Dahili davalı olarak davaya dahil edilen banka ile davalı şirket arasında zorunlu dava arkadaşlığı bulunmadığı halde usule aykırı olarak davaya dahil edilen banka şubesinin cevap dilekçesindeki yetki ilk itirazı doğrultusunda yetkisizlik kararı verilmesinin doğru olmadığı-
Menfi tespit davasının, nisbi harca tabi davalardan olduğu, 492 sayılı Harçlar Kanunu'nun 28/a maddesine göre karar ve ilam harcının 1/4'ünün peşin, geri kalanının kararın verilmesinden itibaren 2 ay içinde ödeneceği, aynı Kanun'un 32. maddesine göre yargı işlemlerinden alınacak harçlar ödenmedikçe müteakip işlemlerin yapılmayacağı, harç alınması kamu düzenine ilişkin olduğundan mahkemece re'sen gözetilmesi gerekeceği, aleyhine dava açılan tarafın harçtan muaf olmasının belirtilen kuralların uygulanmasına engel teşkil etmeyeceği-
Dava ve takip konusu bonoda malen kaydı bulunmakta olup, davacı senedin borçlusu, davalı lehtarı ve takip alacaklısı, davalı şirket  ise senette ve takipte bir sıfatı olmadığından, mahkemece, davalı şirket vekilinin husumet yönünden itirazı hakkında olumlu ya da olumsuz bir karar verilmemesinin isabetsiz olduğu- Uyuşmazlık konusu senede istinaden yapıldığı iddia olunan tüm ödemelerin takip konusu senedin tanzim tarihinden öncesine ait olduğu halde mahkemece bu ödemelerin senede yönelik olduğunun kabulünün isabetsiz olduğu-Senet tanzim tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 6762 s. TTK. mad. 592 uyarınca, sonradan doldurulmak kaydıyla senet tanzim ve vade tarihi olarak açık senet düzenlenmesinin mümkün olduğu- Davacının senedin anlaşmaya aykırı olarak doldurulduğunu HMK. mad. 200 uyarınca usulüne uygun yazılı delille ispat etmesi gerektiği-
Davacıların ceza dosyasındaki duruşmada verdikleri beyanları ile davalının sanık olarak verdiği beyanlarla bonodaki bedelin dönüştürüldüğü yönünde olduğundan, bononun tahrifatsız ve keşidecilerince paraf edilmemiş halindeki bedeli aşan miktar yönünden menfi tespit davasının kabulüne karar verilmesi gerektiği-
Hüküm ile gerekçe arasındaki bu çelişki nedeniyle HUMK’un 381. ve 388 (HMK’nın 294 ve 297) maddeleri uyarınca hükmün bozulmasına karar verilmesi gerektiği gibi, davacının kar kaybı talebiyle ilgili olumlu – olumsuz bir karar verilmemesi ve ıslah edilen miktar ile ilgili olarak ıslah tarihi gözetilmeden hüküm altına alınan tüm bedele dava tarihinden itibaren faize hükmedilmesinin de doğru olmadığı-
Davalı şirket bahsi geçen senede ciro yoluyla hamil olup ilişkinin doğrudan tarafı olmadığı gibi senet üzerinde imza incelemesi yapılamadığı da dosya kapsamı ile sabit olduğundan davalı senet hamiline karşı kötü niyet tazminatına hükmedilmemesi gerekeceği-
Davacı, ihtiyati haciz tutanağında dava konusu çeklerdeki imzaların kendisine ait olmadığını ve bu nedenle dava açma hakkını saklı tuttuğunu belirttiğinden, aynı tarihli bir protokol düzenlenmiş ise de bu protokolün ihtiyati haciz sırasında manevi cebir altında düzenlendiğinin ve davacıyı bağlamayacağının kabulü gerekeceği-Mahkemece, TBK.nun 74. madde hükmü uyarınca ceza mahkemesinin maddi vakıayı saptayan kararının hukuk hakimini bağlayacağı gözetilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekeceği-
"Menfi tespit davasının kabulü"ne ilişkin kararın Yargıtayca bozulması halinde takibin durmaya devam edeceği- (yani bu durumda alacaklının, yerel mahkemece verilen "olumsuz tespit davasının kabulüne" ilişkin kararla durmuş olan icra takibine, bu karar Yargıtayca bozulsa dahi devam edemeyeceği)
Davacının kendi rızasıyla kredi kartı aslını ve ek kartı dava dışı kişiye teslim ettiği, ihtilafa konu harcamaların asıl kart ile yapıldığı, davacıya ait kredi kartı ile dava dışı bu kişinin yaptığı önceki harcamaların davacı tarafından itiraz edilmeden ödendiği ve bu kişinin ortadan kaybolması nedeniyle aralarındaki güven ilişkisinin bozulduğu, yapılan ihtilaflı harcamalardan dolayı kredi kartını 3. şahsa teslim eden ve böylece kendisi dışında kullanılmasına yol açan davacının tamamen kusurlu olduğu-
Mahkemece yapılan inceleme sonucunda düşük süt veriminden ötürü zararın, davacının bildirdiği miktardan daha fazla bir miktar olduğu kabul edilerek, davacının talebinin aşılması sonucunu doğuracak ve 6100 sayılı HMK 26/1'e aykırı şekilde, bu miktarın hüküm altına alınmasına karar verilmesinin doğru olmadığı-