İİK’nun 72/6 maddesinde “Borçlu, menfi tespit davası zımnında tedbir kararı almamış ve borç da ödenmiş olursa, istirdat davası olarak devam edilir.” hükmünün yer aldığı, somut olayda, tespit davası zımmında tedbir kararı alınmamış olduğunun ve bu sırada davacı vekilinin ilk celsede borcun tamamının icra dosyasında davacının maaşından kesilerek ödendiğini belirttiğinin anlaşıldığı, mahkemece, ödenen bu bedelin tespiti ile anılan yasa hükmü gereğince ödenen miktar yönünden istirdata karar verilmesi gerekirken, menfi tespit kararı verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu-
İİK mad. 72/8 uyarınca icra takibinden sonra açılan menfi tespit davalarının, takibi yapan icra dairelerinin bulunduğu yer mahkemesinde açılabileceği gibi davalının yerleşim yeri mahkemesinde de açılabileceği- Davacının borçlu bulunmadığını ancak yazılı delillerle ispatlayabileceği, davalının muvafakati olmaksızın tanık beyanları esas alınarak karar verilmesinin isabetsiz olduğu-
Taraflar arasında görülmekte olan menfi tespit davasına konu bonolar yönünden ‘’bedelsiz senedi kullanma suçundan’’ dolayı davalı H. hakkında ceza davası açıldığı ve ceza yargılamasının devam ettiği anlaşıldığından TBK 74. maddesi gereğince ceza mahkemesince verilecek mahkumiyet kararının hukuk hakimini bağlayacağı gözetilerek, onun sonucunun beklenip bir karar verilmesi gerektiği-
Asıl davacı H.H. Paz.San.ve Tic.Ltd. Şti tarafından davalı G. Dış Tic.- Şeyhamit Kara aleyhine açılan menfi tespit, birleşen 2011/15 esas sayılı dosya davacı H...Ltd.Şti. tarafından davalı Ş.K. aleyhine açılan menfi tespit davası olup, birleşen ...... esas sayılı davanın ise Ö. Gümrük Müşavirliği Hizm.Ltd. Şti. tarafından davalı H....Ltd.Şti. aleyhine açılan itirazın iptali davası olduğu, birleşen davaların bağımsızlıklarını koruyacakları, HMK 297. maddesine göre kararda her bir dava bağımsız olduğundan tarafların ayrı ayrı gösterilmesi gerekeceği, somut olayda infazda tereddüte yol açacak şekilde ve HMK 297’ye aykırı gerekçeli karar yazıldığı anlaşıldığından hükmün bozulması gerekeceği-
İştirak halinde mülkiyette mirasçıların terekeye ait bir mal, hak, borç veya alacaktan yalnız kendi payına düşen kısım için dava açamayacağı, çünkü bir mirasçının iştirak halindeki pay üzerinde tasarrufta bulunma yetkisinin olmadığı; bu durumda mahkemece davacılara, murisin diğer mirascılarının da davaya katılmaları veya terekeye mümessil tayin ettirmeleri konusunda süre verilerek dava şartı oluşturulduktan sonra hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerektiği-
Davacı tarafça davalıya iade edilen faturanın tek başına alacağın varlığını göstermeyeceği, bu durumda fatura alacağı içeriğinin mevcut olduğunu davalının ispat ile yükümlü olduğu- Bilirkişi raporunda "fatura konusu alacağın teknik yatırım bedeli olduğu" belirtilmiş olduğuna göre, bayiliğe konu taşınmazda keşif yapılarak sözleşme uyarınca taşınmazda yapılan yatırımların fayda sağlayıp sağlamadığı ve halen kullanıma devam edilip edilmediği konusunda uzman bilirkişi aracılığıyla rapor alınarak sonucuna göre (istirdat birleşen alacak davalarında) bir karar verilmesi gerektiği-
Bono iptali davası- Tescilli araçların satış ve devirlerinin noterde yapılması gerektiği, noter dışında yapılan motorlu araç satış ve devirlerinin geçersiz olacağı ve geçersiz satışlarda herkesin aldığını iade etmesi gerektiği-
İİK. mad. 72/5 uyarınca, dava borçlu lehine hükme bağlandığı takdirde kötüniyet tazminatına hükmedilmesi için davalı alacaklının icra takip tarihi itibarıyla takipte kötüniyetli olması gerektiği-
Yargılama aşamasında icra dosyasına ödeme yapılarak dosyanın infaz edilmesi halinde, yasa gereği, menfi tespit davasının istirdada dönüşeceği- Asıl davada davacının borçlu olmadığının tespitine karar verilerek ödenen bedelin istirdaden davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmesiyle birlikte, diğer itirazın iptali davasının konusunun kalmadığı- İcra kefilinin de, icra kefili olarak yaptığı ödemeyi İİK. mad. 361 uyarınca geri alabileceği- Talep olmadıkça, HMK.'nın 26. maddesine aykırı olarak, faiz yürütülemeyeceği-
TTK. mad. 687'de "Poliçeden dolayı kendisine başvurulan kişinin, düzenleyen veya önceki hamillerden biriyle kendi arasında doğrudan doğruya varolan ilişkilere dayanan def’ileri başvuran hamile karşı ileri süremez; meğer ki, hamil, poliçeyi iktisap ederken bile bile borçlunun zararına hareket etmiş olsun" hükmüne yer verildiği-