Senede bağlı olan her çeşit iddiaya karşı delil olarak ileri sürülen ve senedin hüküm ve kuvvetini ortadan kaldıracak veya azaltacak nitelikte bulunan hukuki işlemler kanunda belirtilen miktardan az bir miktara ait olsa bile tanıkla ispat olunamayacağı- HUMK'un 293. maddesinde de öngörülen şahit dinlenebilecek hallerin senet verilen olaylarda uygulanamayacağı- Açığa senet düzenlenmesi mümkün olup bu şekilde düzenlenen senetlerin sonradan anlaşmaya aykırı doldurulduğu iddiasında bulunan tarafın bu iddiasını yazılı delille kanıtlaması gerekeceği, kaldı ki, yapılan ödemelerin de senetlerin tanzim tarihinden önceki tarihli olduğunun dosya içeriği ile sabit olduğu, kabul biçimi itibariyle de, davacı tarafından harcı tamamlanan toplam dava değeri dikkate alınmadan karar ve ilam harcına hükmedilmesinin de doğru olmadığı-
Davacının takip konusu tarımsal kredi ikraz sözleşmesindeki imzanın kendisine ait olmadığını belirterek, borçlu bulunmadığının tespitini talep ve davasında, mahkemece, davacının kefil olduğunun tespiti halinde, dava konusu sözleşmenin tanzim tarihinden önceki dönemlere ait resmi kurumlar önünde atılmış imza örnekleri getirtilerek yapılacak imza incelemesine göre uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi gerekeceği-
Adı geçen belediyennin davacı yanında müdahil olarak davaya katılmak istediğine dair dilekçesindeki talebi 6100 sayılı HMK'nın 66. maddesinde düzenlenen fer'i müdahale niteliğinde olup, mahkemece bu talebin asli müdahale olarak nitelendirilmesi doğru olmadığı gibi aynı Kanunun 69/1 maddesine göre müdahilin de yer aldığı asıl davada hükmün taraflar hakkında verileceği kuralı gözetilmeksizin davanın tarafı olmayan fer'i müdahil sıfatını haiz olan adı geçen belediye hakkında hüküm kurulmasının usul ve yasaya aykırı olduğu-
Kaçak bedelinin, kaçak elektrik kullanmayan abonelerden tahsili sonucunu doğuracak şekilde tahakkuk yapılmasının; hak,nesafet ve genel hukuk ilkeleri ile bağdaşmayacağı-
Çekte şirketin kaşesi üzerinde şirketi temsil ve ilzama yetkili olmayana ait imzanın şirketi bağlamayacağı-
Borçlu olmadığının tespiti ve tazminat istemi-
Davalı-alacaklı, ceza soruşturmasında "bono bedelinin ödendiğini" ikrar ettiğinden, bononun bedelsiz kaldığı, davalı alacaklının takibinde haksız ve kötü niyetli olduğu gerekçesiyle menfi tespit davasının kabulüne, icra takibine konu bonodan dolayı davacıların davalıya borçlu olmadıklarının tespitine ve %40 tazminatın davalıdan alınarak davacılara verilmesine karar verilmesinin isabetli olduğu-
Davacının, dava konusu çekteki lehtar ciranta imzasının kendisine ait olmadığını iddia ederek çekten dolayı borçlu olmadığının tespitini istediği; mahkemece alınan adli tıp raporunda çekteki lehtar ciranta imzasının davacıya ait olmadığının belirlendiği; davacının ceza yargılamasında müşteki sıfatıyla verdiği beyanında dava konusu çeki davalıya mal alış verişi karşılığında verdiğini ifade ettiği; ceza yargılaması sırasında yapılan beyana göre, davacının çekteki borçtan sorumlu olduğu-Mahkemece, davacının borcu kabul beyanı göz önüne alınarak bir karar verilmesinin gerektiği; imza incelemesi yaptırılarak yazılı şekilde karar verilmesinin doğru olmadığı; menfi tespit davasının özü ile çelişir ve infazda tereddüt yaratacak şekilde hüküm tesisinin isabetli olmadığı-
imzaların istiklali (imzaların bağımsızlığı) olarak tanımlanan ilke uyarınca imzasını inkar etmeyen keşideci, lehtarın imzasının sahte olduğu iddiasına dayanarak sorumluluktan kurtulamayacağı- lehtara karşı ödeme yapılmış olması keşideci ile lehtar arasındaki kişisel ilişki niteliğinde olup, bu nitelikteki şahsi def'ilerin ciro yolu ile çeke hamil olan kişiye karşı ileri sürülebilmesinin hamilin senedi iktisap ederken bile bile borçlunun zararına hareket etmiş olduğunun kanıtlanması koşuluna bağlı olduğunun gözetileceği-
İcra veznesine yatacak paranın, davalı alacaklıya ödenmemesi için ihtiyati tedbir kararı verildiği ve bu kararın icra dosyasında infaz edildiği, bu durumda İİK’nun 72/4 maddesi hükmü uyarınca davalı lehine %20 oranında tazminatına hükmedilmesi gerekirken bu konudaki talep hakkında olumlu ya da olumsuz bir karar verilmemesinin bozmayı gerektirdiği-