Senede karşı senetle ispat kurallarının senedin tarafları için geçerli olduğu-Külli halef sıfatı bulunan mirasçıların senede karşı açtıkları davada da iddialarını senetle ispatlamaları gerektiği-Ancak mirasçıların külli halef olarak değil de kendi miras haklarına dayanarak dava açmaları durumunda muvazaa iddiasını tanık dahil her türlü deili ile ispatlayabilecekleri-
HMK.nun 389/1 maddesi gereğince ihtiyati tedbir kararı, ancak dava konusu hakkında verilebileceği, TBK.19 ve İİK. 277 vd uyarınca açılan davalar ayın ile ilgili olmayıp, alacaklıya, alacağını temin imkanı sağlayan nispi nitelikte davalar olduğundan, tasarrufa konu mallar üzerine ihtiyati haciz konulabileceği (İİK.281/2)- koruma tedbiri istemine konu taşınmazların aynı uyuşmazlık kapsamında bulunmadığından ve İİK. mad. 281/2 hükmünde ihtiyati haczin düzenlenmiş olduğundan, ihtiyati tedbir istemi yerinde olmadığı-
İcra dosyası içeriğinden borçlunun alacağa yeterli taşınır ve taşınmaz malının bulunmadığı ve karar düzeltme aşamasında sunulan haciz tutanağının İİK. 105 kapsamında aciz belgesi niteliğinde olduğu anlaşıldığından, davanın esasına girilmesi gerektiği- Borca karşılık olarak yapılan devrin İİK. mad. 279/2-2 gereğince iptali gerektiği- Kötü niyeti ispatlanmayan dördüncü kişiler hakkındaki tasarrufun iptali davasının reddine ve bu durumda davalı üçüncü kişinin taşınmazı elinden çıkardığı tarihteki değeri oranında tazminatla (alacak ve ferilerini geçmeyecek şekilde) sorumlu tutulması gerektiği-
Borçlu şirketin ticari defterlerinde inceleme yapılarak, davacı ile ilgili olarak bir taşeronluk sözleşmesinin bulunup bulunmadığı davacı ile borçlu arasındaki işin niteliği ne olduğu ve ne kadar sürdüğü, ödeme yapılıp yapılmadığının araştırma yapılarak, tüm deliller birlikte değerlendirmek sureti ile davacı alacaklı ile borçlu arasındaki ilişkinin niteliği ve 'alacağın gerçek olup olmadığı' tespit edilerek, alacağın gerçek olduğunun saptanması halinde, şimdiki gibi davanın kabulüne, aksi durumda 'davanın ön koşul yokluğundan reddine karar verilmesi' gerekeceği-
Dosya içerisindeki bilgi ve belgelerden temyiz aşamasında, davalı borçlunun borcu ödediğini, herhangi bir borcunun kalmadığını beyan ettiği, vadesi geçmiş borcunun da bulunmadığına dair Vergi Dairesinden yazı aldığının görüldüğü, bu durumda davanın konusu kalıp kalmadığının, davalı borçlunun dava konusu borcu ödeyip ödemediği, davacının da beyanı alınarak araştırılarak bir karar vermek üzere hükmün bozulması gerekeceği-
Tasarrufun iptali davalarının görülebilmesi için diğer dava koşullarının yanında, borçlunun aciz halinin olması gerekeceği, bu eksikliğin karar kesinleşinceye kadar yargılamanın her aşamasında giderilmesinin mümkün olduğu-
Davacı tarafından davalı borçlu aleyhine icra takibi başlatıldığının, takibin kesinleştiğinin anlaşıldığı ancak söz konusu dosyadan davalı borçlu ile ilgili geçerli bir aciz vesikası ibraz edilmediği gibi, davalı borçlunun adresinde de İİK'nın 105. maddesi kapsamında menkul haczi yapılmadığının da anlaşıldığı, bu durumda, dava şartı olan mahkemece de yargılamanın her aşamasında re'sen gözönüne alınması gerekli aciz belgesinin bulunmaması sebebi ile davanın reddine hükmedilmesi gerekeceği-
Dosyada bulunan bilgi ve belgelere, davacı alacaklı tarafından davalı borçlu A.. hakkında yürütülen İstanbul ... İcra Müdürlüğünün ... sayılı icra takibine ilişkin dosya kapsamına, genel kredi sözleşmesi içeriğinden anlaşılan borcun doğumuna, takip başlangıcı ile dava konusu taşınmaza ilişkin tasarruf tarihi itibarıyla yaklaşık ispat koşulunun gerçekleşmesine, bu tür geçici hukukî korumalara ilişkin kararların nitelikleri ve öngörülen amaç itibarıyla dosya üzerinden ve taraflarca sunulan tüm kanıtlar sunulmaksızın verilmesinin kanunun amacına aykırı olmamasına göre, tasarruf işlemine konu taşınmaz üzerine ihtiyati haciz kararı konulmasına karar verilmesinde isabetsizlik bulunmadığı-
Uyuşmazlık konusunun "para" olduğu gözetildiğinde, dava dilekçesinde İİK'nin 281/2'nci maddesinin uygulanmasını talep etmesine rağmen ihtiyati tedbir talebinde bulunan davacı vekilinin kastının "ihtiyati haciz" olduğu anlaşılmaktadır.İİK'nin 281/2'nci maddesi ile aynı kanunun 257 ve devamı maddelerinde ön görülen ihtiyati haciz kararları, konuları ve sonuçları itibarıyla birbirinden farklıdır. Zira İİK'nin 277 ve devamı maddelerine göre tasarrufun iptali davası sabit olduğu takdirde alacaklı tasarrufa konu mal üzerinde cebri icra yoluyla hakkını alma yetkisini elde eder. Davanın konusu taşınmaz ise 3'üncü kişi üzerindeki kaybın düzeltilmesine gerek olmaksızın taşınmazın satış ve haczini isteyebilir, İİK'nin 281/2'nci maddesi uyarınca verilen ihtiyati haciz kararından sonra ilgili tasarrufun iptali davası kabulle sonuçlandığı takdirde alacaklı ayrıca bir icra takibi başlatmasına gerek olmadan iptal davası açılamadan önce başlatılan icra takibinden alacağını tahsil edeceğinden bu ihtiyati haciz kararı İİK'nin 257 ve devamı maddelerinde yer alan ihtiyati hacizden farklıdır. Hemen belirtmek gerekir ki İİK'nin 257 ve devamı maddelerine göre alınan ihtiyati haciz kararları sonrası dava alacaklı lehine sonuçlandığı takdirde aynı kanunun 264/3'üncü maddesine göre alacaklının 1 ay içerisinde takip talebinde bulunma zorunluluğu bulunmasına karşın, az önce belirtilen nedenlerle İİK'nin 281/2'nci maddesinde ön görülen ihtiyati haciz kararı için böyle bir zorunluluk bulunmamaktadır.
Dava dilekçesindeki ileri sürüşe ve yargılama sırasındaki sözlü ve yazılı açıklamalara göre davanın niteliği itibarıyla 6183 sayılı yasanın 24 ve devamı maddelerine dayanılarak açılmış tasarrufun iptali istemine ilişkin olmasına rağmen, mahkemece davanın BK'nun 19. maddesi olarak nitelenmesinin hatalı olduğu- Mahkemece üç rapor alınmasına rağmen, alınan raporların hükme elverişli olmadığı, bir ve ikinci raporların eksiklikleri ve tarafların itirazlarına göre yeniden rapor alınmış ise de itibar edilmeme gerekçesinin gösterilmediği- Borçlu şirket tarafından, davalı şirkete çeşitli zamanlarda yapılan para aktarımlarına ilişkin tasarrufun iptali davasında, mahkemece, davalıların ticari defterleri ve aralarındaki hasılat kirası niteğindeki sözleşme hükümlerini değerlendirecek bir rapor alınarak oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerektiği- Davalı borçlu ve dinlenen tanık anlatımlarında, borçlu şirketin paravan bir şirket olarak kurulduğu iddia edildiğinden, borçlu şirketin kurucuları ile üçüncü kişi şirket arasında bir ilişki olup olmadığı, borçlu şirket ortaklarının Sosyal Güvenlik Kayıtları, mali durumları ile zabıta araştırması yapılarak bir değerlendirme yapılması gerekeceği- 6183 sayılı Yasanın uygulanmasından doğan her türlü davalarda vekalet ücreti tutarının maktu olarak belirleneceği-