Senetle mal ve hizmet teslimi karşılığı verildiği, davalı tarafından yapılan işe ilişkin olarak düzenlenen faturanın her iki tarafın ticari defterlerinde kayıtlı olduğu, faturanın davacı kayıtlarında olması karşısında davalının teslim iddiasını kanıtladığı, davalı yetkilisinin dava konusu mal ve hizmeti davacıya teslim ettiğine dair yemini eda ettiği gerekçeleriyle menfi tespit davasının reddine ve davacı aleyhine %20 oranında icra inkar tazminatına karar verilmesinin isabetli olduğu-
Davacının emekli maaşından yapılan kesintinin ve icra hukuk mahkemesi tarafından kaldırılan haczin tarihine göre, "dava tarihi itibariyle 1 yıllık hak düşürücü süre dolduğu"ndan istirdat davasının reddine karar verilmesinin isabetli olduğu-
“Alacağın varlığına kanaat getirilmesinin” alacağın usul hukuku kurallarına göre kesin bir şekilde ispat edilmesi anlamına gelmediği- Üye işyeri sözleşmesinden kaynaklanan hesaba yönelik ihtarname gönderilmiş olup, mahkemece, ihtiyati haciz kararı verilmesi gerektiği-
Menfi tsepit davasına konu senet bedeli yargılama sırasında ödendiğinden, davanın kendiliğinden "istirdat davası"na dönüşeceği-
Mahkemece, "davaya konu üç adet çekte davalının temlik cirosuyla hamil olduğunun anlaşıldığı, davacı ve dava dışı şirket arasında görülen ve davacı yararına sonuçlanan menfi tespit davasının davalıyı bağlayıcı bir yönü bulunmadığı ve davalının kötüniyetli hamil olduğunun da ispatlanamadığı" gerekçesiyle menfi-istirdat davansının reddine karar verilmesinin isabetli olduğu-
Ön inceleme duruşma tutanağının imzalanmasından önce davayı kabul eden davalının, 492 sayılı Harçlar Kanunu'nun 22. maddesi uyarınca, karar ve ilam harcından 1/3 oranında sorumlu olacağı-
HMK. mad. 201 uyarınca, davacının senede yönelik teminat iddiasını yazılı delille ispat yükü altında bulunduğu-
Davacının 29.11.2010 tarihli icra tutanağı ile borcu kabul ettiği ve borcun kabulünden sonra senetlerdeki imzanın inkar edilmesinin çelişkili davranışta bulunma yasağına aykırı olduğundan menfi tespit isteminin reddi gerektiği-
İcra Hukuk Mahkemelerinde yapılan bilirkişi incelemesi genel yetkili mahkemelerde kesin delil olarak kabul edilemeyeceği- Ceza soruşturması sırasında yetersiz mukayese belgeleri üzerinde yapılan incelemede, soruşturma sonucunda kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilip bu kararın kesinleşmiş olduğu da dikkate alındığında hükme esas alınamayacağı- Mahkemece senetteki imzanın davacıya ait olup olmadığı ve bedelde tahrifat olup olmadığı yönünde usule uygun bilirkişi incelemesi yaptırılması gerektiği- İmzanın davacıya ait olduğunun ve tahrifat olmadığının anlaşılması halinde bedelsizlik yönünden ispat yükünün davacıda olduğu-
Tefhim edilen kısa karar ile gerekçeli karar arasında çelişki yaratılması, kısa kararın müphem nitelikte olması ve ayrıca icra takibindeki asıl alacağın hükümde belirtildiği miktarda olmaması nedenleriyle, HMK'nın 298/2. maddesine aykırılık teşkil ettiğinden kararın bozulması gerektiği-