Davalı borçlu aleyhine girişilen icra takibinin kesinleşmesinden hemen sonra söz konusu satışların yapılmış olması, devralan davalıların icra takip dosyası borçlusunun teyzesinin oğlu ve köylüsü olması, devredilen taşınmazların miktarları ile traktör gözetildiğinde satış bedellerinin düşük olması, davalı borçlu tarafından çekilen kredilerin bir kısmının taşınmazın alım tarihlerinden çok önce olması ve taşınmazın alım tarihinden sonraki kredilerin ise söz konusu taşınmazların ve traktörün alımı için kullanıldığının sabit olmaması gözetildiğinde devirlerin muvazaalı olduğunun kabulü ile "icra dosyasındaki alacak miktarı ile sınırlı olmak üzere, davacıya dava konusu taşınmazlar ile traktör üzerinde haciz ve satış isteyebilme hakkı tanınması" şeklinde TBK 19 uyarınca açılan davanın kabulüne karar verilmesi gerektiği-
Dava konusu aracın davalı borçlunun elindeyken noterlikçe düzenlenen satış sözleşmesi ile davalı üçüncü kişiye, ondan da gene noterlikçe düzenlen satış sözleşmesi ile davalı dördüncü kişiye devredildiği, Davalı dördüncü kişinin kötü niyetinin ispat edilememesi sebebi ile dava konusu aracın davalı dördüncü kişinin elinde kaldığı, mahkemece İİK 283/2 hükmü gereğince dava konusu aracın davalı üçüncü kişiden davalı dördüncü kişiye devir tarihindeki gerçek değeri üzerinden üçüncü kişinin tazminat ile sorumlu tutulmasına karar verilmesi gerekirken infazda tereddüt yaratacak şekilde sözleşmelerin iptaline biçiminde karar verilmesinin doğru olmadığı-
Davacı tarafından dosyaya sunulan mükellef borç listesine göre, dava konusu alacağın 2005-2008 vergilendirme dönemine ilişkin olduğu, ödeme emirlerinin bir kısmının ilanen tebliğ edildiği, bir kısmının da 18.11.2014'de tebliğ edildiği anlaşıldığından, mahkemece konusunda uzman bilirkişiden, tasarruf tarihi itibari ile (24.04.2012) doğmuş vergi borcunun da tespiti yapılarak, tasarruf tarihi itibari ile doğmuş olan vergi aslı ve fer'ileri üzerinden iptal kararı verilmesi gerekirken güncel vergi borcu ile sınırlı olmak üzere cebri icra yetkisi verilmesi yönünde hüküm kurulmasının doğru olmadığı- Dava konusu gayrimenkul tasarrufa konu 3/32 hisse olmasına rağmen mahkemece hisse belirtilmeksizin iptale karar verilmesinin doğru olmadığı- 6183 sayılı Yasa'nın uygulanmasından doğan her türlü davalar için avukatlık ücreti tutarının maktu olarak belirleneceği-
Tapu kayıtlarından dava konusu taşınmazın davalı üçüncü tarafından dava dışı bir şahsa devredildiği tespit edildiğinden, mahkemece ilgili tapu müdürlüğünden dava konusu gayrimenkulü satın alan 4. kişinin kim olduğunun ve adres bilgilerinin tespit edilmesi, davacı alacaklı tarafından 4.kişi konumundaki kişinin kötü niyetli olduğunun ileri sürülmesi halinde adı geçenin davaya dahil edilip edilmeyeceği hususunda seçimlik hakkının hatırlatılması, davaya dahil ettiği takdirde 4.kişiye tebligat yapılarak taraf teşkilinin sağlanması, aksi halde üçüncü kişi yönünden davanın tazminata dönüştüğü kabul edilerek tarafların iddia ve savunmaları dinlenip delilleri toplandıktan sonra hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekeceği-
Davalı borçlu ve üçüncü kişinin aynı ilçede (A.ağa) oturuyor olmaları, satış tarihi itibari ile ilçenin 85.000 nüfusa sahip olması ve yine aynı tarihte birden fazla taşınmaz alımının tek başına muvazaayı göstermeyeceği, borçlunun akrabalarına ait olan şirketin borçlu ile aynı alanda faaliyeti ve aralarında ticari ilişki olduğuna dair delil bulunmaması nedeni ile, mahkemenin bu gerekçelerinin yerinde görülmediği- Bağımsız bölümlerin tapuda toplam 40.000 TL'ye alındığı, taşınmazın üzerinde bulunan ipoteğin 395.000,00 TL ödenerek kaldırıldığı, (yani, bu taşınmazlar için toplam 435.000,00 TL ödeme yapıldığı) ve bilirkişilerce taşınmazların toplam değerinin 840.000,00 TL olarak belirtildiği anlaşıldığından, her iki değer arasında bir mislini aşan bir fark olmadığından İİK. mad. 278/3-2 uyarınca iptal koşulları oluşmadığı-
İİK.'nun 283. maddesine göre, mahkemece dava konusu taşınmazın davalı borçlu ile davalı üçüncü kişi arasındaki satış işlemine ilişkin tasarrufun iptali ile davacı alacaklıya ........ İcra Müdürlüğünün .......... sayılı dosyasındaki alacak ve fer'ileriyle sınırlı olarak haciz ve satış yetkisi verilmesine karar verilmesi gerekeceği- Dava konusu tasarrufların birden fazla olduğu, borçlu davalıların taşınmazlarını farklı kişilere devrettiği anlaşıldığından, her bir tasarruf için satış tarihindeki gerçek değerler ile icra takibindeki alacak (şayet aciz belgesi var ise bu belgedeki) miktarı nazara alınarak ayrı ayrı harç, yargılama gideri ve vekalet ücretine hükmedilip davalıların sorumlu olduğu miktarın ayrı ayrı belirlenmesi gerekirken davalıların tek vekalet ücreti, harç ve yargılama giderinden sorumlu tutulması da doğru değil bozma nedeni ise de yapılan yanlışlıkların giderilmesinin yargılamanın tekrarını gerektirir nitelikte olmadığı-
6183 sayılı yasanın 24 ve devamı maddeleri gereğince açılmış tasarrufun iptali istemine ilişkin davalarda, dava kabul edildiği takdirde tasarruf tarihine kadar olan vergi borcu fer'ileriyle hesaplanarak bu miktar üzerinden tasarrufun iptaline karar verilmesi gerekeceği, bu durumda; mahkemece tasarruf tarihi itibariyle var olan vergi borcu ve borç ödeninceye kadar işleyecek gecikme zammı ile sınırlı olarak dava konusu tasarrufun iptaline ve bu miktarla sınırlı olarak davacıya haciz ve satış yetkisi verilmesine karar verilmesi gerekirken, dava konusu alacak ve fer'ileri ile ilgili sınırlı olmak üzere tasarrufun iptaline karar verilmesinin doğru olmadığı, ne var ki bu yanılgının giderilmesinin yargılamanın tekrarını gerektirir nitelikte olmadığı-
Nam-ı müstearın, adını herhangi bir nedenle gizli tutmak isteyen bir kişinin, sözleşmeyi kendi hesabına, başka bir kişiye yaptırması olduğu- Nam-ı müstear niteliğindeki tasarruf işlemlerinin tasarrufun iptali davasına konu olabileceği- Nam-ı müsteara dayalı tasarrufun iptali isteğine ilişkin davalarda yaklaşık ispat ve diğer koşulların varlığı değerlendirilmeden, mahkemece, “ihtiyati haciz talebinin reddine" karar verilemeyeceği-
Markaların üçüncü kişilere devrine ilişkin açılan iptal davasında, "davalı borçlunun adına kayıtlı başkaca markaları olup olmadığı, söz konusu markaların değerlerinin bulunup bulunmadığı, elden çıkartılan dava konusu markalar haricinde elinde kalan markalar varsa sermaye büyüklüğüne etkisinin ne olduğu, dava konusu markaların ticari işletmenin mühim bir kısmını teşkil edip etmediği" konusunda bilirkişi raporu alınmaksızın eksik inceleme ve araştırmaya göre karar verilmesinin hatalı olacağı- Dava konusu markaların dava dışı bir başka şirkete devredilmesi halinde, davacı vekiline adı geçen firmanın davaya dahil edilip edilmeyeceği, davaya dahil edilmeyecek ise talebini tazminata çevirip çevirmeyeceği hususunda beyanda bulunmak üzere süre verilmesi gerektiği-
Davanın 283/1. maddesi gereğince bedele dönüşmesi halinde, dava konusu şeyin üçüncü kişilerin ellerinden çıkardıkları tarihteki değeri ile sınırlı olarak ve takip konusu alacak ve fer'ilerini geçmeyecek şekilde belirlenen bedelin davacı üçüncü kişilerden tahsili gerekirken, takip konusu alacak ve fer'ilerinin tasarruf tarihindeki miktarı ile sorumlu tutulmasının isabetli olmadığı-