Somut olayda; davacı tarafından dava dışı mali müşavirlik şirketinin hissedarı olan N.'nin davalı mali müşavirlik şirketinin borçlarını ödememek için muvazaalı olarak mali müşavirlik şirketi kurup, borçlu şirketin hizmet verdiği şirketlerle sözleşmeleri iptal ederek muvazaalı olarak kurulan şirketle sözleşme yapıldığı ve ödemelerin bu şirkete yapıldığı iddiasıyla açılan davada; faaliyet alanları aynı olan iki mali müşavirlik şirketinin de sorumlusu ve hissedarının davalı N. olması sebebiyle (şirketlerin) arasında organik bağ olduğunun anlaşıldığı- Mahkemece iki mali müşavirlik şirketi ile diğer davalı firmanın aralarındaki ilişkiyi belirlemek üzere ticari sicil kayıtlarının, ticari defterlerinin, sözleşmelerin dosya arasına alınarak, taraflar arasındaki borç-alacak ilişkisinin belirlenip, (borç-alacak ilişkisinin) akıbeti araştırıldıktan sonra davalı N. tarafından yeni kurulan mali müşavirlik şirketine para aktarılıp aktarılmadığına dair bilirkişi raporu alındıktan sonra karar verilmesi gerektiği-
Taşınmaz satışının muvazaalı olduğu iddiasıyla TBK.’nin 19. maddesine dayanılarak açılan bir davada, muvazaa iddiasının kabulü hâlinde, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun (İİK) 277 ve devamı maddelerinde düzenlenen "tasarrufun iptali davası" olarak değerlendirilip "tapu iptali ve tescil" yerine İİK. m. 283 kıyasen uygulanıp "davalıya ait taşınmaz üzerinde alacak ve ferileriyle sınırlı olarak davacıya haciz ve satış isteyebilme yetkisi verilmesi" şeklinde hüküm kurulup kurulamayacağı-
TBK.m. 19'a dayalı 'muvazaa nedeniyle açılmış olan tasarrufun iptali' davalarında; yapılan savunma ve sunulan deliller çerçevesinde alacağın gerçek olup olmadığının tartışılması, alacaklı ile borçlu arasındaki hukuki ilişkinin ve alacağın doğum tarihinin değerlendirilmesi, sonucuna göre karar verilmesi gerekeceği-
Borçlu şirketin bilinen adresinde bir haczin yapılamadığı ve alacaklı tarafından sunulmuş bir aciz belgesinin de bulunmadığı, dolayısıyla dava şartının gerçekleşmediği, bu durumda, borçlunun aciz halinin varlığının sabit olduğundan söz edilemeyeceği-
Borçlu şirketin iflasından önce dava konusu taşınmazlar üzerinde diğer davalı lehine tesis ettiği ipoteklerin iptalini istemi- Temlik alan temlike eden alacaklının haklarının halefi olduğundan, borcun doğum tarihinin, temlik tarihi değil, ilk alacaklının alacağının doğduğu tarih olarak kabul edilmesi gerektiği- İflas eden borçlunun ayrı bir tüzel kişiliği mevcut olup davacının özel şahıs olduğu, müflis şirketle aralarında organik bağ olmasının ve bu davadaki alacağı temlik alarak davayı devam etmesinin TMK. m. 2 kapsamında değerlendirilemeyeceği- Davalı üçüncü kişi bankanın, davalı müflis şirkete kullandırdığı kredi ile davalı bankanın kredi borçları ödenerek, ipotek tesis edildiğini, buna rağmen kullandırılan kredi tarihinden yaklaşık 1 yıl sonra ipotek tesis edilmesi ve bundan yaklaşık 1 ay sonra ipoteklerin fekkedilerek daha yüksek verilen kredinin nerde ise 6 katı bedelli yeni ipoteklerin tesis edilmesine ilişkin tasarrufunun İİK. m. 280 uyarınca iptali gerektiği-  Uzman bilirkişi aracılığı ile ipotek akit tablosu, davalı banka lehine tesis edilen ticari işletme rehni belgeleri ile ihale tutanağının incelenerek, ihale tutanağındaki makine ve techizatın ipotek kapsamında olup olmadığı veya hangilerinin kapsamında kaldığı tesbit edilerek, tesbit dışında kalan makine ve techizat bedelinin, davacıya ödenen ihale bedeli ile oranlamasının yapılarak ortaya çıkan rakamın davalı üçüncü kişiden tahsiline karar verilmesi gerektiği-
6183 s. Kanun uyarınca açılan tasarrufun iptali davalarında da, tasarrufun borcun doğumundan sonra gerçekleşmiş olması ve amme borçlusu hakkındaki takibin kesinleşmiş olması gerektiği- Borcun doğumunun takibin kesinleşme tarihine göre değil, takibe konulan vergi borcunun yasal olarak ödenmesi gereken zamana göre belirleneceği- Borçlu şirketin yöneticisinin eşi olan üçüncü kişinin, borçlu şirketin mali durumunu biliyor kabul edileceği- Mahkemece, bilirkişi aracılığı ile davalı üçüncü kişinin taşınmazı satın aldığı tarihteki şirket kamu borcunun tespiti yapılarak, tesbit edilen bu miktar ile sorumlu olacak şekilde tasarrufun iptaline karar verilmesi gerektiği-
İcra müdürlüğünce aciz belgesi isteminin reddi üzerine şikayet yoluna gidildiği, söz konusu şikayetin icra mahkemesince ret edildiği ve bu kararın da temyiz aşamasında olduğu, bu durumda belirtilen dosyanın sonucu bekletici mesele yapılarak sonuca gidilmesi gerekeceği-
Borçlu şirketin bilinen adresinde bir haciz yapılmadığı, .......... tarihinde başka bir şirket adresine hacze gidildiği ancak orada da herhangi bir işlem yapılmadığı, alacaklı tarafından sunulmuş bir aciz belgesi de bulunmadığı anlaşıldığından, borçlunun aciz halinin varlığından söz edilemeyeceği-
Mahkemece öncelikle iflas kararının kesinleşip kesinleşmediği araştırılarak, kesinleşmemiş ise kesinleşmesinin bekletici mesele yapılması, kesinleşmiş olması halinde ise davacının eldeki davayı takip edebilmesi için İflas İdaresinden İİK'nun 245. maddesi gereğince yetki alması gerektiği, yetki aldığı takdirde eldeki davayı takip edebileceği, aksi halde davanın İflas İdaresi temsilcisi huzuruyla görülmesi ve verilecek kararın İflas İdaresi lehine veya aleyhine kurulması gerekeceği-
Davacı vekili temyiz aşamasında ibraz ettiği dilekçesinde; davaya konu alacağın tahsil edildiğini ve davalı borçluların ibra edildiğini beyan ettiğine göre; davacının alacağına ilişkin dava konusu icra dosyası getirtilerek davacının alacağının tamamının ödenip ödenmediğinin araştırılması, alacağın tamamının ödenmiş olması halinde konusu kalmayan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesi gerekeceği-