Tasarrufun iptali davalarının konusu: Kural olarak herkes maliki bulunduğu mal ve haklar üzerinde serbestçe tasarrufta bulunabilir. Haciz ve iflasta ise bu tasarruf yetkisi kısıtlıdır. Borçluların mallarına haciz konulmadan veya haklarında iflas kararı verilmeden önce mal ve haklarını devretmelerinde veya üzerinde başka türlü tasarrufta bulunmalarında hukuken bir sakınca bulunmamakta ise de, yakında malları üzerine haciz konulması ihtimali bulunan ya da iflâs etmek üzere olan borçluların, mallarını alacaklılardan kaçırmak için bazı şüpheli tasarruflarda bulundukları çok sık rastlanılan bir durumdur. İşte bu gibi kötü niyetli borçluların mal kaçırma düşüncesiyle yaptıkları tasarruflar nedeniyle alacaklıların menfaatlerini korumak amacıyla kanun koyucu “iptal davası” kurumunu kabul etmiş ve 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu (İİK)'nun 277 – 284. maddelerinde düzenlemiştir. *** Tasarrufun iptali davalarının amacı: İcra ve İflas Kanunu'nun 277 ve devamı maddelerinde düzenlenen tasarrufun iptali davası; borçlu tarafından alacaklısını zarara uğratmak kastıyla gerçekleştirilen tasarruftan zarar gören alacaklının, borçlunun mal varlığından çıkarmış olduğu mal ve hakların veya bunların yerine geçen kıymetlerin, tekrar borçlunun mal varlığına geçmesini sağlamak ve bu yolla alacağını elde etmek amacıyla açtığı davadır. Alacaklı tarafından açılan böyle bir dava ile cebri icra yolunun tamamlanması amaçlanır. Önemle belirtilmelidir ki davadaki amaç, yapılan tasarrufların hükümsüz olduğunun tespiti olmakla birlikte, burada maddi hukuk anlamında bir butlan söz konusu değildir. Zira sözü edilen tasarruf, temelinde geçerli bir tasarruftur. Açılan dava kanıtlandığı takdirde tasarruf tamamen iptal edilmez. Sadece dava konusu mal, borçlunun mal varlığından hiç çıkmamış gibi kabul edilerek, alacaklıya bu malı haczettirme ve satış bedelinden alacağını elde etme olanağı sağlanır. Dolayısıyla tasarrufun iptali sadece bu davayı açan alacaklının, kendisini zarara uğratmak kastıyla hareket eden borçludan cebri icra yoluyla alacağını tahsiline olanak sağlayan bir yoldur.
Dairemizin ilamında davacı elinde aciz belgesinin olmadığı ve geçici aciz belgesi niteliğinde bir haciz tutanağının olmadığı belirtilmiş ise de, bozmadan sonra davacı alacaklı tarafından borçlunun adreslerinde haciz yapıldığı ve İİK'nun 105. madde niteliğinde olan bir haciz tutanağının sunulduğu, bu halde, ön koşul eksikliğinin giderildiğinin kabulü ile davanın esasına girilmesi gerekeceği- Borçlu hakkında alınmış bir aciz vesikası olmadığı ve İİK'nun 105. maddesi kapsamında yapılmış bir haczin de bulunmadığından bu dava koşulunun gerçekleşmediği anlaşıldığından davanın ön koşul yokluğundan reddine karar verildiğine göre Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 7/2. maddesine göre maktu vekalet ücretine hükmedilmesi gerekeceği-
Takip dosyasında ........... tarihinde borçlu şirketin adresinde yapılan hacizde; şirket işyerinin kapalı olduğunun, etraftaki esnaftan şirket yetkililerinin sorulduğunun, daha sonra borçlu şirket yetkilileri ile telefonla görüşüldüğünde borcu ödemek için süre istediklerinin, çilingir temin edilemediğinden haciz işlemine son verildiğinin anlaşıldığı, buna göre; adresteki işyerine girilerek herhangi bir mal varlığına ilişkin tespit olmadığından .......... tarihli haciz tutanağının İİK’nun 105. maddesi gereğince aciz belgesi niteliğinde olmadığı, bu nedenle, borçlunun aciz hali ispatlanmadığından ön koşul yokluğundan davanın reddine karar verilmesi gerekeceği-
Davalı üçüncü kişinin davalı borçlu hakkında danışıklı olarak icra takibi başlatarak davalı borçlunun maaşına haciz konduğunu belirtilerek muvazaalı takibin iptali istemiyle açılan davanın kabulü halinde, icra takibinin iptaliyle birlikte, davacıya, davalının maaşından tahsil edilen ve icra dosyasında bulunan paraların, davacının alacaklı olduğu icra dosyalarındaki alacak ve fer'ilerini geçmemek üzere tahsil yetkisi verilmesi gerektiği-
Somut olayda, davacının takip konusu olan alacağı 270.000,00 TL olup iptaline karar verilen taşınmazın gerçek değeri ise 90.670,00 TL olarak belirlenmiş olduğundan, taşınmazın gerçek değeri olan 90.670,00 TL üzerinden nispi vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken maktu vekalet ücretine hükmedilmesinin doğru olmadığı-
Uygulamada çeklerin keşide tarihinden önce düzenlendikleri ve alacağın kaynağını oluşturan ticari veya hukuki işlemlerin daha önce olduğunun bir vakıa olduğu- Bu durumda davacının ve borçlu şirketin varsa ticari defterleri üzerinde uzman bilirkişi marifeti ile inceleme yapılarak zikrolunan takiplere ve alacağa konu edilen çeklerin defterlerde kaydının olup olmadığı, taraflar arasında bu çek düzenlenmesine neden olacak ticari veya hukuki bir işlem olup olmadığının araştırılması, aynı şekilde var ise borçlu davalının ticari defter veya kayıtları üzerinde de bilirkişi incelemesi yapılarak borcun doğum tarihinin kesin olarak belirlenmesi gerekeceği-
İhtiyati haczin, İİK'nun 281/2 maddesinde ayrıca ve açıkça düzenlenmiş bulunmasına, ihtiyati haciz kararı verilebilmesi için davanın kesin olarak kanıtlanmasının gerekmemesine, iptal isteğine konu taşınmazların davalılar C... ve U... tarafından elden çıkarıldığı, bu nedenle görülmekte olan davada, davalıların nakdi tazminatla yükümlü tutulmalarının istenilmiş olmasına ve tasarrufun iptali isteğine konu taşınmazların elden çıkartıldıkları tarihteki gerçek değerlerinin henüz belirlenmemiş olduğu gözetildiğinde, teminat karşılığında davalılara ait menkul ve gayrimenkuller üzerine takip konusu alacak miktarı kadar ihtiyati haciz konulmasının ölçülülük ve tarafları mağdur etmeyecek şekilde haciz kararı verilmesi gerektiğine ilişkin ilkelere uygun bulunmasına, ayrıca yargılama sırasında değişen durum ve şarta göre mahkemesince her zaman yeniden bir karar verilmesinin de mümkün olmasına göre mahkemece ihtiyati hacze ilişkin itirazın kısmen kabulü ile yazılı biçim ve şekilde karar verilmiş olmasında usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığı-
Dava konusu taşınmazlardan ........ parsel no'lu taşınmazın yargılama devam ederken, borçlunun bir başka alacaklısının ....... no'lu takip dosyasından ......... tarihli ihalede dava dışı bir şahsın satın aldığı, ancak ihale bedelinin alacağını karşılamaya yeterli olmadığı, bu durumda, davanın konusu kalmadığından, mahkemece HMK’nun 331. maddesi gereğince bu taşınmaz yönünden konusu kalmayan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesi gerekeceği- Dava konusu bağımsız bölümün gelen tapu kayıtlarına göre yargılama devam ederken, dava dışı şahıslar adına kayıtlı olduğunun anlaşıldığı, bu halde davalının taşınmazı elinden çıkardığı akit tablosunun getirtilerek, alacaklı vekilinden İİK’nun 283/2 maddesi gereğince tazminat olarak mı yoksa dördüncü kişiler hakkında da iptal davası olarak devam edip etmediği sorularak alınan cevaba göre iptal davası olarak devamı halinde davalıdan taşınmazı satın alan şahıslarında davaya dahili sağlanarak oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekeceği-
Borçlunun Serbest Bölgesindeki üst yapı kullanma hakkının tasarrufun iptali davasına konu edilebileceği-
Borçlu iflas etmiş ise, iflas kararının kesinleşip kesinleşmediği araştırılarak, kesinleşmemiş ise kesinleşmesinin bekletici mesele yapılması, kesinleşmiş olması halinde ise davacının tasarrufun iptali davasını takip edebilmesi için iflas idaresinden yetki alması gerektiği (İİK. 245), yetki aldığı takdirde eldeki davayı takip edebileceği, aksi halde davanın iflas idaresi temsilcisi huzuruyla görülmesi ve verilecek kararın iflas idaresi lehine veya aleyhine kurulması gerektiği-