Tasarrufun iptali davalarının amacı alacaklıların para alacaklarına kavuşmalarını sağlamaktadır. Davanın konusu tasarruflara konu taşınır ya da taşınmazlar değildir. Bunlar üzerinde mülkiyet değişikliği gibi bir amaç güdülmemektedir. Bu taşınır ya da taşınmazların cebri icrayla satılması ve alacaklıların alacaklarına kavuşması hedeflenmektedir. Yani bu davaların konusu da para alacaklarıdır. Bundan dolayıdır ki İİK'nın 281. maddesinde tasarrufun iptali davalarında daha özel bir geçici hukuki koruma tedbiri öngörülmüştür. Buna göre mahkemece alacaklının talebi üzerine iptale tabi tasarrufların konusu olan mallar hakkında ihtiyati haciz kararı verilebilir. İhtiyati haciz talebinin kabulü için tüm dava şartlarının gerçekleşmesine gerek bulunmamaktadır. Zira bunu beklemek dava ile elde edilecek sonuçların gerçekleşmesine engel teşkil edebilmektedir. İİK'nın 257 ve izleyen maddelerindeki genel ihtiyati haciz kurallarından farklı olarak burada teminat alınması da zorunlu değildir. Teminat alınıp alınmayacağını da mahkeme takdir edecektir. Davanın bedele dönüşmesi halinde teminat karşılığı davalı 3. kişinin malvarlığıyla ilgili ihtiyati haciz kararı verilebilir. Teminatın lüzum ve miktarı mahkemece tayin ve takdir olunur.
Mahkemece; yargılama sırasında borçlu adına kayıtlı yolcu minibüsü bulunduğu, trafikteki kaydına haciz şerhi konulmadığı gibi fiili haciz işlemi de yapılmadığı borçlunun haczedilmeyen haczi kâbil malvarlığı bulunduğu anlaşıldığından davanın dava şartı yokluğundan reddine karar verilmişse de; borçlu adına kayıtlı olan bu aracın kıymet takdiri yapılmadığından dava şartının mevcut olup olmadığı hususunda yapılan araştırma ve incelemenin eksik olduğu, bu durumda mahkemece sözü edilen aracın üzerindeki haciz ve rehinleri de gösteren kayıtların getirtilerek takyidatların devam edip etmediği belirlendikten sonra bilirkişi aracılığı ile kıymet takdirinin yapılarak, üzerindeki haciz ya da rehinlerle davacının alacağını karşılamaya yetip yetmediği belirlendikten sonra icra takip dosyasında yapılan haciz ve borçlu beyanı gözönüne alınarak davalı borçlunun aciz halinin değerlendirilmesi gerekeceği-
Uzman bilirkişi incelemesi yaptırılarak, davalı borçlunun tasarruf tarihine kadar olan ve kesinleşen vergi borçlarının fer'ileriyle birlikte belirlenerek bu miktar üzerinden davacının alacak ve fer'ileriyle sınırlı olarak dava konusu taşınmazın satışına ilişkin tasarrufun iptali ile davacı alacaklıya bu miktar üzerinden taşınmaz üzerinde haciz ve satış yetkisi verilmesine karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu üzere tasarruf tarihine kadar doğan vergi borcu tespit edilmeden, davacının alacak ve ferileriyle sınırlamadan ve davacıya haciz ve satış yetkisi verilmeden yalnızca tasarrufun iptaline karar verilmesinin doğru olmadığı-
Davalı borçlu ile davacı alacaklı arasında, tasarrufun iptali davasına konu borcun mevcut olup olmadığı ile ilgili menfi tespit açıldığı ancak söz konusu davada her ne kadar davanın reddine karar verilmişse de verilen kararın kesinleşmediğinin açıldığı, bu durumda mahkemece menfi tespit davasının kesinleşmesi beklenerek sonucuna göre karar verilmesi gerekeceği- Dosya içeriğinden, dayanılan delillerden 4. kişi konumunda bulunan davalının; ancak kötüniyetli olduğunun ispat edilmesi halinde mahkemece aleyhine tasarrufun iptaline, karar verileceği, ancak; davacı tarafından davalı 4. kişinin kötüniyetli olduğu ispatlanamadığı gibi mahkemece birleşen davada bozma öncesinde tespit edilen davalıların davranışları şeklinde soyut ifadelerle gerekçe gösterilmeden davanın kabulünün de doğru olmadığı-
İİK'nun 277.vd. maddelerine dayalı tasarrufun iptali istemi-
Davanın tasarrufun iptali davası olduğuna, yaklaşık ispatın ortaya konulduğuna, İİK’nın 281/II fıkrası hükmüne göre hâkimin iptale tabi tasarrufların konusu olan mallar hakkında alacaklının talebi üzerine ihtiyati haciz kararı verebileceğine, somut olayda da iptali istenen tasarruf için açılmış olan işbu tasarrufun iptali davasında, alacaklının davasının kabulü halinde alacağına kavuşmasını tehlikeye düşürmemeye yönelik olarak ihtiyati haciz kararı verildiğine, aciz hali ve esasa ilişkin itirazların İİK'nın 265. maddesinde öngörülen itiraz nedenlerinden olmadığına göre davalı vekilinin istinaf başvurusu yerinde olmadığı-
Davanın tasarrufun iptali davası olduğuna, yaklaşık ispatın ortaya konulduğuna, İİK’nın 281/II fıkrası hükmüne göre hâkimin iptale tabi tasarrufların konusu olan mallar hakkında alacaklının talebi üzerine ihtiyati haciz kararı verebileceğine, somut olayda da iptali istenen tasarruf için açılmış olan işbu tasarrufun iptali davasında, alacaklının davasının kabulü halinde alacağına kavuşmasını tehlikeye düşürmemeye yönelik olarak ihtiyati haciz kararı verildiğine, aciz hali, haczedilmezlik şikayeti ve esasa ilişkin itirazların İİK'nın 265. maddesinde öngörülen itiraz nedenlerinden olmadığına, 3. kişiye yönelik açılan iptal davalarında yasaca tanınan takdir hakkı uyarınca teminatsız karar verilmesinde isabetsizlik bulunmadığı-
Muvazaa (TBK19) nedeniyle açılan iptal davalarında, davacının icra takibine geçmesi ve aciz belgesi almasına gerek olmadığı gibi, bu davalarda hak düşürücü süre de uygulanmayacağı- "Davacının eşinden kesinleşmiş bir alacağı bulunmadığı ve tasarrufun iptali davası koşullarının da oluşmadığı" gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesinin isabetsiz olduğu-
Kesin hükmün varlığı için, her iki davanın taraflarının, müddeabihin ve dava sebebinin aynı olması gerektiği- "Katkı payı alacağına ilişkin hükmedilecek tazminatı ödememek amacıyla taşınmazın davalı tarafından danışıklı olarak diğer davalıya devredildiği" iddiasıyla açılan davada, satışın danışıklı olduğunun kanıtlanması durumunda davacının, satışa konu edilen maldan alacağının tahsili için yararlanabileceği; davacının bu hakkı, "ayni" değil, "şahsi" bir sonuç doğuracağından, "tapunun iptaline" değil, İİK. mad. 283/1 gereğince, "iptal ve tescile gerek olmaksızın, davacıya, taşınmazın haciz ve satışını isteyebilme hakkı tanınmasına" karar verilmesi gerektiği- Boşanma davasının karara bağlanmasından bir hafta sonra, çok düşük bir bedelle, hiçbir işi olmayan yeğeni diğer davalıya "satış göstererek" tapudan yapılan devrin katkı payı alacağından kurtulmaya yönelik olarak muvazaalı yapıldığı- "Davanın BK’nın 18. (TBK.nın 19.) maddesine göre açılan tasarrufun iptali davası niteliği taşıdığı ve taleple bağlılık ilkesi gereğince de İİK. 277 vd.na göre açılan tasarrufun iptali davası niteliğini taşımaması nedeniyle, İİK. mad. 283/1-2 uyarınca karar verilemeyeceği" şeklindeki görüşün HGK çoğunluğu tarafından benimsenmediği-
Borçlu hakkındaki takip dayanağı bonoların tanzim tarihlerinin 15.01.2009/10.02.2009 olduğu tasarrufların ise 03.12.2008 tarihinde yapıldığı, alacağın bu tarihten sonra doğduğunun iddia ve ispat edilmemiş bulunmasına göre 'davanın reddine' karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmadığı- Dava ön koşul yokluğundan reddedildiğine göre, Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 7/2maddesine göre maktu vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiği-