bilirkişi aracılığı ile kıymet takdirinin yapılarak, üzerindeki haciz ya da rehinlerle davacının alacağını karşılamaya yetip yetmediği belirlendikten sonra icra takip dosyasında yapılan haciz ve borçlu beyanı gözönüne alınarak davalı borçlunun aciz halinin değerlendirilmesi gerekeceği-
Uzman bilirkişi incelemesi yaptırılarak, davalı borçlunun tasarruf tarihine kadar olan ve kesinleşen vergi borçlarının fer'ileriyle birlikte belirlenerek bu miktar üzerinden davacının alacak ve fer'ileriyle sınırlı olarak dava konusu taşınmazın satışına ilişkin tasarrufun iptali ile davacı alacaklıya bu miktar üzerinden taşınmaz üzerinde haciz ve satış yetkisi verilmesine karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu üzere tasarruf tarihine kadar doğan vergi borcu tespit edilmeden, davacının alacak ve ferileriyle sınırlamadan ve davacıya haciz ve satış yetkisi verilmeden yalnızca tasarrufun iptaline karar verilmesinin doğru olmadığı-