Tasarrufun iptali davalarının, basit yargılama usulüne tabi olduğu- Tasarrufun iptali davasının, alacaklıya alacağını tahsil olanağı sağlayan, nispi nitelikte, yasadan doğan bir dava olup; tasarrufa konu malların aynı ile ilgili olmadığı; bu nedenle tasarrufun iptali davalarında dava değerinin, takip konusu alacak ile dava konusu tasarrufun değerinden hangisi az ise o değer oluşturacağı- Tasarrufa konu edilenin gayrimenkul olmasının da bu bakımdan sonuca etkili olmayacağı-
Davacının icra takibine konu alacağının kambiyo senedine dayandığı, "Poliçeden dolayı kendisine başvurulan kişi, düzenleyen veya önceki hamillerden biriyle kendi arasında doğrudan doğruya var olan ilişkilere dayanan def'ileri başvuran hamile karşı ileri süremez; meğerki, hamil, poliçeyi iktisap ederken bile bile borçlunun zararına hareket etmiş olsun" şeklindeki TTK m. 687 hükmü uyarınca, eldeki davada önem arz eden hususun alacaklı davacının senedi kendisinden ciro yoluyla devraldığı kişiden alacaklı olması olduğundan, davacı cirantanın kötüniyetli olduğu yani senedi iktisap ederken bile bile borçlunun zararına hareket etmiş olduğu da ispatlanamadığından davacının icra takibine konu alacağının gerçek olduğu anlaşılmış olup, alacağın gerçek olduğunun kabulü ile esasa girilmesi ve İİK. 277 vd. maddelerinin tartışılması ve sonucuna göre karar verilmesi gerekeceği-
Davacının borcun doğum tarihi olarak sunduğu kredi sözleşmesinin tarihli tasarruftan sonra olduğu gerekçesi ile davanın reddine karar verilmesi gerekeceği-
Tasarrufun iptali davasının görülebilmesi için diğer genel dava koşullarının yanında, alacaklının elinde geçici veya kesin aciz belgesi bulunması gerektiği ve bu hususların dava şartı olup hakim görevi gereği doğrudan re'sen gözetmek zorunda olduğu-
Davalı ... ' nun mahkememizce yapılan isticvabından da anlaşılacağı üzere ...'nın ilçede tanınan biri olduğunu, bu vesileyle tanıdığını, hayvancılık işiyle uğraştığını, ikisinin de hayvancılık yaptığı, aynı iş kolunda olduklarından birbirlerini tanıyor olabilecekleri, davalı borçlunun dava konusu taşınmazda kiracı olduğuna yönelik delil bulunmadığı, kaldı ki 3 yıldır kira parası almadığını duruşmada beyan ettiği, bu durumun hayatın olağan akışına aykırı olduğu ve ispatlanmadığı, devir tarihi itibariyle bilirkişi raporuyla belirlenen taşınmazın değeri ile davalı ... 'nun yaptığı ödeme arasında fahiş fark bulunduğu, iş bu tasarrufun iptale tabi bulunduğu, dava konusu ... Mahallesi 1582 Ada 1 parselin ...'ın hissesinin tamamını 27.05.2016 tarihinde 118.000,00 TL bedel ile ... 'e sattığı, devir tarihi itibariyle borcun henüz doğmadığı tasarrufun iptali şartlarının oluşmadığı kanaatine varılarak, dahili davalılardan ... ve ... yönünden açılan davanın reddine, davalı ...'ın Çorum İli, ... İlçesi, ... Mah., 436 ada, 54 parselde kayıtlı, Dördüncü kat, 8 nolu bağımsız bölüm, mesken niteliğindeki taşınmazın tam hissesinin; 29.08.2019 tarihinde diğer dahili davalı ...'na devretmek suretiyle yaptığı tasarrufların iptaline karar verilmesinin yerinde olduğu-
Dava konusu taşınmazın davaya konu hisse devrinin 18.07.2018 tarihinde yapıldığı, talimat ile alınan teknik bilirkişi raporunda dava konusu taşınmazın devir tarihi itibariyle bedelinin 800.000,00 TL olduğu, bunun hisseye tekabül eden miktarının dosyadaki tarafların murisine ait veraset ilamındaki paya göre 1/3'nün 266.666 TL civarında olduğu, dava konusu taşınmazın tarafların arasındaki satıma konu bedelinin ise 90.000,00 TL bedel ile yapıldığı, buna göre dava konusu tasarrufun davalı borçlunun davacı kuruma borcunun doğduğu tarihten sonra ve davalı borçlu tarafından kız kardeşi olan diğer davalıya yapıldığı, bedelinin tasarruftan önce diğer davalı tarafından ödendiği beyan edilmiş ise hayatın olağan akışına uygun olmayan ve ispat edilmiş sayılmayan bu savunmaya itibar edilmemiş, her ne kadar mali müşavir bilirkişi davacı kurum alacağının tasarruf tarihinden sonra kesinleştiğini belirtmiş ise de, celbedilen kurum kayıtlarından alacağın bir kısmının doğduğu tarihin 2016 yılına dayandığı görülmekle bilirkişinin bu tespiti dosya kayıtlarına nazaran bu şekliyle kabul edilmiş, bu haliyle yapılan tasarrufun iptale konu tasarruflardan olduğu, gerek taraflar arasındaki hukuki ilişki, gerek satıma konu bedel gözetilerek ivazlı bir tasarruf olarak görülemeyeceği kabul edilerek davacının davasının kabulü ile davaya konu İstanbul İli, ... İlçesi, ... Mahallesi, 1080 ada, 1 parsel sayılı taşınmaz üzerine kurulu yapının 6. kat 59 bağımsız bölüm nolu taşınmazdaki davalı borçlunun diğer davalıya 18.07.2018 tarihli mülkiyet hissesine ilişkin tasarrufun iptali ile davacıya tasarrufa konu mülkiyet hissesi bakımından cebri icra yetkisi verilmesine karar verilmesinin yerinde olduğu-
Dosya içeriğine göre, davacı tarafından davalı borçlu aleyhine .............. İcra müdürlüğü'nün ............. E., ............ İcra Müdürlüğünün ........... Esas ve .............. Esas sayılı dosyalardan toplam 84.776,83 TL bedel üzerinden takip yapılmasına, davanın konusu olan hisse devrinin tasarruf tarihindeki gerçek değerinin ise 153.506,28 TL olmasına, kesinlik sınırının düşük olan takip rakamına göre belirlenecek olmasına, takip rakamının, karar tarihi itibari ile temyiz kesinlik sınırı olan 238.730,00 TL’nin altında kalmasına göre; davacı vekilinin temyiz dilekçesinin miktardan reddine karar verilmesi gerekeceği-
Dosya içeriğine göre, alacağın dayandığı ............. İcra Müdürlüğü'nün ................ E sayılı takibin 16.062,80 TL üzerinden başlatıldığı, dava konusu gayrımenkulün tasarruf tarihindeki gerçek değerinin ise 540.000,00 TL olduğu, takip rakamının, dava konusu gayrımenkul bedelinden daha düşük olmasına ve kesinlik sınırının da bu rakama göre belirlenecek olmasına göre Bölge Adliye Mahkemesinin 05.09.2022 tarihli kararının, karar tarihi itibari ile temyiz kesinlik sınırı olan 107.090,00 TL’nin altında kaldığı-
İİK.nun 277 uyarınca olay değerlendirildiğinde her ne kadar davalı ... hakkında geçici aciz vesikası bulunmakta ise de davalı ...'in dava konusu taşınmazları davalılar ... ve ...'ye devretme borcunun ....Noterliğinde 08.12.2015 tarihinde sözleşme imzalanmasıyla doğduğu, ancak davacı banka tarafından icra takibine dayanak bononun ise tanzim tarihinin 21.03.2017 olduğu, bu itibarla tasarrufun kaynağının icra takibine konu borcun doğum tarihinden öncesine dair dayandığı, yine devrin arsa payına karşılık yapılması nazara alındığında bedelde muvazaa da bulunmadığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmesi gerekeceği- Mahkemece, talebe konu taşınmaz devrinin gerçek bir sözleşme ilişkisine dayandığı, kredi sözleşmesinden çok önce taşınmaz devir borcunun doğduğu ve bedelde muzavaanın da bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verildiğinden, davalılar yararına tek vekalet ücreti takdiri gerekirken, ayrı vekalet ücretine hükmedilmesi doğru olmayıp bozma nedeni ise de, bu yanılgının giderilmesi yargılamanın tekrarını gerektirecek nitelikte görülmediği-
Usulüne uygun duruşma gün saati tebliğine rağmen davacı tarafın duruşmaya katılmaması ve vekilin mazeret bildiriminde bulunmamasına, mevzuat gereği mahkemenin dosyanın işlemden kaldırılması kararını davacıya tebliğ gibi bir yükümlülüğü olmamasına göre, usul ve kanuna uygun olup temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenlerin, "davanın açılmamış sayılmasına" ilişkin kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte olmadığı-
