Nam-ı müstear (inançlı işlem) durumunda, bir başka ifadeyle borçlunun cebri icra yoluyla satılan taşınmazlarını görünürde başkası adına, ancak gerçekte kendi hesabına aldırdığı hallerde tasarrufun iptali talep edilebileceği- Nam-ı müstear hukuksal sebebine dayalı olarak iptal davası açılabileceği- Davacının alacağının bulunduğu, dava konusu taşınmazın el değiştirmesine rağmen davalı borçlunun kullanımında kaldığı, taşınmazın şu anki malikinin borçlunun kızı olduğu, dosyaya sunulan belgelere göre ihtiyati haciz verebilmek için yaklaşık olarak ispat şartının gerçekleşmiş olduğu anlaşıldığından, mahkemece verilen ihtiyati haciz kararının usul ve yasaya uygun olduğu-
Salt çek veya bononun verilmesi bu borcun ödendiği anlamına gelmeyeceği ancak karşılıklarının tahsili halinde borcun sona ereceği, ............ tarihli çekten doğan dava dayanağı takip dosyasındaki borcun doğumunun tespiti için yerel mahkemece davacının ticari defterleri üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılmışsa da; bu inceleme ve bilirkişi raporunun hatalı değerlendirildiği, bu halde, mahkemece davacı alacaklı şirket vekilinin somut bulgulara dayanan itirazları da dikkate alınarak, gerekirse konusunda uzman 3'lü bilirkişiden rapor alınmak sureti ile borcun doğumunun net olarak saptanması gerekeceği- Söz konusu tasarrufun iptali davası dava şartı yokluğundan dava reddedildiğine göre, karar tarihindeki Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 7/2. maddesi gereğince maktu vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken nisbi vekalet ücretine hükmedilmesinin hatalı olduğu-
Somut olayda, 2 adet takip dosyası yönünden dava açıldığı, takip dosyalarındaki borcun 25.06.2007 tarihlerinde düzenlenmiş bonolardan kaynaklandığı, ancak, davacı alacaklının, bonoların düzenlenme tarihinden önce cari hesap ilişkisinden kaynaklanan alacağı olduğunu ve bunlar ödenmeyince takip dayanağı bonoların sonradan düzenlendiğini ileri sürdüğünden, davacı ile davalı borçlu arasındaki temel ilişkinin ve borcun doğum tarihine ilişkin bilgi ve belgelerin nelerden ibaret olduğu, gerektiğinde tarafların ticari defterleri üzerinde yapılacak bilirkişi incelemesi ile tesbit edilerek oluşucak sonuca göre karar verilmesi gerektiği-
İhtiyati haciz kararları esas hakkında kesin bir kanaat oluşmadan ve tam bir ispat aranmadan verilen geçici nitelikte hukuki korumaya ilişkin kararlardır. Diğer bir anlatımla ihtiyati haciz, devam etmekte olan dava sonunda davacının alacağının tahsilini garanti altına almak için davalının mallarına geçici olarak el konulmasıdır. Buna göre; dosyada bulunan bilgi ve belgeler, mahkeme kararının gerekçesinde gösterdiği sebepler ve özellikle davacı ile yapılan genel kredi sözleşmesinin tarihi dikkate alındığında yaklaşık ispat koşulunun gerçekleştiği anlaşılmakla davalı hakkında ihtiyati haciz kararı verilmesinde usul ve yasaya aykırılık bulunmadığı-
Mahkemece İİK'nın 283/1 madde hükmü  de göz önüne alınarak davacının dava konusu takip dosyasındaki alacak ve fer'ileriyle (taleple bağlı kalınarak) sınırlı olarak dava konusu taşınmazlar üzerine ihtiyati haciz kararı verilmesi gerekirken yazılı şekilde dava dilekçesinde belirtilen dava değeri üzerinden hüküm tesisi isabetli olmadığı-
Tavzih yoluyla hüküm fıkrasında taraflara tanınan hakların ve yüklenen borçların genişletilip, değiştirilemeyeceği, somut olayda her ne kadar temlik alanın talebine istinaden davacı olarak davacının da adı yazılmışsa da dosyayı temlik ederek dosyadan el çeken davacının vekalet ücreti ve diğer masraflardan sorumlu tutulmasının doğru olmadığı-
Alacağın dayanağı .............. tanzim tarihli bono olup, bu bononun düzenlendiği tarihten öncesine ait davacı ile davalı borçlu arasında bir borç ilişkisinin kanıtlanamamasına davacının gerçek bir alacağının bulunmadığının kabulü gerekmesine göre davanın reddine karar verilmesi gerekeceği-
Dairemizin ........... tarihli ilamında davacının elinde aciz belgesinin olmadığı ve geçici aciz belgesi niteliğinde bir haciz tutanağının olmadığı belirtilmiş ise de, bozmadan sonra davacı alacaklı tarafından ..............tarihinde borçlunun MERNİS adresinde haczin yapıldığı ve İİK'nun 105. madde niteliğinde olan bir haciz tutanağının sunulduğu, bu halde, ön koşul eksikliğinin giderildiğinin kabulü ile davanın esasına girilmesi gerekeceği-
Davalı üçüncü kişi borçlu şirket yetkilisinin eniştesi olması nedeni ile borçlunun içinde bulunduğu mali durumunu bildiği veya bilmesi lazım gelen şahıslardan olması nedeni ile 6183 sayılı Yasa’nın 30. maddesine göre tasarrufun iptalinde isabetsizlik bulunmadığı- Davalı üçüncü kişinin, taşınmazı 19.01.2011 tarihinde satın aldığından borçlunun bu tarihe kadar olan kamu borçlarından sorumlu olması gerekeceği, bu nedenle davalı borçlu şirketin 19.01.2011 tarihine kadar ki kamu borcu ve fer'ileri ile birlikte ne miktar olduğunun bilirkişi aracılığı ile tesbit edilerek, bulunan rakamı geçmeyecek şekilde üçüncü kişinin tazminatla sorumlu olduğuna karar verilmesi gerekeceği-
Davacı alacaklı tarafından borçlu hakkında İİK'nun 33/a-2 maddesi gereğince bir davanın açılmamış olduğunun sabit bulunmasına, borçlunun açtığı davanın bu anlamda bir dava olmamasına göre tasarrufun iptali davasının reddine karar vermek gerekeceği- Davacının açtığı ve birleştirme kararı verilen 6 adet davadan yatırılan harçlar dikkate alınarak, harcın hesaplanması gerekirken tek davadaki harç esas alınarak yazılı şekilde karar verilmesinin isabetli olmadığı, ne var ki, bu yanlışlığın giderilmesinin yeniden yargılama yapılmasını gerektirir nitelikte olmadığı-