Somut olayda borçlunun icra mahkemesine başvurusunda; icra müdürlüğünce yapılan 17.11.2023 tarihli dosya hesabında esas alınan faiz oranının hatalı olduğuna ve takip tarihinden sonra asıl alacağa yasal faiz uygulanarak yeniden dosya hesabı yapılmasına yönelik şikayeti bulunmasına rağmen, mahkemece bu konuda bir değerlendirme yapılmadığının görüldüğü; bu durumda, Bölge Adliye Mahkemesince, borçlunun 17.11.2023 tarihli dosya hesabına yönelik şikayetinin esası incelenerek oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, borçlunun icra mahkemesine başvurusunun İİK'nun 62 ve müteakip maddelerinde öngörülen itiraz olarak değerlendirilerek itirazın icra müdürlüğüne yapılacağından bahisle istemin reddinin isabetsiz olduğu-
Bölge Adliye Mahkemesi kararının gerekçe kısmında, “Adli Tıp Kurumu Fizik İhtisas Dairesi'nin imza incelemesinde son mercii olarak kabulü hususunda yasal bir düzenleme bulunmadığı..hükme esas alınan raporun da kesin kanaat içeren rapor olması karşısında, mahkemece aynı doğrultuda gerekçe ile verilen karar usul ve yasaya uygun olup, davacının istinaf başvurusunun HMK'nın 353/1-b.1. maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmiş...” şeklinde belirtilmesine rağmen, başvurunun imzaya itiraz olmadığı- Dosya kapsamında imza incelemesine yönelik bir rapor da alınmadığı- Şikayet konusunun Bölge Adliye Mahkemesi gerekçeli karar içeriğinde belirtilenler ile uyumlu olmadığı-
Alacaklının navlun sözleşmesine konu yüke ilişkin zilyetliğinin elinde olduğuna dair herhangi bir belge ibraz etmediği, başka bir taşıyan tarafından taşınan farklı bir yük üzerinde hapis hakkının tesis edilmesinin ve defter tutulmasının talep edildiği, zilyetliği dolaylı yoldan bile elinde bulunmayan bir yük üzerinde alacaklının hapis hakkının bulunmadığı, bu nedenle de icra müdürlüğünce hapis hakkının tesis edilmesi ve defter tutulmasının mümkün olmadığı- İcra müdürlüğünün kanuni düzenlemelere uymakla yükümlü olduğu, hapis hakkının devam edip etmediğini re'sen inceleyebileceği, bu hususu yasaklayan herhangi bir düzenlemenin de bulunmadığı-
İcra müdürlüğünden gönderilecek bir muhtıra ile kamulaştırılan taşınmazın tahliyesinin mümkün olduğu, bunun yerine örnek 14 numaralı tahliye emri gönderilmek suretiyle takip yapılmasının doğru olmadığı, tahliye ve teslim kamulaştırmanın doğal sonucu olduğundan tahliyenin gerçekleştirilmesinin takip yapılmasına bağlı olmadığı- Alacaklının icra mahkemesine başvurusu, şikayet niteliğinde olduğundan, mahkemece istemin "itirazın kaldırılması" olarak nitelendirilmesinin de hatalı olduğu- Kamulaştırma Kanunu m. 20/1, cümle son gereğince, "itiraz ve şikayetin boşaltmayı durdurmayacağı ve mahkemece ihtiyati tedbir kararı verilemeyeceği"- İcra müdürlüğüne yapılan itiraz takibi durdurmayacağından istemin kabulüne ve takibin devamına karar verilmesi gerektiği-
Şikayet dilekçesinde takibe konu ilamın kesinleşmediğine ilişkin bir iddia ileri sürülmediğinden, bu konuda re'sen "tapu iptal tescil davasına ilişkin ilamın kesinleşmediği" gerekçesi ile "takibin iptaline" karar verilemeyeceği, bu hususun kamu düzeninden olmadığı-
TMK'nın 851. ve 881. maddelerinde ifadesini bulan ve muhtemel bir alacağın teminatı olarak tesis edilen üst sınır (limit) ipoteğinde, borcun ulaşacağı miktar belirsiz olduğundan, taşınmazların ne miktar için teminat teşkil edeceği ipotek akit tablosundaki limitle sınırlandırıldığı- TMK'nın 875. maddesinde belirtilen ve ipotekle teminat altına alınan ana borç, faiz, icra takip giderleri ve taraflarca kararlaştırılan eklentilerden oluşan toplam borç miktarının, bu limiti aşmasının mümkün olmadığı-
Belediyece tahsil edilen imar ile ilgili harçların ve iade edilmesi gereken miktarın saptanması idare hukuku ilkelerine göre 2577 sayılı Yasa’nın 2/1-b maddesi kapsamında bulunan tam yargı davası ile mümkün olduğundan, idari yargının görev alanında kaldığı anlaşılan tahsil edilen harçların iadesi için İİK'nın 42/3. maddesi uyarınca belediye aleyhine doğrudan ilamsız takip başlatılamayacağı- "İİK’nın 42/son maddesine aykırı takip yapılması hususu süresiz şikayete tâbi olup, şikayetçi/borçlunun bu şikayeti ilke derece mahkemesinde ileri sürmesi gerektiği, şikayetçi/borçlu İİK’nın 42/son maddesine aykırılık mevzusunu ilk kez temyiz aşamasında ileri sürdüğünden, ilk derece mahkemesinde ileri sürülmeyen bu temyiz nedeninin incelenemeyeceği" şeklindeki görüşün kabul edilmediği-
UYAP sisteminde ve dosyada yapılan incelemede, Bölge Adliye Mahkemesinin UYAP sitemindeki kararı ile ile fiziken dosyada bulunan kararın farklı olduğu- Uyap sistemindeki kararda ilk derece mahkemesi kararı kaldırılarak "Şikayetin Reddine" karar verildiği- Dosyada bulunan fiziki kararda ise ilk derece mahkemesi kararı kaldırılarak "Şikayetin Kabulü" ile icra müdürlüğünce verilen 03.03.2022 tarihli kararın İPTALİNE karar verildiği, kararın son sahifesindeki gerekçelerin de farklı olduğu-
Alacaklı tarafa İİK'nın 361. maddesine göre muhtıra çıkarılıp çıkarılmadığı ve muhtıra çıkarılmış ise muhtıranın alacaklıya tebliğ edildiği tarih (muhtırada süre verilmiş ise süre sonunda) itibariyle temerrüt gerçekleşeceği gözetilerek, ancak bu tarihten itibaren yasal faiz işletilerek dosya hesabı (fazla ödenen miktar) tespit edilmesi gerekli olup gerektiğinde bilirkişi aracılığıyla tespit edilmesi ve oluşacak sonuca göre dosya hesabı hakkında karar verilmesi gerekeceği-
Alacaklının 140.000,00 EURO'nun ödendiğine ilişkin kabul beyanı dikkate alınarak icra müdürlüğünce yapılan şikayete konu 22.12.2021 tarihli dosya hesabının gerekirse bilirkişiden rapor alınmak suretiyle denetlenmesi ve oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekeceği-