Zamanaşımı nedeniyle icranın geri bırakılmasına dair verilen karar üzerine, bu karara karşı İİK 33a/2 uyarınca açılan davanın sonucunun tasarrufun iptali davasına bakan mahkemece beklenilmesi gerektiği-
Asıl dava ile birleştirilen davaların açıldığı tarihte yürürlükte bulunan 6762 s. TTK uyarınca, asliye ticaret mahkemesi ile asliye hukuk mahkemesi arasındaki ilişki görev değil iş bölümü ilişkisi olduğundan, birleştirilen davaların açıldığı tarihte yürürlükte bulunan 6762 sayılı TTK'nın 4/6. maddesi gereğince, uyuşmazlığın, ticaret mahkemesinde görülüp sonuçlandırılması gerektiği-  Görevli mahkemede yargılaması yapılan davalar bakımından yapılan incelemede; davalının icra ceza mahkemsinde beyanlarından davalıların komşu olmaları ve görüştükleri dikkate alındığında, davalının borçlunun mal kaçırma kastını bildiği veya bilebilecek durumda olan kişilerden olduğu, davalının, davalının boşandığı eşinin kardeşi olduğu anlaşıldığından, borçlunun mal kaçırma kastını bildiği veya bilebilecek durumda olan kişilerden olduğu- Davalı yönünden ise; İİK'nin 278. maddesi kapsamında, taşınmazın satış değeri ile satış tarihindeki gerçek rayiç değeri arasında misli farkın bulunduğu anlaşıldığından davanın bedele dönüştüğü gözetilerek kabulüne karar verilmesinin isabetli olduğu-  Üzerinde ipotek bulunan taşınmazın kıymet taktir raporuna göre takibe konu alacağı karşılamadığı-
Muvazaa (TBK 19) hukuksal nedenine dayalı iptal davasına konu taşınmazın davalı üçüncü kişi tarafından da elden çıkarılması ve davacının tazminat talebinde bulunması halinde, davacının talebinin haksız fiil niteliğindeki eylem nedeniyle uğranılan zararın tazminini de kapsadığının kabulü ile bu doğrultuda değerlendirilme yapılması gerektiği-
Borçlunun kardeşi olan üçüncü kişinin borçlunun mali durumunu bilebilecek şahıslardan olduğu- Üçüncü kişiden taşınmazı satın alan dördüncü kişi yönünden bir değerlendirme yapılmadan ondan satın alan beşinci kişi hakkında değerlendirme yapılamayacağı- Satışlar silsilesi içerisinde her bir davalı ve satış ile ilgili olarak İİK 277 vd.na göre iptal koşullarının değerlendirilmesi gerektiği- Dördüncü kişi yönünden iptal koşullarının bulunmaması halinde beşinci kişi hakkında değerlendirme yapılmadan, davalı üçüncü kişinin bedel ile sorumlu tutulması gerektiği- Dördüncü kişi yönünden iptal koşullarının bulunması halinde, beşinci kişi kötü niyetli kabul edildiğinden, beşinci kişiden bağımsız bölümleri satın alan kişilerin davaya dahili veya davanın bedele dönüştürüp dönüştürmeyeceği davacıya sorularak, bedele dönüşme halinde davalı beşinci kişi hakkında elinden çıkardığı tarihteki taşınmaz bedeli ile sorumlu olduğuna hükmedilmesi gerektiği-
Tasarrufun iptali davasında, davacının alacağının yargılama sırasında tamamen ödenmesi halinde konusuz kalan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesi gerekeceği-
6183 Sayılı AATUHK’nun 24 ve izleyen maddelerinde düzenlenen tasarrufun iptali davalarında amacın, borçlunun haciz yada iflasından önce yaptığı ve aslında geçerli olan bazı tasarrufların geçersiz ya da "iyiniyet kurallarına aykırılık" nedeniyle alacaklıya karşı sonuçsuz kalmasını ve dolayısıyla o mal üzerinden cebri icraya devamla alacağın tahsilini sağlamak olduğu- Bu davaların görülebilmesi için diğer dava koşulları yanında kesinleşmiş bir alacağın varlığı ve yargılama boyunca da alacağın varlığının devam etmesinin gerekli olduğu- Davacının alacağının yargılama sırasında tamamen ödenmesi halinde 'konusuz kalan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına' karar verilmesi gerekeceği-
Davacı alacaklı ile borçlu arasında önceden başlayan alacak-borç ilişkisi olduğu, takibe konu çekin verilmesinden önce de davacının alacağı olduğu ve bu ödemeyi yapmadan yeni bir borç alarak vadeli olarak çeki verdiği, tasarrufun ise bu aşamada çek vadesinden 1 hafta önce gerçekleştiği anlaşıldığından, alacağın tasarruf tarihinden önce doğduğunun kabulü gerekeceği-
Malvarlığı borçlarına yetmeyen bir borçlunun alacaklılarına zarar vermek kastıyla yaptığı tüm işlemlerin, borçlunun içinde bulunduğu mali durumu ve zarar verme kastının işlemin diğer tarafınca bilindiği veya bilinmesini gerektiren açık emarelerin bulunduğu hallerde tasarrufun iptal edileceği hükme bağlandığı - Dava konusu taşınmazı satın alan 3. Kişinin   borçlunun zarar verme kastını bildiği hususunun emareler ile ispat edilebildiği - Borçlunun zarar verme kastı gibi, bu kastın ve işlemin zarara neden olabileceğinin bilinmesinin de içsel ve ispatı güç bir vakıa olduğu- Bu nedenle üçüncü veya dördüncü  kişinin borçlunun kastını bildiği vakıasının emare ispatının konusunu oluşturduğu - Burada dikkat edilmesi gereken hususun borçlunun zarar verme kastının objektif olarak bilinebilir olması değil, işlemin diğer tarafınca bu işlem neticesinde alacaklıların zarar görebileceğini öngörebilmesi olduğu - Buna karşılık davalı üçüncü kişi veya dördüncü kişinin borçlunun böyle bir kastının bulunmadığını ispatlayarak işlemin iptale tabi olması sonucundan kurtulamayacağı- Davalı-borçlunun davaya konu oğlu olan diğer davalıya sattığı, tapuda gösterilen bedel ile mahkemece belirlenen değeri arasında mislini aşan fark olduğu,  başkaca bir ödemenin ispatlanmadığı, davalı-3.kişinin işlem tarihinde bu bedeli ödeyecek gelirinin olmadığı, davalılar arasındaki yakınlık nedeniyle  davalı-3.kişinin davalı-borçlunun durumunu ve amacını bilecek kişilerden olduğu, bu hali ile tasarrufun iptali şartlarının oluşmuş olduğu-
Davalı, "davacının kardeşi ile borçlu şirket yetkilisinin oğlunun arkadaş olduğunu, takip konusu alacağın gerçek bir alacak olmadığını, haciz tutanağının borçlu şirketin adresinde tutulmadığını ve sahte olarak düzenlendiğini, bu konudaki savcılık soruşturmasının ve İcra mahkemesine açtıkları davanın derdest olduğunu" belirterek "davanın reddini" savunmuşsa da, davanın kabulü ile dava konusu taşınmazın davalılar arasında satışına ilişkin tasarruf işleminin davacının icra dosyası üzerinden alacak ve fer'ileri ile sınırlı olarak iptaline, anılan taşınmaz üzerinde davacıya icra dosyası üzerinden alacak ve fer'ileri ile sınırlı olarak cebri icra yetkisi verilmesine ve iptali istenen tasarrufun, tasarruf tarihindeki rayiç bedeli,  takip konusu alacak miktarından daha düşük olduğundan vekalet ücreti ve harcın tasarruf değeri üzerinden hesaplanması gerektiği-
Davacı vekili dava dilekçesinde; alacağın, davalı borçlunun zimmet suçuna dayandığını, söz konusu eylemler sebebi ile davalı borçlu aleyhine soruşturmalar açıldığını, davalı borçlu aleyhine icra takibi başlatıldığını beyan etmiş olup davacının alacağına dayanak zimmet eylemi (davacının beyanına göre) iptali istenen tasarruftan önce olduğu anlaşılmakta ise de, ceza dosyası, iddianame ve davacı tarafından hazırlanan soruşturma dosyası birlikte incelenerek subut bulunan suçun doğum tarihi de belirlenerek davacı alacaklının alacağının doğum tarihinin belirlenmesi ve dosyanın öncelikle dava şartları yönünden incelenerek sonucuna göre karar verilmesi gerektiği-