Ödeme emrine itiraz ederken takip konusu alacağın zamanaşımına uğradığını ileri sürmeyen veya ödeme emrine süresi içerisinde hiçbir itirazda bulunmayarak ödeme emrinin kesinleşmesine sebebiyet veren borçlunun, takip konusu alacağın, alacaklının takip talebinden önceki bir tarihte zamanaşımına uğradığından söz ederek menfi tespit davası açamayacağı-  Somut olayda, huzur hakkı alacağının işlemiş faiziyle tahsili için başlatılan icra takibi, var olduğu düşünülen asıl alacak ve işlemiş faiz borcunun tahsili amacına yönelik olup, davalının icra takibinde kısmen haksız olduğu yargılama sonunda belirlenmiş ise de, icra takibinde haksızlık, icra takibinin salt bu nedenle kötüniyetle başlatıldığının kabulüne yeterli olmayıp, takibin kötüniyetli olduğuna dair somut bir kanıt bulunmadığı anlaşıldığından, mahkemece, davacının kötüniyet tazminatı isteminin bu gerekçeyle reddine karar verilmesi gerektiği- 
Anayasal ve yasal zorunluluklara rağmen, mahkemece verilen kararda menfi tespit talebine ilişkin gerekçeler yazıldığı halde, davacının alacak talebine ilişkin HUMK'nun 388’inci (HMK m.297) maddesine aykırı davranılarak kararın gerekçesiz olarak yazılmasının usul ve yasaya aykırı olduğu-
Davacı ile davalı arasında yapılan ticari iş anlaşması uyarınca davacının davalıya dava konusu çekleri verdiği, ancak davalı tarafından davacıya herhangi bir mal teslim edilmediği, davacının davalıya verdiği çeklerin davalı tarafından müdahil bankaya kredi karşılığı teminat amaçlı olarak verildiği, bu hususun müdahil banka tarafından sunulan tevdi bodrolarından da anlaşıldığı, çeklerin rehin ve tahsil cirosu dışında bir amaçla davalıdan alındığının müdahil banka tarafından belgelendirilemediği, bu nedenle asli müdahil bankanın iyiniyetli hamil konumunda bulunmadığı ve bu durumda keşidecinin lehtara karşı sahip olduğu hakları çeki rehin ve tahsil cirosu ile elinde bulundurana karşı da ileri sürebileceği, bu nedenle çeklerin müdahil davalı yönünden de bedelsiz olduğunun kabulü gerektiği-
Menfi tespit davasına ilişkin dava dosyasında mündemiç ipotek resmi senedin şartlar başlıklı bölümünde ''... lehine ipotek verilen kişinin alacaklı bankaya ... vermiş olduğu ... ve vereceği kefalete dayalı taahhütlerden banka lehine imzalan kefaletler ve diğer her türlü sözleşmeler ile sebep ve ciheti ve kaynağı ne olursa olsun bankaya karşı asaleten veya kefaleten adı geçenlerin doğmuş ve doğacak her türlü kredi ve borçlarının teminatı olmak üzere ...TL bedelle ...'' denildiğinden, icra takibine konu olan borç da lehine ipotek verilen dava dışı üçüncü şahsa kefaleti sebebiyle bankaya olan borcundan kaynaklandığından ve davacının resmi merci önünde hazırlanan ipotek senedindeki taahhüdü kendisini bağlayıcı nitelikte olduğundan, bu ilkeler dikkate alınarak karar verilmesi gerekeceği-
Satım akdine konu pancar sökme makinesinin 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu'nun 3. maddesine göre iş makinesi niteliğinde olduğundan anılan Yasa'nın 22/2. maddesi hükmü uyarınca ziraat odasınca tescile tabi olduğu, ne var ki dosya kapsamından dava konusu makinenin davalı-satıcı adına ziraat odasına kayıtlı olmadığının anlaşıldığı, bununla birlikte aynı Yasa'nın 20/2-d maddesi ile 18.07.1997 tarihli ve 23053 mükerrer sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan Trafik Karayolları Yönetmeliği'nin 29. maddesi hükmüne göre tescile tabi tüm araçların devirlerinin noterlerce yapılmasının zorunlu olduğu, bu durumda taraflar arasında imzalanan ve davacı tarafından fesholunan satım akdi geçersiz olduğundan tarafların bu sözleşmeye göre verdiklerini sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre geri alabilecekleri-
İcra İflas Kanunu'nun 72. maddesi hükmü uyarınca menfi tesbit davasında borçlu aleyhine tazminata hükmedilmesi için alacaklının davayı kazanması yeterli olmayıp, ayrıca ihtiyati tedbir kararı dolayısıyla alacağını geç tahsil etmesi gerekeceği -Davaya konu icra dosyasının incelenmesinden, 16.04.2014 tarihinde alacaklı vekiline kısmi ödeme yapıldığı anlaşıldığından, somut olayda davalı aleyhine infaz edilmiş bir tedbir kararı bulunmadığından davalı yönünden alacağın tahsilinin geciktirilmesinden söz edilemeyeceği -
Bonoda sıfatı olmayan bir kişinin menfi tespit davasındaki davalı şirketin ortağı olduğundan bahisle yorum yapılarak kambiyo senedinin hükümsüz kılınamayacağı-
Mahkemece, HUMK.nun 74. (HMK.nun 26.) madde hükmü de gözetilerek, taleple bağlılık kuralı çerçevesinde, dava tarihi itibari ile davacının borçlu olmadığı miktar saptanarak menfi tespite hükmedilmesi gerekirken, davanın niteliği gözardı edilerek borçlu olunan miktar üzerinden olumlu tespit hükmü kurulmasının usul ve yasaya aykırı olduğu-
Birleşen davalar bağımsızlıklarını koruyacaklarından, her dava için ayrı ayrı hüküm kurulması, harç, yargılama masrafları ve vekalet ücretinin ayrı ayrı hüküm altına alınması gerekeceği-
Dava, kiracının kiralayan aleyhine açtığı menfi tespit istemine ilişkin olup, mahkemece; konusunda uzman, teknik bilirkişilerden denetime elverişli rapor alınarak, kiralanan cihaz ile teslim edilmek istenen cihazın aynı olup olmadığı, teslim edilmek istenen cihazın seri numarasının okunamamasının sebebinin araştırılması hususlarında rapor alınarak sonuca göre bir karar verilmesi gerekeceği-