Davalı 3. kişinin cevap dilekçesindeki ifadeleri ile tanıkların beyanlarından; dava konusu teknenin borçluya ait olduğunun, onun tarafından yaptırıldığının, davalı üçüncü kişinin ise onun taşeronu olduğu ancak davalı üçüncü kişinin teknenin işçilik alacaklarına karşılık olarak kendi adına tescil edildiğini iddia ettiğinin anlaşıldığı, o halde mahkemece davalı 3. kişinin ifadesinde geçen tekne faturalarında ismi geçen şahıs da dinlenerek, dava konusu teknenin kendisi tarafından nasıl ve hangi aşamaya kadar yapıldığı, sonrasında davalı 3. kişinin bu tekne yapımı için gereken işçilik ücretinin ne olduğu ve malzemenin nasıl temin edildiği gibi hususlarda beyan, belgeler alınarak gerekirse bu belgelere göre konusunda uzman bilirkişi aracılığı ile 3. kişinin bu tekne için işçilik bedeline göre teknenin tamamını adına tescilinin yerinde olup olmadığı araştırılarak, oluşacak sonuca göre , borçlunun kendisine ait olan teknenin mal kaçırma amacı ile üçüncü kişi adına tescil edilip edilmediği değerlendirilerek, değerlendirmenin bu yönde olması halinde diğer davalıların borçlunun mali durumunu bilen veya bilmesi lazım gelen kişilerden olup olmadığı, kötüniyetli olup olmadıkları, İİK'nun 283/2.maddesi gereğince davanın bedele dönüştürüp dönüştürmeyeceği tartışılarak oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekeceği-
Tasarrufun iptali istemine ilişkin davanın muhabere yolu ile iptali istenen tasarruftan itibaren 5 yıllık hak düşürücü süre dolmadan açıldığının görüldüğü, bu durumda mahkemece, 6183 sayılı Yasa uyarınca usulüne uygun biçimde icra takibi yapılıp yapılmadığının irdelenmesi, usulüne uygun takip var ise yukarda açıklandığı gibi 6183 sayılı Yasanın 27 ile 30. maddelerinde yazılı iptal koşullarının oluşup oluşmadığının araştırılması ve buna ilişkin olarak tarafların delillerinin toplanması ondan sonra toplanan ve toplanacak tüm delillerin birlikte değerlendirilerek hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekeceği-
Davalı 3. kişi tarafından da kabul edilen davacı tanığının beyanına göre taraflar arasındaki satışın gerçek ve borcun doğumunun tasarruf tarihinden önce olduğunun kabulü gerektiği- Bozma ilamında da belirtildiği üzere, borçlu ve üçüncü kişinin önceden de birbirlerini tanıdıklarının, nitekim 3. kişinin taşınmazı satın aldığı gün borçluya kiraya verdiği ve 26 aylık kira bedelinin satış bedeline mahsubu konusunda davalıların mutabakata vardıklarının anlaşıldığı, bu kadar uzun bir süre için böyle bir anlaşma yapılmış olmasının yaşam deneyimlerine uygun olmadığı gibi tarafların önceye dayalı yakınlıkları olduğunu da teyit ettiği-
Güçlü delil niteliğinde olan diğer Yargıtay ilamında belirtildiği üzere, davalı borçlular ile davalı üçüncü kişinin hemşeri olması, davalıya dava konusu iki taşınmaz dışında toplam yedi taşınmaz satılması, emekli öğretmen olan kişinin kısa sürede borçlu ve kardeşinden yedi taşınmaz alması, dava konusu iki taşınmazın satılmasına rağmen halen bedelsiz olarak borçlunun kullanımında olması dikkate alındığında ve bu dava dosyasına konu bazı gayrimenkuller yönünden de bedel farkının bulunduğu anlaşıldığından, dava konusu tüm taşınmazlar yönünden davanın İİK'nun 280/1 maddesi gereğince kabulüne karar verilmesi gerektiği-
(Y. 17. HD bozma ilamı uyarınca) Davacı "alacağın davalı borçluya parça parça verilen borçtan kaynaklı olduğunu, borç nedeniyle borçlunun düzenlediği senetler ödenmediğinden, icra takibi yaptığını" ileri sürdüğünden, emlakçı olan davacı ile mali müşavir olan borçlunun ticari defterleri incelenerek, davalı borçlunun davacıdan borç alıp almadığının tespiti ve borç aldığını beyan ettiği tarihlerde defter bilgilerine göre davalı borçlunun borçluluk durumunun ne olduğu da belirlenerek sonucu uyarınca tasarrufun iptali davasında bir karar verilmesi gerektiği-
Mahkemece, bilirkişi raporunda belirlenen davalı borçlunun tasarruf tarihine kadar olan döneme ilişkin vergi aslının ve ödeme tarihine kadar işleyecek gecikme faizinin birlikte iptaline karar verilmesi gerekeceği- Dava konusu temlik nedeniyle davalı 3. kişiye ödenen miktarlara ödeme tarihinden itibaren faiz uygulanmasının da doğru olmadığı- 6183 sayılı Yasa'nın uygulanmasından doğan her türlü davalar için avukatlık ücreti tutarının maktu olarak belirleneceği-
Tasarrufun iptali davasında “alacaklının borçluda gerçek bir alacağının olması” koşulunun irdelenmesi gerektiğinden, ilk derece ceza mahkemesinin sonucunun bekletici mesele yapılarak, 'takip dayanağı alacağın gerçek olmadığının anlaşılması durumda' davanın ön koşul yokluğundan reddine karar verilmesi gerektiği-
6183 s. K. m. 24 vd. uyarınca açılan tasarrufun iptali davalarının dinlenme koşullarından birinin kesinleşen kamu veya kurum alacağı için tahsil idaresince yapılan icra takibinin kesinleşmiş olması olduğu- Davacı idare tarafından dava dışı şirketin kanuni temsilcisi olan davalı hakkında ödeme emirlerinin düzenlendiği, ödeme emirlerinin tebliğ edildiği, davalı borçlu tarafından tebliğ edilen ödeme emirlerinin iptaline yönelik vergi mahkemesine dava açıldığının iddia ve ispatlanamadığı, yani, davalı borçlu hakkındaki takibin (dava dışı vergi borçlusu şirketin kanuni temsilcisi olarak) kesinleştiği anlaşıldığından, dava konusu tasarrufların 6183 s. Kanun gereğince iptale tabi olup olmadığının değerlendirilmesi gerektiği-
Davalı üçüncü kişinin davalı borçlu hakkında başlattığı bonoya dayalı başlatılan takibin muvazaalı olduğu belirtilerek; muvazaalı icra takibinin iptali ile takip sırasında borçlunun maaşı üzerine konulan birinci sıra haciz işlemine ilişkin tasarrufun iptali davası sırasında, davacı alacaklının alacağı haricen tahsil nedeniyle kapatıldığından, mahkemece, borcun ödenmesi nedeniyle davanın konusuz kalacağının değerlendirilmesi gerektiği-
Davalı-karşı davacı alacaklı vekili tarafından açılan tasarrufun iptali davasında başlangıçta mevcut olan hukuki yarar , yapılan yargılama sonunda davacı -karşı davalı üçüncü kişinin davasının reddine karar verilmesi nedeniyle sonradan ortadan kalktığından, davalı karşı davacı aleyhine vekalet ücretine hükmedilmesinin doğru olmadığı, ne var ki, bu yanlışlığın giderilmesinin, yeniden yargılama yapılmasını gerektirir nitelikte olmadığı-