6183 sayılı Kanun’un 31. maddesi gereğince dava konusu taşınmazı kötüniyetle elden çıkartanların ellerinden çıkardıkları tarihlerdeki değeri belirlenerek ve o tarihteki kamu borcu tespit edilip o borç ile sınırlı olarak müştereken ve müteselsilen ve tahsilde tekerrür olmamak kaydı ile tahsiline karar verilmesi gerekeceği-
Davacılar vekillerinin dilekçelerindeki vakıaların açıklanması gözetildiğinde, asıl davanın İİK 277 ve devamı maddeleri uyarınca açılmış olduğu anlaşıldığından, asıl dava yönünden İİK 277 vd.na göre tasarrufun iptali koşulları olup oluşmadığı belirlenmeksizin karar verilmesinin hatalı olduğu- Birleşen dava yönünden davacı vekillerinin özellikle temyiz dilekçelerinde ileri sürdükleri beyanlara göre birleşen davanın TBK 19 maddesine dayalı olarak açıldığının anlaşıldığı- Basit yargılama usulüne tabi tasarrufun iptali davasının, yazılı yargılama usulüne tabi TBK 19'a dayalı dava ile birlikte görülemeyeceği, birleşen dosyanın tefrik edilerek birleşen davanın TBK m. 19 koşulları kapsamında değerlendirilmesi gerektiği-
Borçlu hakkında birden fazla takip olduğu ve dava konusu araç yönünden açılmış başkaca tasarrufun iptali davaları da olduğu anlaşıldığından, davalı üçüncü kişilerin aracın bedelinden sadece bir kez sorumlu olmaları nedeni ile hüküm fıkrasına 'tahsilde tekerrür oluşturamayacak şekilde' ifadesi eklenerek tahsile karar verilmesi gerektiği-
İcra takibine konu alacağın, tasarrufun yapıldığı tarihten önce var olup olmadığı hususunun, her iki tarafın ticari defter, kayıt ve konuya ilişkin sunulacak tüm belgeler üzerinde mali müşavir bilirkişiye inceleme yaptırılıp alınacak rapor sonucuna göre borcun gerçek doğum tarihi tespit edilerek bu koşulun gerçekleşip gerçekleşmediğinin araştırılması, borcun daha önce doğduğunun ispatlanması durumunda işin esasına girilerek iptal nedenlerinin oluşup oluşmadığı araştırılarak sonucuna göre karar verilmesi, aksi durumun tespiti halinde ise davanın ön koşul yokluğu nedeni ile reddine karar verilmesi gerekeceği-
Tasarrufun iptali davasına konusu mal borçlunun borcu nedeniyle davalı üçüncü kişinin elinden çıkmış ise üçüncü kişi yapılan satıştan elinde artı bir para kalır ise o miktar ile sorumlu olacağı- Somut olayda; borçlunun borcu nedeniyle yapılan satış sonucu üçüncü kişi konumundaki davalının mamelekinde kalan bir para olmadığı anlaşıldığından davanın konusuz kalması nedeniyle karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesi gerektiği- Davanın konusuz kalması sebebiyle, davanın esası hakkında karar verilmesine gerek bulunmayan hallerde, davanın açıldığı tarihteki haklılık durumuna göre yargılama gideri ve vekalet ücretinin haksız olan tarafa yükletilmesi gerektiği-
Mahkemece, açılan katkı payı alacağı davasının kesinleşmesi beklenerek, davacının bir alacağının olduğunun kesinleşmesi halinde TBK’nun 19. maddesi gereğince İİK’nun 283/1 maddesi kıyasen uygulanarak davalılar arasında gerçekleşen taşınmaz devrine ilişkin tasarrufun iptali ile davacı yararına hükmedilecek katkı payı alacağı ve fer’ileriyle sınırlı olmak üzere dava konusu taşınmaz üzerinde davacıya haciz ve satış yetkisi verilmesi gerektiği-
Davanın; 6183 sayılı yasanın 24 ve devamı maddeleri uyarınca açılan tasarrufun iptali istemine ilişkin olduğu, mahkemece uzman bilirkişi incelemesi yaptırılarak, davalı borçlunun tasarruf tarihine kadar olan vergi borçlarının ferileriyle birlikte belirlenerek, bu miktar üzerinden davacının alacak ve ferileriyle sınırlı olarak tasarrufun iptaline karar verilmesi gerekirken, yazılı olduğu üzere, tasarruf tarihine kadar doğan vergi borcu tespit edilmeden tasarrufun iptaline karar verilmesinin doğru olmadığı-
Muvazaa davasının Türk Borçlar Kanununun 19’uncu maddesine; iptal davasının ise İcra İflas Kanununun 277 ve devamı maddelerine dayandığı, bu davalar aynı anda görülebileceğinden, derdestlik itirazında bulunulamayacağı, alacaklının bu iki davadan birini tercih edebileceği gibi, her iki davayı da ayrı ayrı da açabileceği- Davacıların davalı ... A.Ş. aleyhine devam eden icra takibi bulunduğu, davaya konu ipoteğin muvazaalı tesis edildiğinin davacılar tarafından kanıtlandığı- Türk Borçlar Kanununun 19’uncu maddesi uyarınca işlem yapıldığı iddiasına dayalı ipoteğin kaldırılması istemine ilişkin davada, davacıların iddiasının alacağın tahsiline yönelik bulunduğu gözetilerek İİK m. 283/1 kıyasen uygulanarak ipoteğin terkinine gerek olmaksızın davacıların alacakları ve fer’ileriyle sınırlı olmak üzere ipoteğin hükümsüzlüğüne karar verilmesi gerektiği-
Dava devam ederken taraflardan birinin ölümü halinde, TMK'nın 28/1. maddesi uyarınca; ölen kişinin taraf ehliyetinin son bulacağı- Bu durumda, mirasçıları da ilgilendiren, mirasçıların mal varlığı haklarını etkileyen davaların, tarafın ölümüyle konusuz kalmayacağı- Ölen tarafın mirasını reddetmeyen mirasçılarının, davayı mecburi dava arkadaşı olarak hep birlikte takip etmeleri gerektiği- Davacının alacağının yargılama sırasında tamamen ödenmesi halinde konusuz kalan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesi gerekeceği-
Dava konusu markaların borcun doğumundan sonra, borçlular ile organik bağ içinde olan diğer bir şirkete devir edildiği, devirden sonra üçüncü kişi şirketin markayı kullanmadığı, dava dışı bir başka şirkete lisans yoluyla kullandırdığı, markaların koruma sürelerinin dolduğu üçüncü kişinin korumayı yenilemediği, bu hali ile mali değerinin çok düşmüş olduğu olguları birlikte değerlendirildiğinde, marka devrinin ticari kar amacının dışında sadece borçlunun alacaklılarından kaçırma amacı ile muvazaalı olarak yapılmış olduğu- TBK19'a dayalı olarak açılan muvazaalı işlemin iptaline ilişkin davanın kabulüne karar verilmesi gerektiği-