Mahkemece, “çekin bir ödeme vasıtası olup kural olarak mevcut bir borcun tasfiyesine yönelik olarak verildiğine karine teşkil ettiği, davacının çekleri sipariş edilen mal karşılığı avans olarak verdiğini, ancak malın teslim edilmediğini ispatlamakla yükümlü olduğu, davacının iddiasını usulüne uygun delillerle ispatlayamadığı” gerekçesiyle “davanın reddine, %40 oranında tazminatın davacıdan tahsiline” karar vermiş olmasında yasaya aykırı bir yön bulunmadığı-
Davacı, “dava konusu çek karşılığında davalının kendisine mal teslim etmediğini, bu nedenle çekin karşılıksız kaldığını” iddia etmiş, davalı vekili “müvekkilinin davacıya satıp teslim ettiği mallara karşılık dava konusu çekin verildiğini” savunmuştur. Bu durumda somut olay bakımından ispat külfetinin davacıda olduğu yolundaki yerel mahkeme gerekçesinde bir isabetsizlik yoksa da kural olarak çek bir ödeme vasıtası olup, mevcut bir borcun tediyesi amacıyla verildiğinin kabulü gerektiğinden ve BK.’ nun 182. maddesi uyarınca aslolan peşin satış olup, peşin satışta mal ve semenin aynı anda verildiği yönünde yasal karine bulunduğundan, davacının çek ve peşin satışla ilgili yukarda sözü edilen karinelerin aksi yönündeki iddiasını HUMK.’ nun 288 vd. maddeleri uyarınca yazılı delille kanıtlaması gerekir. Mahkemece anılan bu yönler gözetilmeden ve davalının dayandığı irsaliyeler de değerlendirilmeden, sadece ticari defterlerle sınırlı olarak inceleme yapılıp yazılı şekilde hüküm kurulmasının hükmün bozulmasına neden olacağı-
Mahkemece, “toplanan delillere göre, dava konusu senedin nakden kaydıyla düzenlendiği, hazırlık soruşturması sırasında dava dışı kişinin senedin davacıya verilen borç para karşılığında düzenlendiğini beyan ettiği, davacının senetteki ihdas nedeninin aksini ispatlayacak yazılı delil sunamadığı, taşınmaz satışıyla ilgili protokolde dava konusu senede ilişkin hüküm bulunmadığı, hazırlık soruşturmasının takipsizlikle sonuçlandığı, cezai müeyyide gerektiren fiil hakkında da yemin teklif edilemeyeceği” gerekçeleriyle “davanın reddine” karar verilmiş olmasında yasaya aykırı bir yön bulunmadığı-
Taraflar arasındaki menfi tespit davasında, davalı aleyhine kötüniyet tazminatına hükmedilebilmesi için davalının takibinde kötüniyetli olması gerekeceği-
TTK.’ nun 589. maddesinde öngörülen “imzaların istiklali” prensibi uyarınca davacı keşideci çekteki ciranta imzasının adı geçen cirantaya ait olmadığını ileri sürerek sorumluluktan kurtulamaz. Yine TTK.’ nun 599. maddesi uyarınca hamilin çeki iktisap ederken bile bile borçlunun zararına hareket etmesi halinde şahsi def’iler hamile karşı ileri sürülebilir. Somut olayda davalı hamil çekteki ciro silsilesini gözeterek çeki devraldığı ve dosya içeriğinden çeki kötü niyetli olarak iktisap ettiğinin kanıtlanamadığı ve anılan yasa maddesi uyarınca “keşideci ile lehtar arasındaki şahsi def’ilerin iyi niyetli hamile karşı ileri sürülemeyeceği” gözetilmeden, mahkemece olaya uygun düşmeyen gerekçelerle yazılı şekilde hüküm kurulmasının hükmün bozulmasına neden olacağı-
Mahkemece “davacı G.P. şirketinin takip ve dava konusu çekin keşidecisi olup, adı geçen davacı şirketin keşideci imzasına herhangi bir itirazı bulunmadığından çek bedelinden sorumlu olduğu, çekin arka yüzündeki ciro imzasının davacı C.Y. şirket yetkilisi eli ürünü olmadığından bu davacının borçtan sorumlu tutulamayacağı” gerekçesiyle “davacı G.P. şirketinin davasının reddine, asıl alacağa %40 üzerinden hesaplanan... TL. icra inkâr tazminatının adı geçen davacıdan alınarak davalıya verilmesine, davacı C.Y şirketinin davalıya borcu olmadığının tespitine” karar verilmiş olmasında yasaya aykırı bir yön bulunmadığı-