Eldeki davanın yargılamasında, yüksek mahkemece verilen ilamda davacının elinde aciz belgesinin ve geçici aciz belgesi niteliğinde bir haciz tutanağının olmadığı belirtilmişse de; bozmadan sonra alacaklı tarafından borçlunun ticaret sicil müdürlüğünde kayıtlı adresinde haciz yapıldığı ve İİK.'nun 105. maddesi niteliğinde olan bir haciz tutanağı dosyaya sunulduğu anlaşıldığından, ön koşul eksikliğinin giderildiğinin kabulü ile davanın esasına girilmesi gerekeceği-
Alacaklı davacının, borçlu davalıların kendisine olan borçlarını ödeyemediklerini ancak alacaklılardan mal kaçırmak amacı ile başka isim altında kurdukları şirkete malvarlıklarını aktardıklarını öne sürerek yapılan işlemlerin iptalini talep ettiği fakat dava dilekçesi ve beyan dilekçelerinde hangi borçlular hakkında hangi danışıklı işlemler ile alacaklılardan mal kaçırdıklarını tereddüde yer vermeyecek biçimde açıklamadığı- Davacı alacaklıların tasarrufun iptali davasını açtıklarında borçlu davalıların hangi tasarrufi işlemleri ile mal kaçırdıklarını açıkça bildirmeleri dava şartının, hak düşürücü sürenin sağlıklı bir biçimde incelenebilmesi, adil yargılama hakkı çerçevesinde yargılamanın sürdürülebilmesi ve silahların eşitliği ilkesi gereğince savunmanın buna göre yapılabilmesi için gerekli ve zorunlu olduğu-
Davacının İİK 277- vd. uyarınca tasarrufun iptalini talep ettiği dava dilekçesinin sonuç kısmında BK 18 ve İİK 277'e göre değerlendirme yapılmasının talep etmesi halinde, dava "tasarrufun iptali davası" olarak açıldığından ve uygun ıslah dilekçesi ile TBK 19 gereği muvazaaya dayalı iptal davası olarak görülmesi talebinin bulunmadığından, davaya İİK 277 vd.'na göre tasarrufun iptali davası olarak bakılması gerektiği-
Tasarrufun iptali davasının bedele dönüşmesi halinde, üçüncü kişinin sorumlu olduğu miktarın, takip konusu alacak ve ferileri ile sınırlı olarak, elden çıkarılan malın o tarihteki gerçek değeri olduğu- Hem üçüncü kişi, hem de dördüncü kişi yönünden bedele dönüşen davada da, davalıların sorumlu olacakları miktarın elden çıkardıkları tarihteki değerleri kadar olacağı- Dördüncü kişinin malı devrettiği tarihteki gerçek bedeli, üçüncü kişinin malı devrettiği tarihteki gerçek bedelinden daha yüksek ise, üçüncü kişi yönünden tazminata hükmedilen bedelden her iki davalının müşterek ve müteselsilen sorumlu olacağı, aradaki farktan sadece dördüncü kişinin sorumlu olacağı-
Davanın BK'nun 19. maddesine dayalı olduğu ve mahkemece bu şekilde nitelendirildiğinden, yargılama giderinin dava konusu taşınmazın dava tarihindeki değeri üzerinden harç ve avukat ücretine hükmedilmesi için , dava tarihi tarihindeki değerin belirlenmesi gerektiği, mahkemece aynı bilirkişiden taşınmazın dava tarihindeki değeri konusunda ek rapor alınarak bu değer üzerinden harç ve vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken keşif tarihindeki değer üzerinden harç ve vekalet ücretine hükmedilmesinin hatalı olduğu-
İptal davasına konu taşınmazın davalı üçüncü kişinin nakit ihtiyacı nedeni ile davalı borçluya devredildiği, taşınmaz için borçlu tarafından kullanılan konut kredisinin karşılığının davalı üçüncü kişiye ödendiği ve üçüncü kişinin inanılana (iptal davasının borçlusuna) elden ve haricen inanılana aylık taksitler halinde ödediği, sonrasında taşınmazın tekrar borçlu tarafından davalı üçüncü kişiye geri iade edildiği uyuşmazlıkta, taşınmazın inanç sözleşmesi ile bir süreliğine devredildiğinden ve sonra taşınmaz tekrar geri alındığından, satışın muvazaalı olmadığı ve tasarrufun iptali davasının reddine karar verilmesi gerektiği-
İptal davasının dinlenebilmesi için, öncelikle davacının borçludaki alacağının gerçek olması, tasarrufta bulunan kişinin de gerçekten borçlu olması gerekeceğinden, davalı borçlu tarafından davacı aleyhine açılan, henüz kesinleşmeyen menfi tespit davasının kesinleşmesi beklenerek tüm delillerin birlikte değerlendirilmesi ve sonucuna göre karar verilmesi gerekeceği-
Davacının alacağına ilişkin başlatılan takipler sonucu yapılan hacizlerde borçlunun haczi kabil malı bulunmadığı belirtilmişse de; mahkemece davalı borçlunun dava konusu taşınmaz dışında başka taşınmazlarının da bulunduğunun, bu nedenle aciz belgesinin bulunmadığının ifade edildiği; ancak borçlu adına kayıtlı olduğu belirtilen bu taşınmazların kıymet takdiri yapılmadığından davacının alacaklarını karşılayıp karşılamayacağının, böylece aciz halinin gerçekleşip gerçekleşmediğinin de sabit olmadığı, bu durumda; mahkemece borçlu adına kayıtlı olduğu anlaşılan taşınmazların üzerindeki haciz ve ipotekleri de gösteren takyidatlı tapu kayıtları getirtilerek bilirkişi aracılığı ile kıymet takdirinin yapılarak, üzerindeki haciz ya da ipoteklerle birlikte davacının toplam alacağını karşılamaya yetip yetmediği yani davalı borçlunun aciz halinin gerçekleşip gerçekleşmediğinin buna göre değerlendirilmesi gerekeceği-
Toplanan delillere göre; davaya konu borcun ödenmesi sebebiyle davanın konusuz kaldığı anlaşılmakla asıl ve birleşen dosyada davanın esası hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesi gerekeceği- 6183 sayılı Yasa^'nın uygulanmasından doğan her türlü davalar için avukatlık ücreti tutarının maktu olarak belirleneceği-
Davacının alacağının dayanağı olan çeklerin dava konusu tasarruf tarihinden önce doğduğuna dair delillerini sunmadığı gibi herhangi bir beyanda da bulunmamasına göre mahkemece davacının alacağını ispat edemediği gerekçesi ile davanın reddine ve davacı aleyhine maktu vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken, davalının yemin beyanına göre karar verilmesi doğru değil ise de yapılan yanlışlığın giderilmesinin yargılamanın tekrarını gerektirir nitelikte olmadığı-