Dava konusu taşınmazın tapuda gösterilen devir değeri ile bilirkişi raporunda belirlenen gerçek rayiç değeri arasında mislini aşan fark olmamasına, davalı borçlu ile davalı 3. kişi şirketin yetkilisinin kardeşi evli ise de, tasarruf tarihinden çok önce boşandıklarının anlaşılmasına göre, "davanın reddine" ilişkin kararın usul ve kanuna uygun olduğu-
Muvazaa davasının borçlunun yaptığı tasarrufi işlemlerin gerçekte hiç yapılmamış olduğunu tespit ettirmeyi amaçladığı, davacının bu davadaki amacının alacağını tahsil edebilmek için muvazaa nedeniyle temelde geçersiz olan işlemin hükümsüzlüğünü sağlamak olduğu, muvazaaya dayalı iptal davasında davacının "muvazaalı işlemle kendisinin zararlandırıldığını" ileri sürmek olduğu, bu yasal nedenle iptal davasının, davacıya alacağını veya açtığı davada tahsil olanağını sağlayan, nisbi nitelikte yasadan doğan bir dava olduğu, bu davada incelenmesi gereken hususun "TBK.'nin 19. maddesinde yazılı şartların gerçekleşip gerçekleşmediği" olduğu-
Taraflar arasındaki uyuşmazlık, İİK 277 ve devamı maddelerine göre açılmış tasarrufun iptali istemine ilişkindir...
Tasarrufun iptalinin sadece, bu davayı açan alacaklının, kendisini zarara uğratmak kastıyla hareket eden borçludan cebri icra yoluyla alacağını tahsiline olanak sağlayan bir yol olduğu-Tasarrufun iptali davasının dinlenebilmesi için; alacaklının borçluda gerçek bir alacağının olması, borcun tasarruftan önce doğması, borçlu hakkındaki icra takibinin kesinleşmiş olması ve borçlu hakkında alınmış aciz belgesinin bulunması gerektiği-
Tasarrufun iptali davalarında arabuluculuğa başvurmanın "dava şartı" olmadığı ve ihtiyari arabuluculuğa başvurmanın İİK 284'te belirlenen 5 yıllık hak düşürücü süreyi kesmeyeceği-
Dava konusu taşınmazın borçlunun borcundan dolayı taşınmazın cebri icra yolu ile satılması halinde davalı 3. kişi elinde bir bedel kalması ve davanın diğer koşullarının da bulunması halinde, davalı 3. kişinin bedel ile sorumlu tutulacağı-
Borçlunun borcun doğumundan sonra boşanarak dava konusu taşınmazları boşandığı eşi diğer davalıya devretmesi durumunda, davacının bu tasarrufların iptali için İİK 277 vd.nda dayalı dava açabileceği- Davalı üçüncü kişi dava konusu taşınmazları davalı borçludan satın almadığından (davalılar arasında bir devir olmadığından) tasarrufun iptali davasının reddine karar verilmesinin isabetli olduğu
Ön inceleme oturumunda davanın İİK. 277 vd.na dayalı olarak açılan tasarrufun iptali davası olduğu yönündeki mahkeme tespitinin davacı vekili tarafından imzalandığı ve daha sonra "davanın TBK 19'a dayalı olarak görülmesi" talepli dilekçenin iddianın genişletilmesi süresinde verilmemiş olduğu anlaşıldığından, davanın hak düşürücü süre yönünden reddine karar verilmesi gerektiği-
Uyuşmazlık, 6183 sayılı Yasa'nın 24 ve devamı maddeleri gereğince açılmış tasarrufun iptali istemine ilişkindir...
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın, İİK 277 ve devamı maddelerine göre açılmış tasarrufun iptali istemine ilişkin olduğu- Davacının davalı D. B.’ın babasının dükkanında kiracı olarak manav dükkanı işlettiği, bu manav dükkanının gelir vergisi beyannamelerinde yıllık gelirinin yüksek olmadığı, mahkemece yaptırılan zabıta araştırmasında, emekli olduğu, emekli maaşı ve bir arabasının olduğu, evinin kira olup 710,00 TL kira ödediği ve aylık 700,00 TL kredi borcu ödediğinin belirlendiği, buna göre davacının davalıya 75.000,00 TL borç verebilecek maddi durumunun olmadığı, bu miktar parayı davalıya verdiğine dair banka dekontu gibi bir evrak sunamadığı, taraflarca her zaman düzenlenebilecek nitelikte olan bono sunulduğu, bononun vadesinin 07.04.2011 olmasına rağmen davacı tarafından icra takibinin dava konusu taşınmazın devredilmesinden 3 ay sonra 29.06.2012 tarihinde yapıldığı anlaşılmakta olup, tüm bu maddi ve hukuki olguların dikkate alınması sonucunda davacı ve davalı arasında gerçek bir borç - alacak ilişkisi olmadığı sonucuna varılarak davanın reddine karar verilmesi gerekeceği-