Davacı parayı davalı tarafa haricen ödediğinden, para icra veznesine girmediğinden ve davacının ödemeyi yaparken ihtirazı kayıt ileri sürdüğüne dair herhangi bir bilgi ve belge olmadığından davacı şirket tarafından takibe konu borcun cebri icra tehdidi altında ödenmediği, rızaen ödendiği; böylece İİK. mad. 72/6 anlamında istirdat koşullarının oluşmadığı-
Davacının keşidecisi olduğu senetteki imzanın kendisine ait olmadığını belirterek menfi tespit isteminde bulunduğu, 25.07.2016 tanzim tarihli senetteki imzanın davacıya ait olmadığı Adli Tıp Kurumu’nun 23.06.2014 tarihli raporuyla anlaşıldığı, bu durumda dava konusu senet senediyle davacının keşideci sıfatıyla şahsi sorumluluğu bulunmadığı, sahtecilik iddiası herkese karşı ileri sürülebileceğinden mahkemece davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken,yazılı gerekçelerle ret kararı verilmesinin doğru olmadığı-
Davanın, çerçeve niteliğindeki genel kredi sözleşmesi ve bu sözleşme uyarınca banka tarafından verildiği belirtilen taşıt kredisi alacağından dolayı borçlu bulunmadığının tespiti istemine ilişkin olduğu, davaya konu genel kredi sözlşemesindeki imzanın davacıya ait olmadığı bilirkişi raporu ile sabit olduğu ancak davalı banka tarafından davacıya kredi şeklinde bir ödeme yapılmış ise bu durumda taraflar arasında kredi sözleşmesi ilişkisinin bulunduğunun kabulü gerekeceği, mahkemece bankacılık konusunda uzman bilirkişi aracılığıyla banka kayıt ve defterleri yerinde incelettirilmek suretiyle bilirkişi raporu alınarak, ayrıca dava dışı .... Ltd. Şti. ve davalı banka görevlileri hakkında açılan Erzurum 5. Asliye Ceza Mahkemesinin 2013/127 E. sayılı dosya içeriğindeki deliller de değerlendirilmek suretiyle davacıya banka tarafından herhangi bir kredi ödemesi yapılıp yapılmadığı, davacının bu krediden sorumlu tutulup tutulmayacağı yönünde yapılacak inceleme ve değerlendirme sonucunda bir karar verilmesi gerekirken eksik incelemesonucu karar verilmesinin bozmayı gerektirdiği-
Üzerinde "borç" şeklinde açıklama bulunmayan yahut bu anlama gelecek bir şerh ihtiva etmeyen dekontlar ile yapılan ödemeler için, davalı takip alacaklısının, gönderilme nedeni belirtilmeyen havaleyi, davacıya borç olarak verilmek üzere gönderdiğine ilişkin iddiası, davacı tarafından kabul edilmediğinden; aksine ödemelerin dava ve ıslah dilekçelerinde belirtildiği üzere; hayatın olağan akışı içerisinde birlikte yaşayan kişiler arasında yapılan harcamalar olduğu savunulduğundan, davalı havalecinin havalenin mevcut bir borcun ödenmesinden başka bir amaca (davacıya borç verilmesi amacına) yönelik bulunduğunu kanıtlama yükümü altında olduğu- Davalı takip alacaklısının parayı gönderme sebebini reddeden davacının paraların "başka bir sebeple gönderildiğini" savunmasının "ikrar" niteliğinde olduğu; ikrarın vasıflı ikrar (gerekçeli inkar) niteliğinde olduğu ve ispat külfetinin vakıayı ileri süren davalı takip alacaklısında olduğu-
Davanın, icra takibine konu bonodan dolayı borçlu olunmadığının tespitine ilişkin olduğu, mahkemece, davaya konu bononun teminat senedi olarak alındığı, taraflar arasında işçi ve işveren ilişkisi bulunduğu belirtilerek davanın kabulüne karar verilmesine rağmen görevli mahkemenin iş mahkemesi olup olmadığı hususu resen tartışılmaksızın yazılı şekilde karar verilmesinin doğru olmadığı-
Davalı vekilinin vekalet ücreti yönünden temyiz istemine gelince, davanın reddine karar verilmesi nedeniyle Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca nisbi vekalet ücreti verilmesi gerekirken maktu vekalet ücreti verilmesi doğru olmayıp bozmayı gerektirmiş ise de bu husus yeniden yargılamayı gerektirmediğinden 6100 sayılı HMK’nun geçici 3. maddesi ve 5236 sayılı Kanunun geçici 2. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK’nun 5236 sayılı Kanunun 16. maddesiyle değiştirilmeden önceki 438/7 maddesi gereğince mahkeme kararının düzeltilerek onanmasına karar verilmesi gerektiği-
Davanın, icra takiplerine konu çeklerden dolayı borçlu olunmadığının tespitine ilişkin olduğu, dava konusu çeklerde TEB Faktoring A.Ş. son hamil olup davacı ..... İnş. A.Ş. lehtar konumunda, diğer davacı .... Vana Mak. A.Ş.'nin ise çeklerde herhangi bir sıfatı bulunmadığı, dava konusu çeklerin ciro silsilesinde herhangi bir bozukluk olmadığı, 6102 sayılı TTK'nın 792. maddesi uyarınca, herhangi bir suretle hamilin elinden çıkmış bulunan çeki eline geçiren yeni hamilin ancak söz konusu çeki kötüniyetli iktisap etmiş olduğu ya da iktisapta ağır kusurlu bulunduğu takdirde geri vermekle yükümlü olduğu, somut olayımızda davalı TEB Faktoring A.Ş. iyiniyetli 3. kişi konumunda olup davaya konu çeklerin iktisabında kötüniyetli veya ağır kusurlu bulunduğunun ispatlanamadığı, ayrıca davacı lehtar .... A.Ş. de kendisinden sonra yapılan ciroların sahteliği ve geçersizliği iddiasında bulunamayacağı, diğer davacı .... Vana A.Ş.'nin ise dava konusu çeklerde herhangi bir sıfatı bulunmadığından davada taraf sıfatına haiz olamayacağı gerekçeleriyle davacıların açmış olduğu davanın reddi yerine kabulüne karar verilmesinin doğru görülmediği-
Davaya Tüketici Mahkemesinde bakılabilmesi için davanın taraflarından birinin tüketici olması ve uyuşmazlığın Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun uygulanmasından doğması gerektiği, somut olayda uyuşmazlık Genel Nakdi ve Gayri Nakdi Kredi Sözleşmesi'den kaynaklanmakta olduğuna göre 6102 sayılı TTK’nun 4. maddesinde düzenlenen bankacılık işlemlerinden olup mutlak ticari davalardan olduğu, bu durumda aynı Yasa'nın 5. maddesi hükmü uyarınca ticari davaların uyuşmazlığın görüldüğü yerde ayrı bir Ticaret Mahkemesi bulunmaması halinde Asliye Hukuk Mahkemesinde görülmesi gerektiği, Asliye Hukuk Mahkemesi ile Tüketici Mahkemesi arasındaki ilişkinin görev ilişkisi olduğu, bu durumda mutlak ticari dava niteliğindeki somut uyuşmazlığa Tüketici Mahkemesi sıfatıyla bakılarak karar verilmesinin mümkün olmadığı, görevin, kamu düzenine ilişkin olduğundan mahkemece yargılamanın her safhasında kendiliğinden gözetilmesi gerektiği, o halde mahkemece ticari dava niteliğindeki davaya Tüketici Mahkemesi sıfatıyla bakılmayacağı gözetilmeden yazılı şekilde hüküm kurulmasının bozmayı gerektirdiği-
Tüzel kişilere “bizzat” tebliğ şeklinde yapılan tebligatın usulsüz olduğu- Teb. K. mad. 32. maddesi gereğince, tebliğin usule aykırı olarak yapılması halinde muhatabın beyan ettiği tarihin, tebliğ tarihi addolunacağı- Borçlunun, şikayet ve itiraz dilekçesinde; usulsüz tebliğden haberdar olunduğu tarihe ilişkin bir beyanı bulunmadığından ve aksi yazılı delille kanıtlanamadığına göre, mahkemece, dava tarihinin öğrenme tarihi olarak kabulü ile ödeme emri tebliğ tarihinin, dava tarihi olarak düzeltilmesine karar verilmesi gerektiği- Takibe konu çekin keşide tarihinde tahrifat yapılıp yapılmadığının, yapılmış ise çekin tahrifattan önceki keşide tarihinin bilirkişi incelemesi ile tespit edilip, tahrifattan önce yazılmış olan şekli ile muhatap bankaya süresinde ibraz edilip edilmediği belirlenerek, oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerektiği-
Davanın İİK'nın 72. maddesine göre açılmış menfi tespit davası olup davacı taraf yargılamada vekille temsil edildiğinden lehe nisbi vekalet ücreti verilmesi gerekirken maktu vekalet ücreti takdir edilmesinin doğru olmadığı-