Yerel mahkeme gerekçesine dayanak yapılan 20/08/2014 tarihli para makbuzu içeriği, makbuzda dava konusu senet ile ilgili bilgilerin yer alması ve senedin tanzim tarihi ile para makbuzunun düzenlendiği tarihin aynı tarihler olması gibi hususların birlikte değerlendirilmesi ve bu makbuzun diğer ödeme makbuzlarından farklı olması karşısında dava konusu senedin davalıya teslim edildiğini gösterdiği, yerel mahkemenin kabulünde olduğu gibi senet bedelinin ödendiğinin tespiti şeklinde yorumlanamayacağı anlaşıldığından mahkemece senet bedelinin ödendiği başka bir yazılı belge ile kanıtlanmadıkça davanın reddi gerektiği gözetilmeden delillerin değerlendirilmesinde yanılgıya düşülerek yazılı şekilde hüküm kurulmasının doğru olmadığı-
Senette , "bedeli teminattır." "bedeli rehindir" gibi bir ibare yer almadığından, senedin rehin cirosu ile değil temlik cirosu ile verildiğinin kabul edilmesi gerektiği-
Takip konusu ipotek akit tablosunun incelenmesinde resmi senedin 1. maddesinde “ Z.Ö. adına kayıtlı taşınmazın 50.000,00 TL ile E. Gıda... Ltd. Şti'nin doğmuş ve doğacak borçlarına karşılık” ifadesinin bulunduğu, bu durumda alınan ipotek teminat ipoteği olup, alacağın ispatının alacaklıya ait olduğu, mahkemece bu yön gözetilmeden ispat külfeti tersine çevrilerek, yazılı şekilde davanın reddinin doğru olmadığı, diğer yandan borçtan şahsen sorumlu olmayan 3. kişiye ait teminat ipoteğinin paraya çevrilmesi için talepte bulunulmasının borçlu ile birlikte 3. kişiye ihtar gerektireceği, bu durum kamu düzenine ilişkin olup, mahkemece re’ sen gözetilmesi gerekeceği, hal böyle olunca mahkemece özellikle icra takip dosyasının aslı dosyaya getirtilip tarafların yukarıda açıklanan hususlar gözetilerek iddia ve savunma delillerine göre karar verilmesi gerekirken, ispat külfeti tersine çevrilerek yazılı şekilde karar verilmesinin bozmayı gerektirdiği-
Dava konusu senedin arka yüzünde imzaları bulunan cirantaların, senette lehtar cirosu bulunmadığından, davalı lehtarın bu şahıslara başvurarak senetten dolayı alacak talebinde bulunamayacağı-Bononun ön yüzünde imzası bulunan avalistlerin, TTK. mad. 702 uyarınca senet borcunun ödenmesinden davalı lehtara karşı müteselsilen sorumlu olduğu-
Bonodan dolayı borçlu olunmadığının tespiti istemiyle açılan davanın asliye ticaret mahkemesinde görülmesi gerektiği-
Davacı, "kefalet imzası bulunmayan kredi sözleşmesinden kaynaklanan alacak için takip yapıldığını" ileri sürerek menfi tespit davası açmış olup, davalı banka ile dava dışı borçlu Şti. arasında düzenlenmiş iki adet genel kredi sözleşmesinin sadece birinde davacının imzası bulunduğundan, mahkemece takip ve dava konusu kredi alacağının "hangi kredi sözleşmesinden kaynaklandığı" hususunda banka kayıtları üzerinde inceleme yaptırılarak rapor alınması gerektiği-
Ödememe protestosu çekilmediği gerekçesiyle ciranta yönünden menfi tespit davasının kabul edilebileceği, hamilin keşideci aleyhine takibe geçmesinin ise mümkün olduğu-
Hem ceza yargılaması hem de menfi tespit davasındaki savunmasında davalı taraf senet metnini talil etmemiş olduğu gibi aleyhine sonuç doğuracak bir beyanda da bulunmadığından, ceza davasında alınan tanık ve davalı ifadeleri yazılı delil başlangıcı olarak değerlendirilip yorumlanamayacağı-
Kambiyo senedine karşı açılmış menfi tespit davasında, davacı "senedin, taşınmaz satışı için verildiğini" ileri sürmüş olup sunulan satış sözleşmesinde dava konusu bononun kayıtlı olmadığı, davalının ise "nakit verdim" diyerek "davacıya borç verdiğini" belirttiğinden, senede karşı senetle ispat külfeti gereğince sunulan deliller karşısında davanın kanıtlanamadığı dikkate alınarak reddi gerektiği-
Davanın, sahtecilik iddiasına dayalı menfi tespit istemine ilişkin olduğu, davacının takibe konu bonodaki imzanın kendisine ait olmadığını iddia ettiği, Adli Tıp Kurumu'nca verilen raporda bonodaki imzanın davacıya ait olduğuna dair kuvvetle muhtemel ifadesine yer verilmiş olup bu şekilde rapor kesin görüşü içermediğinden kabulünün mümkün olmadığı, ayrıca imza incelemesine konu belge asıllarının dava konusu bononun keşide tarihinden önceki döneme ait belgeler bulunmadığından eksik inceleme sonucu düzenlenen raporun hükme esas alınamayacağı, mahkemece bononun düzenlenme tarihinden önce davacı tarafından samimi olarak atılmış olan belge asıllarını getirterek yeniden yapılacak bilirkişi incelemesi sonucunda toplanacak tüm deliller doğrultusunda bir karar verilmesi gerekeceği-