Dava konusu taşınmazın el değiştirmesinin engellenmesi için uygulanan ihtiyati tedbirin hükümle kaldırılmaması, davalı tarafından, istinafa getirilmiş ise de, HMK'nun 397/2 maddesi gereğince, ihtiyati tedbir hakkında aksi belirtilmedikçe hüküm kesinleşinceye kadar devam edeceği yönündeki amir hüküm gereğince, davalı vekilinin istinaf talebinin reddine, karar verildiği, karar davalı vekili ve diğer davalılar vekili tarafından temyiz edildiği, Bölge Adliye Mahkemesince ek karar ile “dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, temyiz dilekçesi gönderilen Daire kararının, HMK.nun 353/1-a-6 maddesi gereğince kesin olarak verilen kararlardan olduğu-
Davalı borçlu ve üçüncü kişi arasında alacak-borç ilişkisinin bulunmasının tarafların birbirlerini tanıdıkları ve üçüncü kişinin borçlunun mali durumunu bilen veya bilmesi lazım gelen kişilerden olduğunun kabulünü gerektireceği, bu halde işlemin İİK’nun 280/1. maddesi kapsamında iptali ile dava İİK’nun 283/2. maddesi gereğince bedele dönüşeceğinden, taşınmazın dördünce kişiye satıldığı tarihteki değerinin davalı üçüncü kişiden alacak ve ferileri ile sınırlı olarak tahsiline karar verilmesi gerekeceği-
Borçludan taşınmazları ilk satın alan üçüncü  kişi yönünden değerlendirme yapılmadan sadece 1,5 aylık süre içerisinde taşınmazın el değiştirmesi gerekçe gösterilerek ve sadece beşinci kişi yönünden değerlendirme yapılarak karar verilmesinin hatalı olduğu- Öncelikle borçludan taşınmazları ilk satın alan ve üçüncü kişi olan davalı ile borçlu arasındaki işlemlerin İİK 277 vd. uyarınca göre iptale tabi olup olmadığı yönünde değerlendirme yapılması gerektiği- İptale konu tasarrufların yapıldığı tarihteki inşaat durumunun usule uygun tespiti ile her bir tasarruf yönünden elden çıkarıldığı tarihteki gerçek değerinin tespiti gerektiği-  Dava dışı diğer borçlunun adresinde yapılan hacze konu mahcuz malların satışının yapılıp yapılmadığı, satışı yapılmış ise davalı borçlunun sorumlu olduğu miktar da dikkate alınarak yapılacak değerlendirme ile sonucuna göre karar verilmesi gerektiği-
Asıl ve birleşen tasarrufun iptali davalarında, davalı üçüncü kişi aynı taşınmaz için tazminata mahkum edildiğinden anılan dosyalardan verilen kararların infazı halinde her iki dosya yönünden tahsilde tekerrür olmamak üzere tasarrufun iptaline karar verilmesi gerektiği-
Mahkemece davalı dördüncü kişilerin nüfus kayıtlarının getirtilerek, akrabalık bağının tespitinden sonra, davalı üçüncü kişinin, davalı borçlu şirketin, İİK. mad. 280 kapsamında alacaklıya zarar verme kastıyla taşınmazlarını sattığını bilebilecek kişilerden olup olmadığının değerlendirilmesi ve sonucuna göre İİK. mad. 283/2 uyarınca bedele dönüşen davada üçüncü kişinin dava konusu taşınmazları elinden çıkardığı tarihteki gerçek değeri oranında bedelle (davacının alacak ve ferileriyle sınırlı olmak üzere) sorumlu tutulması gerektiği- Tapuda pide fırını ve dükkan olarak görünen taşınmazların devrinin İİK. mad. 280/3 gereğince ticari işletme devri olup olmadığının ve faaliyet ile ilgili gerekli araştırma yapılmadan tasarrufun iptali davasının reddine karar verilmesinin hatalı olduğu-
Davanın reddine dair verilen kararın Yargıtay denetiminden geçerek esastan bozulması halinde, dosyadan (İİK. mad. 281/II gereğince) verilen ihtiyati haczin, davalı tarafından kaldırılması talebinin, mahkemece reddine dair verilen kararların incelenmesinin Yargıtay’ın görevi olduğu, bu dosya ile ilgili Bölge Adliye Mahkemelerince verilen tüm kararların yok hükmünde olduğu- İhtiyati haciz kararı ile amaçlanan davacı alacaklının alacağının zayi olmasını engellemek olduğuna göre, davalının teminat karşılığında ihtiyati haczin kaldırılması talebinin değerlendirilmesi gerektiği-
İİK.'nun 283. maddesine göre, üçüncü kişinin mal veya hakkı dava sırasında elinden çıkarması veya elinden çıkardığının dava sırasında öğrenilmesi halinde davanın ıslahına gerek olmadan davacı alacaklının davaya bedel davası olarak devam edilmesini isteyebileceği veya devralan 4. kişiyi davaya dahil ederek davaya devam edebileceği, o halde mahkemece davacı alacaklı tarafından 4. kişi konumundaki kişinin kötü niyetli olduğunun ileri sürülmesi halinde adı geçenin davaya dahil edilip edilmeyeceği hususunda seçimlik hakkının hatırlatılması, davaya dahil ettiği takdirde 4. kişiye tebligat yapılarak davaya dahil edilerek taraf teşkilinin sağlanması, aksi halde üçüncü kişi yönünden davanın tazminata dönüştüğü kabul edilerek tarafların iddia ve savunmaları dinlenip delilleri toplandıktan sonra hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekeceği-
Tasarrufun iptali davasının reddedilmesi ile haksız olduğu anlaşılan (ihtiyati) haciz nedeniyle, davacı şirketin, dava dışı bankaya teminat mektubu karşılığı depo ettiği ve kullanamadığı paranın ihtiyati haczin konulduğu ve kaldırıldığı tarihler arası işlemiş faizlerinden oluşan zararının ve dava dışı bankaya ödemek zorunda kaldığı teminat mektubundan kaynaklı komisyon bedelinin maddi zarar olarak kabulü ile bu miktarların iptal davasında davacı olarak yer alan bankadan tahsiline karar verilmesi gerektiği-
Davalı borçlu aleyhine girişilen icra takibinin kesinleşmesinden hemen sonra söz konusu satışların yapılmış olması, devralan davalıların icra takip dosyası borçlusunun teyzesinin oğlu ve köylüsü olması, devredilen taşınmazların miktarları ile traktör gözetildiğinde satış bedellerinin düşük olması, davalı borçlu tarafından çekilen kredilerin bir kısmının taşınmazın alım tarihlerinden çok önce olması ve taşınmazın alım tarihinden sonraki kredilerin ise söz konusu taşınmazların ve traktörün alımı için kullanıldığının sabit olmaması gözetildiğinde devirlerin muvazaalı olduğunun kabulü ile "icra dosyasındaki alacak miktarı ile sınırlı olmak üzere, davacıya dava konusu taşınmazlar ile traktör üzerinde haciz ve satış isteyebilme hakkı tanınması" şeklinde TBK 19 uyarınca açılan davanın kabulüne karar verilmesi gerektiği-
Dava konusu aracın davalı borçlunun elindeyken noterlikçe düzenlenen satış sözleşmesi ile davalı üçüncü kişiye, ondan da gene noterlikçe düzenlen satış sözleşmesi ile davalı dördüncü kişiye devredildiği, Davalı dördüncü kişinin kötü niyetinin ispat edilememesi sebebi ile dava konusu aracın davalı dördüncü kişinin elinde kaldığı, mahkemece İİK 283/2 hükmü gereğince dava konusu aracın davalı üçüncü kişiden davalı dördüncü kişiye devir tarihindeki gerçek değeri üzerinden üçüncü kişinin tazminat ile sorumlu tutulmasına karar verilmesi gerekirken infazda tereddüt yaratacak şekilde sözleşmelerin iptaline biçiminde karar verilmesinin doğru olmadığı-