Menfi tespit istemiyle açılan davada, davalıların ilama dayalı alacaklarını birinci takiple tahsil etmelerine rağmen ikinci icra takibine konu etmeleri karşısında birinci takipten haberlerinin olmadığını iddia etmelerinin hayatın olağan akışına aykırı olduğu- Tahsil edilen alacağın ikinci kez takibe koyup davacı borçlunun hesabına bloke koyarak mağdur etmeleri karşısında iyi niyetlerinden de bahsetmek mümkün olmadığından, davalılar dava açmaya sebebiyet verdiklerinden yargılama masrafı,vekalet ücreti ve %20 icra inkar tazminatı ile davalıların sorumlu tutulması gerektiği- 
Bononun iptali istenilen davada, mahkemece öncelikle 492 sayılı Harçlar Kanunu’nun 28/a ve 32.maddesi uyarınca bono bedeli üzerinden eksik peşin harcın tamamlatılması gerekirken, eksik harç tamamlanmadıkça yargılamaya devam edilemeyeceği- Davanın açılmasından sonra, dava konusu davacı tarafından devredilecek olunca, devralmış olan kişinin görülmekte olan davada davacı yerine geçeceği ve davanın kaldığı yerden itibaren devam edeceği-
Ceza davasının zamanaşımı nedeniyle düşürülmesine karar verilmiş olup, bu nitelikteki kararın TBK 74. maddesi uyarınca hukuk hakimini bağlayıcı nitelikte bir karar olmadığı, ceza mahkemesince aldırılan bilirkişi raporlarında ise kesin bir kanaat bildirilmeyip ihtimallere dayanılarak görüş belirtilmiş olması karşısında mahkemece sahtecilik iddiası yönünden konusunda uzman bilirkişilerden oluşturulacak üç kişilik bilirkişi heyetine yeniden inceleme yaptırılarak, ayrıntılı ve Yargıtay denetimine elverişli bir rapor aldırılıp tüm deliller birlikte değerlendirilmek suretiyle varılacak uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi gerekeceği-
Faturada KDV'nin davalı tarafından ödenmiş olduğu görüldüğünden ve ikinci kez KDV ödemesi talebinin yasal dayanağının kalmadığı-
Dahili davalı olarak davaya dahil edilen banka ile davalı şirket arasında zorunlu dava arkadaşlığı bulunmadığı halde usule aykırı olarak davaya dahil edilen banka şubesinin cevap dilekçesindeki yetki ilk itirazı doğrultusunda yetkisizlik kararı verilmesinin doğru olmadığı-
Menfi tespit davasının, nisbi harca tabi davalardan olduğu, 492 sayılı Harçlar Kanunu'nun 28/a maddesine göre karar ve ilam harcının 1/4'ünün peşin, geri kalanının kararın verilmesinden itibaren 2 ay içinde ödeneceği, aynı Kanun'un 32. maddesine göre yargı işlemlerinden alınacak harçlar ödenmedikçe müteakip işlemlerin yapılmayacağı, harç alınması kamu düzenine ilişkin olduğundan mahkemece re'sen gözetilmesi gerekeceği, aleyhine dava açılan tarafın harçtan muaf olmasının belirtilen kuralların uygulanmasına engel teşkil etmeyeceği-
Dava ve takip konusu bonoda malen kaydı bulunmakta olup, davacı senedin borçlusu, davalı lehtarı ve takip alacaklısı, davalı şirket  ise senette ve takipte bir sıfatı olmadığından, mahkemece, davalı şirket vekilinin husumet yönünden itirazı hakkında olumlu ya da olumsuz bir karar verilmemesinin isabetsiz olduğu- Uyuşmazlık konusu senede istinaden yapıldığı iddia olunan tüm ödemelerin takip konusu senedin tanzim tarihinden öncesine ait olduğu halde mahkemece bu ödemelerin senede yönelik olduğunun kabulünün isabetsiz olduğu-Senet tanzim tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 6762 s. TTK. mad. 592 uyarınca, sonradan doldurulmak kaydıyla senet tanzim ve vade tarihi olarak açık senet düzenlenmesinin mümkün olduğu- Davacının senedin anlaşmaya aykırı olarak doldurulduğunu HMK. mad. 200 uyarınca usulüne uygun yazılı delille ispat etmesi gerektiği-
Davacıların ceza dosyasındaki duruşmada verdikleri beyanları ile davalının sanık olarak verdiği beyanlarla bonodaki bedelin dönüştürüldüğü yönünde olduğundan, bononun tahrifatsız ve keşidecilerince paraf edilmemiş halindeki bedeli aşan miktar yönünden menfi tespit davasının kabulüne karar verilmesi gerektiği-
Hüküm ile gerekçe arasındaki bu çelişki nedeniyle HUMK’un 381. ve 388 (HMK’nın 294 ve 297) maddeleri uyarınca hükmün bozulmasına karar verilmesi gerektiği gibi, davacının kar kaybı talebiyle ilgili olumlu – olumsuz bir karar verilmemesi ve ıslah edilen miktar ile ilgili olarak ıslah tarihi gözetilmeden hüküm altına alınan tüm bedele dava tarihinden itibaren faize hükmedilmesinin de doğru olmadığı-
Davalı şirket bahsi geçen senede ciro yoluyla hamil olup ilişkinin doğrudan tarafı olmadığı gibi senet üzerinde imza incelemesi yapılamadığı da dosya kapsamı ile sabit olduğundan davalı senet hamiline karşı kötü niyet tazminatına hükmedilmemesi gerekeceği-