Taraflar arasında önceden görülen tapu iptal ve tescil davası sonuçlandırılıp karar kesinleştikten sonra; ilk davanın davalılarının, ilk davanın lehlerine tescil kararı verilen davacıları aleyhine, bu kişilere miras veya satın alma yolu ile mülkiyetin geçip geçmediğinin tesbitini ve yaratılan muarazanın önlenmesini istedikleri, dava konusu parsellerden ikisine revizyon gören tapu kayıtlarının davacıların kök miras bırakanından geldiğinin belgelendirildiği, bunun yanı sıra önceki tapu iptal ve tescil davasında, eldeki davaya konu yapılan maddi vakıanın hiç araştırılmadığı, özellikle gerçek hak durumunun ( maddi gerçeğin ) değerlendirilmediği, kadastro öncesi sebebe girilmeyip yalnızca kadastral mirasçılık sıfatına bakılarak ve zamanaşımından söz edilerek karar verildiği anlaşıldığından; davacıların tesbit niteliğindeki bu davayı açmakta hukuki yararlarının varlığının kabul edilmesi gerekeceği-
Şuf’a hakkı sahibinin, şuf’a “davası sırasında -mahkeme kararı uyarınca- bankaya ”şuf’a bedeli" olarak yatırdığı paranın faizinden -bu para, 492 s. Harçlar Kanununun 36/I maddesinde belirtilen paralardan olmadığından- davalının yararlanacağı, bu faizin Devlete kalmayacağı -
2886 sayılı Kanun'un 75. maddesinin ancak taşınmazın Hazine tarafından kiraya verilmesi ilişkilerinde uygulama olanağının olduğu, Belediye tüzel kişilerinin taşınmaz kiralamasından kaynaklanan uyuşmazlıklarda, 2886 sayılı Kanun hükümlerinin uygulanması söz konusu olmayıp 6570 sayılı Kanun'un uygulanmasının gerekeceği-
Mülkiyet belgesi bulunmaması halinde orman içi açıklıkların, öncesinin orman olup olmadığına bakılmaksızın özel mülk olarak tescil edilemeyeceği-
Vekille takip edilen işlerde tebligatın vekile yapılmasının gerekeceği, davalı Orman İdaresi davada vekil olduğuna göre, bozma sonrası duruşma gününün bu vekile tebliğinin gerekeceği, Orman Genel Müdürlüğüne yapılan tebliğin usulsüz olduğu, direnme kararı verilmeden önce bu usulsüzlüğün giderilmesinin gerekeceği-
Delicelik olarak tesbit dışı bırakılan yer hazineye ait olup, Kadastro Müdürlüğünün talebi ile kadastro çalışmaları yapıldığından 3402 sayılı Kanun’un 22/2. maddesine aykırı bir yön bulunmamakla ikinci kadastrodan söz edilemeyeceği-
Daha önce kamulaştırılan ve kamulaştırma bedelinin arttırılması davası da sonuçlanan taşınmazla ilgili imar uygulaması ile şuyulandırma sırasında davalı adına pay verilmesinin yolsuz tescil niteliğinde olduğu, bu nedenle 2942 sayılı Kanun’un 17. maddesindeki koşulların oluşmadığından bahisle davanın reddine karar verilmesinin yerinde olmadığı-
Davacının, davalı aleyhine daha önce satış suretiyle ortaklığın giderilmesi davası açtığı, yapılan keşifte taksimin mümkün olabileceği anlaşıldığından bu davanın red edildiği ve kesinleştiği, evvelce açılan davanın red nedenleri gözönünde tutularak bu defa hem taksim hem de satış istenilmiş olması nedeniyle yeni bir dava açılmasına yasal bir engel bulunmadığı-
Davacıya ait taşınmazda, onun muvafakatı ile oturan davalının, kendisine davacının gönderdiği ihtarnamenin tebliğinden itibaren, da-vacıya ecrimisil ödemekle yükümlü olduğu-
Her ne kadar dava dilekçesinde zilyetliğin korunması istenmiş ise de, davanın niteliği itibariyle davacının hakka dayandığı, bu nedenle, mahkemenin görevinin, çekişmeli taşınmazın değerine göre belirlenmesi gerekeceği-