Tüketici kredisi sözleşmesini kefil sıfatı ile imzalayan davalının öncelikle asıl borçluya başvurulup takibin sonuçsuz kalması gerektiğini bunun yapılmadığını, takibin kesinleşmesinden sonra evinde menkul haczi yapıldığını, haciz sırasında muhafaza tehdidi ile maaşının ¾ ünün kesilmesi konusunda muvafakat alındığını, bir süre maaşının ¾ 'ünün kesildiğini, daha sonra başvuru üzerine İcra Hakimliği tarafından bu durum iptal edildiğini ve maaşından ¼ oranında kesinti yapılmaya devam edildiğini, dava tarihi itibariyle yapılan kesintilerin iadesi ile borçlu olmadığının tespitine talebiyle açtığı davanın kabulü ile kötüniyet tazminatının reddine karar verilmesinin isabetli olduğu, eksik vekalet ücretinin düzeltilerek karanın onanmasına karar verilmesi gerektiği-
HMK'nun 304/1. maddesinde hükümdeki yazı ve hesap hataları ile diğer benzeri açık hataların mahkemece düzeltilebileceği, aynı Yasa'nın 305/2. maddesinde ise tavzihin ancak hükmün yeterince açık olmaması, icrasında tereddüt uyandırıyor olması yahut birbirine aykırı fıkralar içermesi halinde yapılabileceği öngörülmüş olup, tashih ve tavzih yoluyla hüküm fıkrasında taraflara tanınan hakların sınırlandırılmasının veya değiştirilmesinin mümkün olmadığı-
20.01.2012 tarihli sulh anlaşması başlıklı belge tamamen bu davanın konusunu oluşturan borcun taksitlere bağlanması ve bu şekilde tasfiyesi sonucunu doğurmakta olup, belge içeriğinden davacının iş bu davadan feragat ettiğinin ve ayrıca mahkeme masraf ve vekalet ücreti haklarından da vazgeçtiğinin açıkça anlaşıldığı, bu durumda mahkemece sunulan belgenin tipik bir sulh anlaşması olduğu ve davayı sonuçlandırmak amacıyla düzenlenmiş olduğunun kabulü gerekirken nitelendirmede yanılgıya düşülerek yazılı şekilde hüküm kurulmasının doğru olmadığı-
Mahkemece ilk olarak icra müdürlüğünün dosyası celp edilerek dosya arasına alınması ve sonrasında ise davacının ilgili kredi sözleşmesinde asıl borçlu veya kefil olması durumunun kesin olarak belirlenmesi, bu hususun tespitinde sonra dava açıldığı tarihte yürürlükte bulunan 4077 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun'un ilgili hükümleri dikkate alınarak ve gerektiğinde bilirkişi incelemesi yapılarak sonucuna uygun karar verilmesi gerekeceği-
Birleşen dosya davacısı bankanın, davalıdan takip tarihi itibariyle toplam 3.002,77.-TL alacaklı olduğunun, bu alacağın 2.662,57.-TL'sının asıl alacak olduğunun, kalan kısmın ise takip öncesi dönem için işlemiş faiz ve faizin bsmv'si olduğunun anlaşıldığı, hükümde “itirazın iptali ile anılan miktar üzerinden takibin devamına” denilmek suretiyle faize faiz yürütülmeyeceğine ilişkin TBK. 121/son maddesine aykırı davranılmış olmasının doğru olmadığı-
Şirketlerin yemin edebilmesi için yemin davetiyesinin şirketin kendisine veya yetkili organlarına usulüne uygun olarak tebliğ edilmesi ve yemin gününde de şirketin temsil ve ilzama yetkili temsilcisinin yemin etmesiyle icra olunacağı, somut olayda davalı şirkete usulüne uygun olarak tebliğ edilmiş bir yemin davetiyesine dosya içerisinde rastlanılmadığı, bu durumda dosya içeriğine uygun olmayan usulsüz yemin gerekçe yapılarak adı geçen şirket yönünden davanın kabulünün doğru olmadığı-
Kural olarak, zayi nedeniyle iptal kararı ile iptaline karar verilen kıymetli evrakın teşhis fonksiyonu sona ereceğinden somut olayda davalı şirkete zayi nedeniyle iptal kararının iptali konusunda dava açmak üzere uygun bir önel verilmesi ve sonucuna göre bir hüküm tesisi gerekeceği-
Kambiyo senedinden kaynaklanan menfi tespit davasının asliye ticaret mahkemesinde görülmesi gerektiği-
Sahtelik iddialarında senedin tanzim tarihinden önceki mukayese imzaların toplanarak imza incelemesi yaptırılmasının gerekeceği, somut olayda mahkemece davacının dava konusu bonoların tanzim tarihinden sonraki tarihlerde atılmış imzalarını taşıyan belgelerin toplandığı ve huzurda imzaları alınarak imza incelemesinin yaptırıldığı, bu şekildeki bir raporun hükme esas alınmasının doğru olmadığı, bu durumda, mahkemece senetlerin tanzim tarihlerinden önceki tarihlerde atılmış davacı imzalarının bulunduğu mukayese belgeler araştırılıp getirilerek konusunda uzman bilirkişiden veya Adli Tıp Fizik İhtisas Dairesi'nden imza incelemesi ile ilgili olarak yeni bir rapor alınıp tüm deliller hep birlikte değerlendirildikten sonra varılacak uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi gerekeceği-
İlk açılan menfi tespit davasının açılmamış sayılmasına dair verilen karar, ikinci açılan menfi tespit davasından sonra kesinleştiğinden, ikinci menfi tespit davasının derdestlik nedeniyle reddi gerektiği-