İİK’nın 283/II maddesine göre dava konusu mal ve hak, lehine tasarruf yapılmış olan 3. kişinin elinde ise iptal davasının konusu o mal veya hak üzerinde cebri icraya devam edilmesi, lehine tasarruf yapılan kişi o mal veya hakkı elinden çıkarmış ise o zaman 3.kişinin o mal veya hakkın değeri oranında tazminata mahkum edilmesi gerekeceği, 3. kişinin mal veya hakkı dava sırasında elinden çıkarması veya elin çıkardığının dava sırasında öğrenilmesi halinde davanın ıslahına gerek olmadan davacı alacaklı davaya bedel davası olarak devam edilmesini isteyebileceği veya devralan 4. kişiyi davaya dahil ederek davaya devam edebileceği-
Davalı borçlunun iş yerinin devredilmesine göre söz konusu tasarrufun; İİK’nın 280/son maddesi gereğince, ticari işletme devri mahiyetinde olup olmadığı tartışılmaksızın ve davalı 3. kişi ile davalı borçlunun faaliyet alanı aynı olan asansör işinde olduğu hususu dikkate alınmaksızın mahkemece yazılı olduğu şekilde hüküm tesisinin isabetli olmadığı- Mahkemece davacı alacaklı tarafından, gayrimenkulün devredildiği 4. kişi ve 5. kişi konumundaki kişilerin kötü niyetli olduğunun ileri sürülmesi halinde adı geçenlerin davaya dahil edilip edilmeyeceği hususunda seçimlik hakkının hatırlatılması, davaya dahil ettiği takdirde 4. kişiye ve 5. kişiye tebligat yapılarak davaya dahil edilerek taraf teşkilinin sağlanması, aksi halde üçüncü kişi yönünden davanın tazminata dönüştüğü kabul edilerek tarafların iddia ve savunmaları dinlenip, delilleri toplandıktan sonra hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekeceği-
Davalı 3. kişinin cevap dilekçesindeki ifadeleri ile tanıkların beyanlarından; dava konusu teknenin borçluya ait olduğunun, onun tarafından yaptırıldığının, davalı üçüncü kişinin ise onun taşeronu olduğu ancak davalı üçüncü kişinin teknenin işçilik alacaklarına karşılık olarak kendi adına tescil edildiğini iddia ettiğinin anlaşıldığı, o halde mahkemece davalı 3. kişinin ifadesinde geçen tekne faturalarında ismi geçen şahıs da dinlenerek, dava konusu teknenin kendisi tarafından nasıl ve hangi aşamaya kadar yapıldığı, sonrasında davalı 3. kişinin bu tekne yapımı için gereken işçilik ücretinin ne olduğu ve malzemenin nasıl temin edildiği gibi hususlarda beyan, belgeler alınarak gerekirse bu belgelere göre konusunda uzman bilirkişi aracılığı ile 3. kişinin bu tekne için işçilik bedeline göre teknenin tamamını adına tescilinin yerinde olup olmadığı araştırılarak, oluşacak sonuca göre , borçlunun kendisine ait olan teknenin mal kaçırma amacı ile üçüncü kişi adına tescil edilip edilmediği değerlendirilerek, değerlendirmenin bu yönde olması halinde diğer davalıların borçlunun mali durumunu bilen veya bilmesi lazım gelen kişilerden olup olmadığı, kötüniyetli olup olmadıkları, İİK'nun 283/2.maddesi gereğince davanın bedele dönüştürüp dönüştürmeyeceği tartışılarak oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekeceği-
İcra İflas Kanunu'nun 277. ve devamı maddelerine dayalı açılan tasarrufun iptali davalarında, alacağın tamamının ya da bir kısmının tahsiline olanak bırakmamak amacıyla borçlu tarafından yapılan tek taraflı hukuksal işlemlerle, borçlunun amacını bilen veya bilmesi gereken kimselerle yapılan bütün hukuksal işlemlerin hükümsüzlüğünü sağlamak ve bu yol ile alacağı tahsilinin amaçlandığını, iddianın sabit olması halinde davacı, tasarruf konusu mal üzerinde cebri icra yolu ile hakkını alma yetkisini elde eder, tasarruf konusu taşınmaz mal ise davalı, üçüncü şahıs üzerindeki kaydın düzeltilmesine gerek olmadan o taşınmazın haciz ve satışını isteyebileceği- İptal davası, alacaklıya alacağını tahsil olanağını sağlayan, nisbi nitelikte Kanundan doğan bir dava olup tasarrufa konu malların aynı ile ilgili olmadığı gibi tarafların tacir olmasının da görev hususunun belirlenmesine de doğrudan bir etkisi bulunmadığı- Tasarrufun iptali davaları mutlak ticari dava niteliğinde olmayıp şahsi nitelikte ve borçlunun tasarruflarına yönelik bulunduğundan asliye hukuk mahkemelerinin görevine girdiği-
Dava konusu gayrimenkulün davalı borçlu tarafından düşük bedelle davalı üçüncü kişiye ondan da davalı dördüncü kişiye devredildiği anlaşılmasına rağmen, hüküm kısmında sadece davalı üçüncü kişi yönünden karar verilip, birleşen davanın davalısı dördüncü kişi yönünden olumlu olumsuz bir karar verilmeksizin yazılı biçimde hüküm kurulmasının doğru olmadığı-
TBK. 19 gereğince muvazaa hukuksal nedenine dayalı açılan iptal davasında, borçlu tarafından ilk satış yapılan şahıs ve varsa diğer satış yapılan şahıslarında davaya dahil edilip taraf teşkilinin sağlanması gerektiği- Mahkemece "dava konusu aracı satın alanların son malike kadar isimleri belirlenmiş olarak, dahili dava sağlanması için süre verilmesi ve taraf teşkili sağlandıktan sonra "tüm kayıt malikleri" yönünden muvazaa olgusu (TBK 19) araştırılarak var olduğunun saptanması halinde davanın kabulüne tümü yönünden muvazaanın varlığının ispatlanmaması halinde dava bedele dönüşmeyeceğinden reddine karar verilmesi gerektiği-
Tebligat Kanunu'nun 16. maddesine göre tebliğ edilmek istenildiği anlaşılan tebliğ mazbatasının incelenmesinde, tebliğ memurunca, anılan mevzuat gereği, ödeme emrinin muhatap borçlunun adreste bulunup bulunmadığı ve muhatap yerine tebliğ yapılan şahsın tebellüğe ehil olduğu tespit ve tevsik edilmeksizin doğrudan aynı konutta muhatapla birlikte sakin ikamet eden açıklaması ile babası olduğunu beyan eden...’ya tebliğ edildiğinin görüldüğü, bu durumda yapılan tebligatın usulsüz olduğu- Tasarrufun iptali davalarında, hüküm kesinleşmeden de alacaklının ilamlı icra yoluna başvurabileceği, karara karşı kanun yoluna başvurulmuş olmasının kural olarak ilâmın icrasını durdurmayacağı, ayrıca ilamlı takibe konu edilen icra emrinin tebliğ edilmesinin gerekçeli kararın tebliğinin usulsüz olduğunu da bertaraf etmeyeceği, o halde mahkemece, davalı ...’ye yapılan gerekçeli kararın tebliğ işleminin usulsüz olduğu gözetilerek, borçlunun usule aykırı tebliği öğrenme tarihi olarak beyan ettiği tarihin gerekçeli kararın tebliğ tarihi olarak kabul edilerek buna göre süresinde yapılan itirazlarının esası incelenerek oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekeceği-
Davalıların bozma ilamından sonra dava konusu taşınmazı dava dışı şahsa sattıklarının tapu kayıtlarından anlaşıldığından, davacı alacaklıya anılan şahsı davaya dahil edip etmeyeceği ya da bedele dönüştürüp dönüştürmeyeceği sorularak, oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekeceği- Bozma ilamında da belirtildiği üzere, adı geçen davalılar davada taraf sıfatını aldığı halde karar başlığında isimlerinin halen yer almamış olmasının isabetsiz olduğu- Davanın kabulüne karar verildiğine göre, İİK.'nun 283. maddesi gereğince, davacı alacaklıya takip konusu alacak ve fer'ileri ile sınırlı olarak dava konusu taşınmaz üzerinde haciz ve satış isteme yetkisi verilmesi gerekirken, tapu kaydının iptali ile borçlu adına tesciline karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu-
TBK 19 uyarınca dava açılabilmesi için davacının kesinleşmiş bir alacağının varlığı ön koşul değilse de, davacının bu davayı açmakta hukuki yararı olması için davalıdan bir alacağının olması gerektiği- Davacının iddiasını kanıtlaması halinde iddianın, alacağın tahsiline yönelik bulunduğu da gözetilerek İİK’nun 283/1 maddesi kıyasen uygulanarak iptal ve tescile gerek olmaksızın, davacıya haciz ve satış isteyebilmesi yönünden hüküm kurulması gerektiği- 1.000,00 TL değer gösterilmek ve harçlandırılmak suretiyle açılan davada, yargılama sırasında yapılan keşif sonucunda taşınmazın dava tarihindeki değerinin 89.699,55 TL olduğunun saptandığı, ancak davacının alacak miktarı göz önüne alınarak bu miktar üzerinden harç tamamlattırılmadan sonuca gidildiği anlaşıldığından, mahkemece, davacının kesinleşen alacağı göz önüne alınarak bu miktar üzerinden harcın tamamlattırılması için davacıya süre verilmesi, yatırılmadığı takdirde davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi, tamamlandığı takdirde davaya devam edilerek işin esası hakkında bir hüküm kurulması gerektiği-
Dava konusu taşınmazda yapılan keşifte davalı üçüncü kişinin taşınmazın bakımını yaptığı anlaşıldığından, mahkemece, davaya konu arazilerin davalı üçüncü kişi tarafından yapılan bakımının davalının satın almadan önce mi satın aldıktan sonra mı yaptığı yönünde değerlendirme yapılarak İİK.nun 280.madde kapsamında davalının borçlunun içinde bulunduğu mali durumunu bilindiği veya bilinmesini gerektiren kişilerden olup olmadığı yönünde yapılacak değerlendirme ile karar yerinde tartışılarak sonucuna göre karar verilmesi gerekeceği-