Mahkemece, davalı borçlunun mirası reddetmekle haklı bir nedeni olduğunun tespit edilemediği, borca batık olmayan mirasın reddi eylemi ile davalının, borçlularından kurtulmayı amaçladığı sonucuna varıldığı, davalı tanığının murisin borçluyu evlendirmek istemesi nedeniyle aralarında tartışma yaşandığını beyan ettiği ancak tartışma nedenlerinin mirasın reddi için yeterli bir sebep olmadığı, her ailede görülür olağan tartışmalardan olduğu, davacı tanığı ...'in davalı kardeşlerin borçtan haberlerinin olduğu, murisin dahi durumu bildiğine yönelik beyanları da dikkate alındığında davalıların borçlunun kötüniyetini bilebilecek durumda olduklarının anlaşıldığı-
Tasarrufun iptali davasının reddine karar verilmişse de, özel bir şirkette şoförlük yapmadan önce ticaretle uğraşan borçlunun ticari faaliyet alanı ve adreslerinin araştırılarak, üçüncü kişi ile bir ticari ilişkisinin bulunup bulunmadığı, her ikisinin de (Samsun Çarşamba) nüfusuna kayıtlı olması, davalının 121.000,00 TL değerinde olan bir taşınmazı satın aldıktan bir hafta sonra borçluya aylık 300,00 TL karşılığında kiraya vermesi ve kira ödemelerine ilişkin hiçbir belgenin sunulmamış olması olgularının birlikte değerlendirilerek, uyuşmazlığın İİK. mad. 280/1 kapsamında kalıp kalmadığının tartışılması gerektiği-
Davacının iptalini istediği alacağın kesinleştiği, kesinleşmiş alacağın varlığı kabul edilerek görülen önceki tasarrufun iptali davasının kabul ile sonuçlanıp münderecattan geçerek kesinleştiği, davacının söz konusu tasarrufun iptali davasına üçüncü kişi olarak katıldığı ve davanın tarafı olan "davacının alacağının muvazaalı olduğunu" ileri sürmediği anlaşıldığından, artık aynı alacak için muvazaa iddiasında bulunulamayacağı- Muvazaa iddiasına dayalı istemin dayanağının haksız fiil olduğu, haksız fiil failine ise yemin teklif edilemeyeceği-
Takibin kesinleştiğini, borçlunun borca yeter miktarda menkul, gayrimenkul ve 3.kişilerde hak ve alacakları bulunmadığını, haciz tutanaklarının geçici aciz vesikası niteliğinde olduğunu, borçlu B.S.'in alacağın tahsilini engellemek amacıyla, ... adresindeki bağımsız bölümü 16/02/2016 tarihinde 37.000,00 TL bedel karşılığında davalı T.A.'a devrettiği, yapılan devir işleminin geçersiz olduğu- İİK.nun 277. ve devamı maddeleri gereğince taşınmazın devri suretiyle yapılan tasarrufun iptaline karar verilmesinde bir usulsüzlük bulunmadığı-
Davalı borçlunun mal beyanında, "dava konusu borcu karşılayacak miktarda herhangi bir menkul veya gayrimenkul malının bulunmadığı gibi üçüncü şahıslarda da herhangi bir hak ve alacağının olmadığını" bildirdiği, hacizde ise; yalnızca 750,00 TL değerinde sekiz sandalyeli bir yemek masasının haczedildiği, icra dosyası kapsamında borçlunun alacak veya başka taşınır ya da taşınmaz malı olmadığı uyuşmazlıkta, davacının alacağını karşılama imkanı bulunmadığı, haciz tutanağının geçici aciz belgesi niteliğinde olduğu, tasarrufun iptali davasının esasına girilmesi gerektiği-
Taşınmazdaki hissesini kayınbiraderi davalıya deveden borçlunun bu tasarrufunun iptali ile taşınmaz üzerinde icra dosyasındaki alacağın ve fer'ilerinin tahsili amacıyla İİK'nun 277 ve devamı maddeleri gereğince davacı tarafa cebri icra yetkisi tanınmasına karar verilmesinin isabetli olduğu-
Davacı alacağının dayanağını teşkil eden 6183 sayılı Kanun'un mükerrer 35. maddesine eklenen beşinci fıkra ile altıncı fıkra, Anayasa Mahkemesinin 19/3/2015 tarih,2014/144 Esas ve 2015/29 Karar sayılı kararı ile iptal edildiği ve bu durumda, davalı borçlunun dava dayanağını teşkil eden, A.Ş. ve diğer Fon bankaları tarafından kredi kullandırılan bankalarda kanuni temsilci olduğu dönemlerdeki sorumluluğunun, , Anayasa Mahkemesinin ilgili kararı ve borçlu hakkında çıkartılan ödeme emirlerindeki borcun miktarı, dayanağı hakkında gerektiğinde uzman bilirkişiden rapor alınarak değerlendirilmesi gerektiği- İİK'nın 245.maddesi gereğince değerlendirme yapılarak yargılama sırasında borçlunun şahsen iflasına karar verilmiş olması nedeniyle İİK'nın 245. maddesi uyarınca davacılık sıfatının iflas idaresine geçeceği, ancak iflas idaresinin de Fon tarafından oluşturulması bir yana Fon Kurulunun aldığı kararlara göre, iflas tarihinden önce açılan davalarda iflas idaresinin taraf olmayacağı, buna göre davacının davacı sıfatının devam ettiği-
Tasarrufun iptali davası sonucunda verilecek ilamın, alacaklıya alacağını tahsil olanağını veren ve nisbi nitelikte bir yetki sağlayan bir karar olup, taşınmazın aynına ilişkin bir karar olmadığı- Dava konusu taşınmazın 1/3 hissesinin tapuda maliki olan davacının taşınmazdaki mülkiyeti devam ettiğinden ecrimsile ilişkin açmakta hukuki yararının bulunduğu-
İcra müdürlüğünce yapılan maaş hacizlerinin ve yapılması gereken kesintilerin İİK. mad. 355 uyarınca bildirilmesi üzerine, yine bu maddeye uygun düzenlendiği anlaşılan ve maaş hacizleri ile ilgili yapılan sıralamanın İİK. mad. 140/1 maddesinde tanımlanan sıra cetveli niteliğinde olduğundan söz edilemeyeceği- Hakim, tarafların ileri sürdükleri maddi vakıalar ve bunlara bağlı netice-i taleplerle bağlı ve fakat hukuki tavsiflerle bağlı olmayıp, kanunları re'sen uygulamakla ve neticeye vardırmakla yükümlü olduğundan, mahkemece, davanın (TBK. 19) muvazaa iddiasına dayalı iptal istemine ilişkin olduğunun kabulü ile ispat yükü yönünden genel ilkelere uygun olarak uyuşmazlığın çözümlenmesi gerektiği; bunun yerine davanın muvazaa nedenine dayalı sıra cetveline itiraz davalarında olduğu gibi ispat yükünün davalıda olduğunun kabulü ile çözümlenmesinin hatalı olduğu-
Muvazaa nedeniyle iptal ile tasarrufun iptaline ilişkin davalarda geçici hukuki koruma yolu olarak sadece ihtiyati haciz talep edilebileceği- Dava konusu taşınmazların mal kaçırma kastı ile borçlu tarafından arkadaşlarına satıldığı iddiasıyla açılan davada, tasarruf tarihlerinin üzerinden dava tarihine kadar 5 yıl geçmişse de, davada muvazaa hukuksal nedenine de dayanıldığı ve bu nedenle açılan iptal davalarının süreye bağlanmadığı, dosyanın bulunduğu aşama, mevcut ve sunulan yazı, belge ve bilgilere, tapu kayıtlarına, kredi sözleşmesine göre davacı alacağının iptale konu tasarruflardan önce doğmuş olduğu, ihtiyati haciz kararı verilebilmesi için davanın tam olarak ispatlanması gerekmediği, yaklaşık ispat koşullarının gerçekleştiği, davacının dava açmakta haklı olup olmadığının ve istinaf yoluna başvuran davalıların iyiniyetli olup olmadığının ispatının yargılamayı gerektirdiği, ihtiyati haciz için davaya ilişkin tüm koşulların ispatlanmasının beklenemeyeceği, mahkemece dava değeri üzerinden teminat alınmasına mukabil dava değeri ile sınırlı olarak ihtiyati haciz kararı verilmiş olması durumları hep değerlendirildiğinde; ihtiyati haciz kararına yapılan itirazların reddi gerektiği-