Davacı yanca imzalanan sözleşmeye istinaden kullandırılan kredinin ödendiği ve teminatların iade olunduğu, daha sonra davalı bankanın bir başka şubesinden asıl borçluya yeni kredi sözleşmesi uyarınca yeni kredi kullandırdığı, bu kredilerin kullanımına dayanak teşkil eden sözleşmede davacının kefalet imzasının bulunmadığı, bu nedenle yeni kullandırılan krediden dolayı sorumlu tutulamayacağı, ancak icra takibi yapılmadığı için tazminat istenemeyeceği gerekçesiyle davacının borçlu olmadığının tespitine, tazminat isteminin reddine karar verileceği-
Bononun ödeme planındaki borcun tasfiyesi ve teminatı amacıyla verildiği sabit olup,daha sonra verilen kredilerin tahsili amacıyla bononun takibe konulmasını gerektiren hususların davalı banka tarafından ispatlanması gerekeceği-
Davaya konu senetlerdeki imzaların “davacı şirket temsilcisinin elinin ürünü olmadığına” ilişkin bilirkişi kurulu raporuna göre, davacı tarafından takip sırasında ödenen meblağın ödeme tarihinden işleyecek yasal faizi ile istirdadına karar verilmesi gerekeceği-
Çekin davanın devamı süresinde ilgili bankaya iade edilmesi durumunda dava konusuz kalacağından, esas hakkında karar verilmesine yer olmadığına ilişkin karar verilmesi gerekeceği-
Kapanış tasdikleri yapılmamış olan ticari defterlerin sahibi lehine delil teskil etmeyeceği ancak davacı tarafça ibraz edilen sair vesikanın, muhasebe fişleri ve muhasebe fişlerine ekli müspit evrakların Vergi Usul Kanunu hükümlerine göre uygun şekilde tanzim edildiği ve davacı lehine delil niteliğinde oldukları tespit edilmişse de, bu evrakların neler olduğunun ve bunların her zaman düzenlenebilecek belgelerden olup olmadığının araştırılması gerekeceği-
Kira sözleşmesinin sonlanmayıp,sözleşmenin teminatı olarak davacı yanca verilen senedin teminat vasfının sürdüğü ve bunun aksinin davacı tarafından kanıtlanmadığından davanın reddine karar verilebileceği-
TBK. m. 74 uyarınca maddi vakıayı saptayan ceza mahkemesi kararları hukuk hakimini bağlayacağından, ağır ceza mahkemesinde bono hakkında “sahtecilik, nitelikli dolandırıcılık” iddiası ile açılan davanın sonucu neticelenmeden, görülmekte olan menfi tespit davasında, ağır ceza davasının sonucunun, hüküm kurmak için beklenmesinin gerekeceği-
İİK'nun 72/5. maddesinde, borçlunun menfi tespit davasının kabulü halinde işin esası ile ilgili olarak icranın kısmen veya tamamen eski hale iadesi ilamın kesinleşmesine bağlanmışsa da, menfi tespit davasının reddi halinde (borçlu aleyhinde sonuçlanması) durumu da kesinleşme şartı düzenlenmediğinden, ilamın esası kesinleşmeden eda hükmü içeren fer'i niteliğindeki vekalet ücreti alacağının infaz edilebileceği,hükmün kesinleşmesinin gerekmeyeceği-
Davacının “takibe ve davaya konu senedin tehditle düzenlendiği” yolundaki iddiasını kanıtlayamadığı gibi, verilen ibranamenin bonoyu kapsamaması ve diğer davalının da hamil olması yönünden kötü niyetine ve ağır kusuruna rastlanmadığından mahkemece “davanın reddi”ne karar verilmesi gerekeceği-
Davacı şirket yetkililerinin haciz tutanağında, açıkça dava konusu borcu kabul ettiklerine ve borcun tamamını faiz ve masraflarıyla birlikte 10.06.2005 tarihinde kayıtsız, şartsız ödemeyi taahhüt ettiklerine dair imzalı beyanlarının ihtiyati haciz sırasında alınmış beyanlar olmadığından ve davacı hakkındaki icra takibinin itirazsız kesinleşmesi üzerine yapılan haciz sırasında borç kabul edilmiş olduğundan,müzayaka halinden de söz edilemeyeceği-