Her ne kadar dava dilekçesinde zilyetliğin korunması istenmiş ise de, davanın niteliği itibariyle davacının hakka dayandığı, bu nedenle, mahkemenin görevinin, çekişmeli taşınmazın değerine göre belirlenmesi gerekeceği-
Kadastro tespitine itirazla çekişme konusu taşınmazın 4753 sy. Yasa’ya istinaden oluşturulan tapu kaydı kapsamında Hazine adına tespitinin yanlışlığı ve davacı adına tespitine karar verilebilmesi için, anılan yerin niteliğinin (mera olup olmadığının) ve davacının zilyetlikle edinme koşullarının gerçekleşip gerçekleşmediğinin usulünce araştırılıp saptanmasının gerekeceği-
El atmanın önlenmesi davasında, davalı ile müteahhit arasında yapılan sözleşme davacıyı bağlamayacağından "el atmanın önlenmesine" karar verilmesi gerekirken, "yapı bedeli üzerinden hapis hakkı tanınarak el atmanın önlenmesine" karar verilmesinin isabetsiz olacağı-
Tespite itiraz davasında orman yönetiminin, hakkında verilen hükmü temyiz etmediği ve bozmadan sonra da onun aleyhinde bir durum yaratılmadığından, mahkemenin direnme kararını temyiz hakkının bulunmadığı, uyuşmazlığın esası hakkında mahkemece verilen kararda bir isabetsizlik bulunmadığından, direnme kararının onanması gerekeceği-
Genel suların, umuma ait olup, herkesin başka kişilerin “kadim” ya da “öncelikli” haklarını engellememek koşulu ile, “faydalı ihtiyaçları oranında” bu sulardan yararlanabilecekleri Mahkemece, suların en az olduğu bir dönemde uzman bilirkişiler aracılığı ile yerinde keşif yapılarak, suyun debisinin ölçülüp, tarafların bu suya olan gereksinimlerinin belirlenmesi, yararlandıkları başka sular varsa onlarında miktarları gözönünde bulundurularak tarafların çıkarlarına (gereksinimlerine) uygun bir düzenleme yapılması gerekeceği-
Şufa davalarının özelliği itibariyle hak düşürücü sürenin geçirildiğini ileri süren davalının bu savunmasını kanıtlaması icap edeceği, nitekim davalının, savunmasını kanıtlama yönünden dört tanık gösterdiği, dinlenen bu tanıkların birbirini teyit eden ifadelerinden davacının satışı öğrendiğinin anlaşıldığı, bu durumda dava öğrenmeye nazaran bir aylık hak düşürücü süre içinde açılmadığından davanın reddine karar vermek gerekeceği-
Bir mahkeme kararının hüküm fıkrasında, gerekçeye girilmeden istekler hakkında tek tek verilen kararların yer aldığı, Özel Daire bozması ile ilk hüküm varlığını yitirdiğinden, verilecek direnme kararında önceki hükme atfen "önceki hükümde direnilmesine" denilmekle yetinilmesinin usul ve yasaya aykırı olacağı-
Kadastro mahkemelerinde, bir mirasçının diğerlerinin muvafakati olmadan dava açabileceği ve yalnız başına davaya devam edebileceği, mirasçıların tayin edilememesi sebebiyle, ölü olduğu belirtilerek kayıt sahibi adına tesbiti yapılan taşınmaz mallar hakkında, ölünün ismi açıklanarak mirasçıları denilmek suretiyle mirasçılar aleyhine dava açılabileceği- Kural olarak tereke adına açılan davada, mirasçılardan birinin ya da bir bölümünün tereke aleyhine hukuksal sonuç doğuracak nitelikteki beyanlarının terekeyi bağlamayacağı, 3402 sayılı Kanun’un 29/2 ve 30/2 maddeleri gereğince, davacının tereke adına dava açtığı, terekenin paylaşılmadığı, davalılara yapılan pay satışlarının tereke iştirak halinde bulunması nedeniyle geçersiz olduğu, davacının beyanlarının terekeyi bağlamayacağı dikkate alındığında; taşınmazların davacı ile dava dışı mirasçı paydaşlar adına miras payları oranında tesciline karar verilmesinin usul ve yasaya uygun olduğu-
Şuf’a davalarında «tapudaki satış bedelinin muvazaalı olduğu» yo-lundaki iddiaların net ve açık delillerle kanıtlanması gerektiği, tahmin ve takdire dayanan kanıtlarla muvazaa iddiasının ispat edilemeyeceği-