Davanın menfi tespit davası olup, menfi tespit davalarında haklılık durumunun dava tarihi esas alınarak belirlendiği, davacının protokolde belirtilen 15.000 TL bedelli, 0000479 nolu, 17.01.2015 tarihli çek bedelini dava tarihinden sonra ödemiş olması nedeniyle davacı dava tarihi itibariyle dava açmakta haksız olup yargılama giderlerinin davacı üzerine bırakılması ve davalı yararına vekalet ücreti taktiri gerekirken yazılı şekilde karar verilmesinin doğru görülmediği-
Davanın, ayıplı mal nedeniyle çekten dolayı borçlu bulunmadığının tespiti istemine ilişkin olduğu, mahkemece alınan bilirkişi raporunda koliler içerisinde kargoyla gönderilen davaya konu malların bir kolisi içindeki malzemelerin hasara uğradığı ve bu kolideki malzeme bedelinin 882,40 TL olduğu, diğer kolilerdeki mallarda ise herhangi bir hasar olmadığı belirtilmiş olmasına rağmen tüm malların hasarlı olduğu kabul edilerek yazılı şekilde karar verilmesinin doğru olmadığı-
Davanın çekten dolayı borçlu bulunulmadığının tespiti istemine ilişkin olduğu, davacı vekilinin 10.07.2014 tarihli celsedeki beyanı doğrultusunda mahkemece hukuki yarar yokluğundan davanın reddine karar verilmiş olmasına göre kendisini vekille temsil ettiren davalılar yararına vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesinin bozmayı gerektirdiği-
Davanın, bonodan dolayı borçlu bulunmadığının tespiti istemine ilişkin olduğu, mahkemece, P.lı Asliye Ceza Mahkemesi'nin 2015/416 E. - 2015/579 K. sayılı kararı esas alınarak hüküm kurulduğu, ancak ceza mahkemesinin kararı davalı sanık hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılması şeklinde olup, bu karar kesinleşmiş mahkeme ilamının sonuçlarını taşımayacağı, bu durumda mahkemece, davacının dava konusu bononun tahrifat yoluyla 6.000 TL yerine 116.000 yapıldığına ilişkin iddiası doğrultusunda konusunda uzman bilirkişiler aracılığıyla alınacak raporun sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yanılgılı gerekçe ve eksik inceleme sonucu yazılı şekilde karar verilmesinin doğru olmadığı-
6183 s. K. mad. 58 uyarınca "menfi tespit” niteliğindeki ödeme emrine itiraz/ödeme emrinin iptali davasının yedi günlük hak düşürücü süre içerisinde açılmasının zorunlu olduğu-
TTK. mad. 686/1 uyarınca çizilmiş cirolar yazılmamış hükmünde olduğu- Bonodaki lehtar cirosunun çizilmesi nedeniyle ciro zinciri koptuğu için davalı yetkili hamil sayılamayacağından mahkemece bu bonolarla ilgili menfi tespit istemli davanın bu gerekçe ile kabulü gerektiği- HMK. mad. 225 uyarınca, yeminin konusunun ancak kişinin kendisinden kaynaklanan vakıalar olduğu-
Davalının sanık olarak yargılandığı Ceza Mahkemesi dosyasında davacıların borçlarını ödemelerine rağmen verdikleri senetleri davalının iade etmeyip ayrıca icra takibine koymak suretiyle tefecilik suçunu işlediği iddiasıyla yargılanıp aynı suçtan cezalandırıldığı ve hakkındaki hükmün kesinleştiği gerekçesiyle menfi tespit davasının kabulü gerektiği-
6100 sayılı HMK yazılı yargılama usulünde 5 aşamaya yer verildiği, bunların; dilekçelerin verilmesi, öninceleme, tahkikat, sözlü yargılama ve hüküm aşamaları olduğu, somut olayda HMK 186.maddesi uyarınca mahkemece tahkikat safhasından sonra sözlü yargılama ve hüküm için tayin olunacak gün ve saatte mahkemede hazır bulunmak amacıyla iki taraf davet edilerek son sözleri sorulup hükmün belirtilen aşamalar tamamlandıktan sonra verilmesi gerekirken mahkemece bu usul hükmüne uyulmamasının savunma hakkını kısıtlayıcı nitelikte olup bozmayı gerektirdiği-
Dava tarihinde yürürlükte bulunan 6100 sayılı HMK, yazılı yargılama usulünde beş aşama öngördüğü, bunların dilekçelerin verilmesi, ön inceleme, tahkikat, sözlü yargılama ve hüküm aşamaları olduğu, mahkemece, HMK'nın 186. maddesi uyarınca tahkikat bitiminden sonra sözlü yargılama ve hüküm için ayrı bir duruşma günü verilerek taraflara bildirilmemesinin tarafların savunma hakkını kısıtlayıcı nitelikte olup bu nedenle hükmün bozulması gerektiği-
Davanın, icra takibine konu bonodan dolayı borçlu bulunulmadığının tespiti istemine ilişkin olduğu, takibe konu bonoda düzenleme nedeni olarak nakden ibaresinin yer aldığı, davacı ve davalının bono tanzim nedeninin mal karşılığı olduğunu belirtmiş olmaları sebebiyle bononun düzenleme nedeni çift taraflı talil edilmiş olduğundan, ispat yükünün yer değiştirmeyeceği, bu durumda, davacı borçlunun bonodan dolayı borçlu bulunmadığını yazılı delillerle ispatlaması gerekeceği-