Davalının davacılara satışa konu malları teslime hazır olduğunu bildirmesi yönünde ihtar çekmesi, karşı tarafın buna rağmen malları teslim almaması üzerine 3. kişilere satıldığının anlaşılması karşısında, davalının zarara uğradığı düşüncesiyle takibe giriştiği kabul edilebileceğinden takibinde kötüniyetli olduğunun kabulünün isabetsiz olduğu-
Süresinde bankaya ibraz edilmeyen çekin, kambiyo vasfını kaybedeceği ve TTK. mad. 793 uyarınca alacağın temliki hükümlerine tabi olacağı-
Davanın; kredi kartı üyelik sözleşmesinden kaynaklandığı, 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun'un 28.05.2014 tarihinde yürürlüğe girdiği ve davanın 19.08.2015 tarihinde açıldığı, 6502 sayılı Yasa'nın 73/1 maddesi hükmü uyarınca; uyuşmazlığın çözümünde görevin tüketici mahkemesine ait olduğu ve görev hususunun re'sen gözetilmesi, bu yönde bir karar verilmesi gerektiği-
Davanın, borçlu bulunulmadığının tespiti ve ipoteğin kaldırılması istemine ilişkin olduğu, ipoteğe konu borca ilişkin yeniden yapılandırma sonucu düzenlenen çeklerin davacı elinde olmasının, bu çeklerin ödendiğine karine teşkil edeceği, bu nedenle bu çek bedellerinin ödendiği kabul edilmek suretiyle değerlendirme yapılarak sonucuna göre karar verilmesi gerekeceği-
Yerel mahkemenin yargılamayı sonuçlandırdığı kısa kararında “Davanın reddine” denildiği halde, gerekçeli kararında “Davanın reddine, davalının kötüniyet tazminatının kabulü ile asıl alacağın %20'sine tekabül eden 3.800,00.-TL'nin davacıdan alınarak davalıya ödenmesine” denildiği, böylece tefhim edilen kısa karar ile gerekçeli karar arasında davalı yanın tazminat talebi yönünden çelişki yaratıldığı, bu hal, HMK 298/2 maddesine aykırılık teşkil ettiğinden, hükmün bozulması gerekeceği-
İİK'nun 72.maddesinin menfi tespit davalarına ilişkin özel bir düzenleme olması, HMK'nun 209. maddesinin ise genel bir düzenleme olması karşısında; asıl olanın özel bir düzenleme niteliğindeki İİK'nun 72. maddesini esas almak gerektiği, ancak istisnai hallerde ise, HMK'nun 209. maddesini uygulamak gerektiği, istisnai hallerin kazuistik olarak sayılması mümkün bulunmamakta ise de, özellikle somut olayımızdaki gibi, sahtelik açısından açılmış bir dava bulunup bulunmadığı, tedbir kararı tarihinde sahteciliği gösterir delil ve emarelerin mevcudiyeti, bilirkişi raporu gibi hallerin bu kapsamda HMK'nun 209. maddesinin uygulanmasını gerektirir istisnai hal kavramında olduğu, bu halde; teminat alıp almama hususunun açıkça hakimin takdirinde olduğu gibi, yasada alınması gerekli bir teminattan da bahsedilmediği-
Somut olayda sahteciliğe yönelik açılmış bir ceza davasının bulunduğu, dolayısıyla HMK 209.maddesinin uygulanması gerektirir istisnai hallerin mevcut bulunduğu, bu nedenle Yerel Mahkemece tedbire itirazın reddine ilişkin kararında bir isabetsizlik veya takdirde yanılgı bulunmadığı-
Kambiyo senedine dayalı icra takibinde takibe dayanak senedin sahteliği nedeniyle açılan menfi tespit davasında, ihtiyati tedbir yolu ile icra takibinin durdurulmasına ilişkin karara karşı davalının istinaf başvurusu-
Borçlunun, hakkında henüz icra takibi başlamadan önce de yapılabilecek olası bir takibi düşünerek, kendisini bir borçla tehdit eden kimseye karşı “böyle bir borcu bulunmadığının saptanması” için dahi menfi tespit davası açabileceği kabul edilmesi karşısında ,davacının davalının kendisini bir borçla tehdit eden cevabi ihtarı sonrasında, bu davayı açmasında hukuki yararının bulunduğunda hiçbir kuşku olmadığı-
Takibe vaki menfi tespit davası olarak açılan ve ilerleyen süreçte istirdat niteliğini kazanan davada, davalı şirketin sözkonusu beyan ve gönderdiği ekstre ve davacı beyanlarının yapılan sözkonusu takip dosyasına yapılan ödeme miktarına ilişkin farklılıklar içerdiği nazara alınarak; ilgi takip dosyasına yapılan ödemelere ilişkin tüm belge ve makbuzlar incelenmek suretiyle; yapılan ödeme miktarının tam olarak tespiti gerektiği; davacı tarafından yapılan tüm ödemeler dayanak takip dosyası için yapılmış gibi kabul edilerek, sözkonusu ödemelerin hangi borca ilişkin olduğuna ilişkin bir araştırma yapılmaksızın hüküm tesisinin isabetsiz olduğu- Davacıya ait borç ekstresinde görülen takip tarihi öncesi döneme ait taksitlendirilmiş tahakkuka ilişkin bir değerlendirme yapılmadığından ek rapor aldırılması gerektiği-