Olumsuz tesbit davası"nda ileri sürülen iddialar, "itirazın iptali davası"nda savunma sebebi olarak ileri sürülebileceğinden hakkında "itirazın iptali davası" açılmış olan borçlunun alacaklı hakkında "olumsuz tesbit davası" açmakta hukuki yararının bulunmayacağı-
Davaya konu bono üzerinde imzası bulunan dava dışı keşidecinin kambiyo senedi ile borçlanma ehliyeti bulunmadığından dolayı sorumlu tutulmamasının davacı avalistin sorumluluğuna etkili olmadığı-
Sebepsiz zenginleşmeye dayalı alacağın istenildiği davada, davalının sebepsiz zenginleşmesinin kendisine yapılan ödemenin dayanağı ilamın bozulmakla ortadan kalkması ve aksi yönde yeni bir hükmün oluşturulmasıyla sonradan ortaya çıktığı ve bunun üzerine iade borcu altına girdiğinin anlaşıldığı, iadenin talep edildiği tarihten, başka bir anlatımla temerrüd tarihinden itibaren faize hükmedilebileceği, davalının dava tarihinden önce temerrüde düşürülmemiş olduğundan dava tarihinden öncesi için faiz hesabı yapılıp hüküm altına alınmış olmasının doğru olmayıp bozmayı gerektireceği-
Taraflar arasındaki menfi tespit davasında, Ceza Mahkemesinden verilen delil yetersizliğinden beraat kararları hukuk hakimini bağlamayacağından, delil yetersizliğinden beraat kararı verilen ceza dosyasındaki yeterli olmayan bilirkişi raporuna dayanılarak karar verilmemesi gerekeceği-
Dava konusu sözleşme, BK. hükümlerine tabi bir sözleşme olup, mevcut uygulamaya davacı uzun süre ses çıkarmamış ise, daha sonra somut olayda olduğu gibi, daha iyi şartlarda bir iş başvurusunun kabul edilmesinden sonra bu hakkın ileri sürülmesi MK.’ nun 2. maddesinde belirlenen iyi niyet kuralları ile bağdaşmaz ve hukuken himaye edilemez. Bu durumda mahkemece, objektif iyi niyet kuralları da gözetilmek suretiyle bir karar verilmesi gerekeceği-
İstirdat davasının, borç olmayan paranın tamamen ödendiği tarihten itibaren 1 (bir) yıllık hak düşürücü süre içerisinde açılması gerektiğinden (İİK. mad. 72/VII) mahkemece istirtada konu alacağın, ödemenin yapıldığı tarih ile dava tarihi itibariyle 1(bir) yıllık hak düşürücü sürenin dolduğu gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmişse de, anılan yasa hükmü gereği hak düşürücü sürenin borcun tamamen ödenmesi ile başlayacağı-
“Elektrik enerjisi” satımına ilişkin abonelik sözleşmesinden doğan kaçak elektrik kullanım iddiasıyla açılan menfi tespit davasında uyuşmazlığın 4077 sayılı yasa kapsamında kaldığı, abonelik sözleşmesinin bulunması nedeniyle kaçak elektrik kullanımından kaynaklanmış olsa da sonucun değişmeyeceği, uyuşmazlığın çözümünde Tüketici Mahkemelerinin görevli olacağı-
Mahkemece yapılan yargılama sonucunda, “bonoların mücerret borç ikrarını içeren belgelerden olduğu, TTK.’ nun 690 ve 590. maddelerine göre açık bononun tedavüle çıkarılırken anlaşmaya aykırı doldurulduğunun yazılı belge ile kanıtlanması gerektiği, davacının iddiasını yazılı belge ile ispat edemediği gibi davalı yana yemin teklifinde de bulunmayacağını bildirdiğinden davanın ve şartları oluşmadığından davalının tazminat isteminin reddine” karar verilmiş olmasında yasaya aykırı bir yön bulunmadığı-
Borcun varlığının veya yokluğunun asıl borç tutarının, borçlu olunmadığının tespiti davası ile çözümleneceğinden ve eldeki bu dava çözümlenmeden faiz alacağına ilişkin alacak davasının da sonuca bağlanamayacağından dairenin bozma gerekçesinin yerinde olmayacağı, mahkemece öncelikle taraflar arasındaki borçlu olunmadığının tespiti ve ödenen paranın geri alınmasına ilişkin istemler yönünde inceleme yapılmasının bu şekilde karar verilmesinin gerekeceği-
Davacının kredi kartı hesabından bilgisi dışında yapılan alışverişlerden dolayı davalı bankaya borçlu olmadığının tespitini talep ettiği davada 4077 sayılı yasanın 23.maddesi gereği uyuşmazlığın çözümünde Tüketici Mahkemelerinin görevli olacağı-