Kambiyo senedine dayalı olarak yapılan icra takibinden dolayı menfi tespit işlemine ilişkin dava lehtar hakkında kabul edildiğinden ve bu şekilde davacının davalıya borcu olmadığı tespit edildiğinden, TTK. mad. 687 uyarınca; davacı borçlunun, hamil olan davalılara karşı kambiyo senedini iktisap ederken bile bile borçlunun zararına hareket ettiğini, kambiyo senedinin bedelsiz olduğunu bilebilecek durumda olduğunu tanık dahil her türlü delille ispat edebileceği, davacı tanık listesi vermiş olmasına rağmen mahkemece davacının tanık dinletme talebinin reddine karar verilmiş olmasının usul ve yasaya aykırı olduğu-
Mahkemece bozmadan sonra yeni bir rapor alınmış ise de iki rapor arasında tespit edilen alacak miktarı yönünden çelişki oluştuğu görüldüğünden, mahkemece bu çelişkinin giderilmesi yönünden yeni bir rapor alınması gerekirken bozmadan önce alınan ve Dairemizce yetersiz olduğu belirlenen rapora göre hüküm kurulması doğru olmadığı- Menfi tespit davalarında borçlu olunmayan kısım saptanarak, saptanan bu kısım yönünden menfi tespit hükmü kurulması gerekirken, davacıların borçlu oldukları miktar hükme geçirilip “bunun dışındaki kısım yönünden borçlu olmadığının tespitine, “ biçiminde hüküm oluşturulmasının isabetsiz olduğu-
İİK mad. 89/3 uyarınca üçüncü kişinin, 3. haciz ihbarnamesinden sonra 15 gün içinde menfi tespit davası açması gerektiği, hak düşürücü olan bu sürenin mahkemece re’ sen dikkate alınması gerektiği-
11. HD. 26.10.2017 T. E: 2016/7066, K: 5779-
Zamanaşımı iddiasına dayalı olarak menfi tespit isteminde bulunulamayacağı- Süresinde ibraz edilmeyen ve zamanaşımına uğramış olan çekler yönünden taraflar arasında temel ilişki bulunmaması halinde, keşideci ile hamil arasındaki ilişkinin TTK.’nun 732. maddesi çerçevesinde sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre değerlendirilmesi ve uyuşmazlığın buna göre çözümlenmesi gerektiği- Sebepsiz zenginleşme hükümleri gözetildiğinde ispat külfeti keşidecide olup, keşideci sebepsiz zenginleşmediğini kanıtlamakla yükümlü olduğu-
Davacı tarafından açılan çek zayii istemine ilişkin dava sırasında dava konusu çek, davalı tarafından muhatap bankaya ibraz edilmiş olup, bu nedenle davalı hakkında dava açılmış olduğu, davalıya husumet yöneltilebileceği gözetilmeden davanın husumet yokluğundan reddine karar verilmesinin hatalı olduğu-
Mahkemece birleşen davaya yönelik hüküm kurulmamasının isabetsiz olduğu-
Mahkemece hükmüne uyulan bozma kararı doğrultusunda bankacılık konusunda uzman bir bilirkişi aracılığıyla banka defter ve kayıtları üzerinde inceleme yaptırılmak suretiyle ayrıntılı ve Yargıtay denetimine elverişli rapor alınıp, deliller hep birlikte değerlendirilmek suretiyle varılacak uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi gerektiği-
Davacı bankanın dava dışı olan üçüncü kişi aleyhine icra takibi yaptığı ve takip alacağını Varlık Yönetim A.Ş.’ye temlik ettiği, dava dışı üçüncü kişinin davacı bankada hesabının bulunduğu, ihale bedelinin sehven dava dışı bu üçüncü kişinin hesabına yatırıldığı ve bu kişinin vergi dairesine borçlarının olduğu, vergi dairesinin bu borçlardan dolayı dava dışı bu kişinin hesabındaki paraya e-Haciz koyduğu ve paranın davacı tarafından davalı vergi dairesine ödendiği anlaşılmakla, dava dışı borçlu üçüncü kişinin davalı vergi dairesine borcu olduğu ve bu borca karşılık olarak banka hesabına haciz konulduğu görülmekle, davaya konu olayda, davalı vergi dairesi vergi borcundan doğan alacağına karşılık olarak haciz işlemi uygulayıp parasını tahsil etmiş olduğundan, davalı vergi dairesi yönünden haksız bir zenginleşme söz konusu olmadığından davalıya husumet yöneltilemeyeceği-
Dayanak ilamdaki asıl davada borçlu olmadığına yönelik talep ile birleşen davadaki alacak talebi birbiriyle bağlantılı olup sonuçları itibariyle birbirlerini etkileyeceğinden, birleşen alacak davasına ilişkin kısmının kesinleşmeden takibe konulabileceğinin kabul edilemeyeceği-