Davanın "BK 18 (TBK 19)'a dayalı muvazaalı işlemin iptali" istemine mi yoksa "İİK. 277 vd.na dayalı tasarrufun iptali" istemine mi ilişkin olarak açıldığının tespiti ile hak düşürücü süre hakkında-
Dava konusu tasarrufların, davacı İdare'nin ...... tarihli yazı ile bildirdiği tasarruf tarihine kadar olan vergi borcu miktarı kadar alacak ve fer'ileriyle sınırlı olarak iptaline karar verilmesi gerekeceği- Davalı .... eldeki davada 4. kişi ve davalılar ....,..... ve ..... 5.kişi durumunda olduklarından onlar hakkında iptal kararı verilebilmesi için kötüniyetli olduklarının davacı tarafından ispatlanması yani adı geçen 4. ve 5. kişilerin borçlunun durumunu ve amacını bilen veya bilebilecek kişilerden olduğunun ispatlanması gerekli olup 4.ve 5.kişiler yönünden bedel farkı varlığının iptal nedeni olarak kabulünün mümkün olmadığı, bu nedenle, mahkemenin davalı 4. kişi ....... adına kayıtlı taşınmazlar yönünden bedel farkını gerekçe göstererek davayı kabul etmesi, davalı 5.kişiler ......., ..... ve ........... yönünden ise davanın bedele dönüşmesi düşünülmeden reddinin doğru olmadığı- Mevcut delillerin 6183 sayılı AATUHK'nun 30.maddesi gereğince değerlendirilmesi; iptal koşullarının varlığı halinde 31/10/2005 tarihli tasarruf tarihine kadar olan davacının alacak ve fer'ileriyle sınırlı olarak dava konusu bu tasarrufların iptaline, davalı 5.kişilerin kötüniyetli oldukları ispatlanamadığı, davalı 4.kişinin kötüniyetli olduğu sonucuna varıldığı takdirde davanın davalı 3.kişi ve 4.kişi yönünden bedele dönüşmesi nedeniyle 6183 Sayılı AATUHK'nun 31.maddesi gereğince davacının tasarruf tarihine kadar olan alacak ve fer'ileriyle sınırlı olarak davalı 3. kişi ve davalı 4. kişinin bu taşınmazları elden çıkardıkları tarihteki değeri kadar tazminatın davalı 3. kişi ve 4. kişiden tahsiline karar verilmesi, davalı 4.kişinin kötüniyetli olmadığı sonucuna varılması halinde ise, 6183 Sayılı AATUHK'nun 31.maddesi gereğince davacının tasarruf tarihine kadar olan alacak ve fer'ileriyle sınırlı olarak yalnızca davalı 3. kişinin bu taşınmazları elden çıkardığı tarihteki değeri kadar tazminatın davalı 3. kişiden tahsiline karar verilmesi gerekeceği- 6183 sayılı Yasa'nın uygulanmasından doğan her türlü davalar için avukatlık ücreti tutarının maktu olarak belirleneceği-
Mahkemece yapılan incelemede, davalı borçlular ile davalı dördüncü kişinin birbirinden farklı köylerin nüfusuna kayıt olduğu, davalı dördüncü kişinin taşınmazı devraldıktan sonra kendisinin ikamet ettiği, davalının dava konusu taşınmazı bankadan kredi çekerek aldığı ve bu kredi evraklarını dosyaya sunduğu, adına kayıtlı aracı dava konusu taşınmazın bedelinin bir kısmını ödemek amacıyla evi satan üçüncü kişiye devretmiş olduğu anlaşıldığından, ayrıca davalı dördüncü kişi ile davalı borçluların aynı ilçe nüfusuna kayıtlı olmasının kötü niyeti ispata yeterli olmayacağından, davanın dördüncü kişi yönünden reddi ile davalı üçüncü kişinin taşınmazı elden çıkardığı tarihteki gerçek değeri üzerinden tazminatın alacak ve fer'ileriyle sınırlı olmak üzere davalı üçüncü kişiden tahsiline karar verilmesi gerekeceği-
İcra dosyası içeriğinden borçlunun alacağa yeterli taşınır ve taşınmaz malının bulunmadığı ve karar düzeltme aşamasında sunulan haciz tutanağının İİK. 105 kapsamında aciz belgesi niteliğinde olduğu anlaşıldığından, davanın esasına girilmesi gerektiği- Borca karşılık olarak yapılan devrin İİK. mad. 279/2-2 gereğince iptali gerektiği- Kötü niyeti ispatlanmayan dördüncü kişiler hakkındaki tasarrufun iptali davasının reddine ve bu durumda davalı üçüncü kişinin taşınmazı elinden çıkardığı tarihteki değeri oranında tazminatla (alacak ve ferilerini geçmeyecek şekilde) sorumlu tutulması gerektiği-
Mahkemece, davalı üçüncü kişi ile davalı borçlunun kardeş olduğu, davalı dördüncü kişi ile de davalı üçüncü kişinin de akraba olduklarının anlaşılmasına göre davalı dördüncü kişinin davalı borçlunun durumunu bilen ve bilmesi gereken kişi olup olmadığı tartışılarak sonucuna göre karar verilmesi gerektiği, davalı dördüncü kişinin davalı borçlunun durumunu bilen kişi olduğunun(kötü niyetli olduğunun) anlaşılmasına göre davanın kabulüne, tasarrufun iptali ile davacı alacaklıya cebri icra yetkisi verilmesine karar verilmesi, davalı dördüncü kişinin davalı borçlunun durumunu bilen ve bilmesi gereken kişi olduğunun anlaşılamaması(iyi niyetli olması) halinde davalı dördüncü kişi yönünden davanın reddine, davalı üçüncü kişi yönünden ise dava konusu gayrimenkulü davalı dördüncü kişiye devredildiği tarihteki gerçek değeri belirlenerek davalı davalı üçüncü kişinin tazminat ile sorumlu tutulmasına karar verilmesi gerektiği-
Menfi tesbit davası açan davalılar, yönünden, bozulan ancak henüz kesinleşmemiş olan bu davanın tasarrufun iptali davasında bekletici mesele yapılması gerektiği- Hakkındaki takip kesinleşen ve menfi tesbit davası açmayan borçlu yönünden ön sorun bulunmadığı- Davalı borçlu hakim ortağı olduğu bankayı zarara uğrattığı gerekçesi ile banka BDDK'ya devredilmiş ve davalı borçlunun mallarına TMSF tarafından el konulmuş ve davalı üçüncü kişi TMSF ile anlaşarak borçluya ait değişik medya kuruluşlarını işletmek üzere lisans hakkını almış ,daha sonra gelişen olaylar nedeni ile borçlu TMSF'ye şikayet dilekçisi vererek, TMSF'nin bilgisi dışında davalı üçüncü kişiyle anlaşmalar yapıldığını belirterek, bu sözleşmeleri TMSF'ye sunmuş olup davalı borçluya ait mal varlıklarının davalı üçüncü kişiye ait şirketlere aktarılarak bir birlik oluşturduğu, tarafların eşit yönetim ve eşit hisse devrinden söz edilen sözlemeler yaptığı anlaşıldığından, taraflar arasında bir tasarruf işleminin olmadığından söz edilmesinin mümkün olmadığı- Borçlu ve grubuna ait borçlardan dolayı satış sonucu yapılan sıra cetveline göre artan bir paranın kalmadığı anlaşıldığından, tasarrufun iptali istemi ile açılan davanın konusu kalmadığından, konusu kalmayan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilerek, davanın konusuz kalması halinde hakim davanın açıldığı tarihteki tarafların haklılık durumuna göre yargılama giderini takdir ve hükmetmeyeceğinden, davalı borçlu ile ilgili davanın ön koşulları mevcut olup davalı üçüncü kişi ile yapılan işlemlerin mal kaçırma amacı ile yapıldığından ve bu hali ile davacının haklı olduğu anlaşıldığından yargılama giderinin buna göre belirlenmesi gerektiği- Davacı alacaklı iki ayrı takip dosyasından, borçlular aleyhine takip yapığından ve görünürde tasarrufun sadece gerçek kişi borçlu tarafından yapıldığı düşünülse de, dosya içerisinde mevcut belgeler ve TMSF tarafından alınan karar ve protokollerden borçlu şirketin hakim ortağı gerçek kişi borçlu olup, yapılan devir işlemlerinin bu iki şirketin isminin geçtiği ve davalı üçüncü kişinin sözleşmede imzası bulunan ve kendi grubu adına, karar verip imza atan kişi olması nedeni ile davacı alacaklının davalılara husumet yöneltmesinde bir sorun olmadığı-
6183 sayılı Yasa'nın 24. ve devamı maddelerine dayalı olarak açılan tasarrufun iptali davasına ilişkin davada, davalı şirket tarafından davalı üçüncü kişiye ödenen miktarın tespiti ile bu miktarın davacı idarenin vergi alacağını geçmemek üzere davalı üçüncü kişiden tahsili ile davacı idareye verilmesine, alacağın temliki işlemi nedeniyle davalı şirket tarafından davalı üçüncü kişiye henüz ödenmeyen miktar varsa bu miktar üzerinde davacı idareye vergi alacağını geçmemek üzere haciz yetkisi verilmesine karar verilmesi gerekeceği-
Kesin hükmün varlığı için, her iki davanın taraflarının, müddeabihin ve dava sebebinin aynı olması gerektiği- "Katkı payı alacağına ilişkin hükmedilecek tazminatı ödememek amacıyla taşınmazın davalı tarafından danışıklı olarak diğer davalıya devredildiği" iddiasıyla açılan davada, satışın danışıklı olduğunun kanıtlanması durumunda davacının, satışa konu edilen maldan alacağının tahsili için yararlanabileceği; davacının bu hakkı, "ayni" değil, "şahsi" bir sonuç doğuracağından, "tapunun iptaline" değil, İİK. mad. 283/1 gereğince, "iptal ve tescile gerek olmaksızın, davacıya, taşınmazın haciz ve satışını isteyebilme hakkı tanınmasına" karar verilmesi gerektiği- Boşanma davasının karara bağlanmasından bir hafta sonra, çok düşük bir bedelle, hiçbir işi olmayan yeğeni diğer davalıya "satış göstererek" tapudan yapılan devrin katkı payı alacağından kurtulmaya yönelik olarak muvazaalı yapıldığı- "Davanın BK’nın 18. (TBK.nın 19.) maddesine göre açılan tasarrufun iptali davası niteliği taşıdığı ve taleple bağlılık ilkesi gereğince de İİK. 277 vd.na göre açılan tasarrufun iptali davası niteliğini taşımaması nedeniyle, İİK. mad. 283/1-2 uyarınca karar verilemeyeceği" şeklindeki görüşün HGK çoğunluğu tarafından benimsenmediği-
Üçüncü kişinin mal veya hakkı dava sırasında elinden çıkarması veya elin çıkardığının dava sırasında öğrenilmesi halinde davanın ıslahına gerek olmadan davacı alacaklının davaya bedel davası olarak devam edilmesini isteyebileceği veya devralan 4. kişiyi davaya dahil ederek davaya devam edebileceği-
Mahkemece dava konusu aracın davalı tarafından dava dışı kişilere devredilmiş olup olmadığı araştırılıp tespit edilmediğinden ve davacıdan aracın devredildiği dava dışı kişileri davaya dahil edip etmeyeceği ya da İİK'nun 283/2 maddesine göre davasını bedele dönüştürüp dönüştürmediği sorulmadığından, mahkemece, aracın devredildiği dava dışı kişileri tespit ederek, davacıdan bu kişileri davaya dahil edip etmeyeceği ya da İİK'nun 283/2 maddesine göre davasını bedele dönüştürüp dönüştürmediği sorularak, davaya dahili istenildiğinde, taraf teşkilini tamamlamak aksi durumda ise bedele dönüşme halinde davalı üçüncü kişinin tasarrufa konu aracı elinden çıkardığı tarihteki gerçek değeri oranında ve davacının alacak miktarı ile sınırlı olarak tazminata mahkum edilmesi yönünde karar verilmesi gerekeceği-