Tapu sicilindeki vakıf şerhinin silinmesi için doğrudan adli yargı yerinde dava açılmasını önleyen yasal bir düzenlemenin bulunmadığı, aksine isteğin sicile yönelik bulunmasından dolayı hüküm alınmasında zaruret bulunacağı-
Şuf'alı payın ilişkin olduğu taşınmaz, paydaşlarca özel olarak taksim edilip her bir paydaş belirli bir kısmı kullanırken; bunlardan birisi kendi tasarrufundaki yeri ve ona tekabül eden payı 3. şahsa satarsa; zamanında o yerde hak iddia etmeyen paydaşın şuf'a hakkı kullanmasının hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olacağı ve kanunun himaye etmeyeceği-
Davacının, davalıların hilesinden, kendisini aldatmasından söz etmesine rağmen BK.nun 28. maddesinin bu halde kendisine tanıdığı sözleşmeyle bağlı olmadığı şeklindeki hakkını değil, aksine hile ile yapıldığını öne sürdüğü sözleşme ile kararlaştırılan bedeli istediği, tanıkların da davacının iddiası gibi anlaşmanın bu şartı için tanıklık ettikleri, bu iddianın akdin şartları ile ilgili olduğu, bu şartların varlığının usulüne uygun şekilde yazılı delil ile ispat edilmesi gerekeceği, karşı tarafın akdin şartlarına uygun davranmamasının hile olmayacağı-
Uzman bilirkişi tarafından düzenlenen haritada dava konusu taşınmazın kuzey batısında kalan ve haritasında kırmızı renklerle taralı gösterilen bölümünün kesinleşen mer'a tahsis haritasının kapsamında kaldığı belirlendiği halde, taşınmazın tümünün davalı taraf adına tesciline karar verilmesinin isabetsiz olacağı-
K.lık, taşlık, çalılık gibi, devletin hüküm ve tasarrufu altındaki arazilerin ancak emek ve para harcanmak suretiyle imar ve ihya edilmeleri halinde zilyedlikle kazanılabilecekleri-
Yerel mahkemenin, taşınmazın kesinleşen orman tahdidi içinde kaldığını, ancak tapulu olması nedeniyle mahkemenin 10 yıllık süre içinde dava açabileceği gerekçesiyle davanın reddine karar verdiği, dosya içeriğinden, yörede orman tahdidi 1993 yılında yapılıp kesinleştiğinin ve dava konusu taşınmazın orman tahdit sınırları içinde kaldığının anlaşıldığı, davalının bu tahdidin iptaline ilişkin herhangi bir davasının bulunmadığı, kesinleşen tahdit iptal edilmediği sürece tahdit içinde kalan taşınmazlar hakkındaki tapu kayıtlarının hukuki değerlerini yitirecekleri, değinilen yön gözetilip, davanın kabulüne karar vermenin gerekeceği-
Davanın, tapu iptali ve tescil istemi olduğu, davalı tarafından yolsuz tescile ve tapu kaydına dayanarak iyi niyetle hak iktisap edip edemeyeceği başka bir anlatımla MK. nun 931. maddesinin koruyucu hükmünden yararlanıp yararlanamayacağı hususu söz konusu olup uyuşmazlığın bu noktada toplandığı, uyuşmazlığın çözümü için öncelikle tapulama tespiti sırasında 4753 sayılı Kanuna göre yapılan işlem sonucu oluşan tapu kaydı esas alınmak suretiyle Hazine adına yapılan tescilin yolsuz olup olmadığının araştırılmasının gerekeceği, başka bir ifade ile davacıların bu yerde mülkiyet haklarının belirtme tarihlerine kadar doğup doğmadığının araştırılması, yolsuz tescilinin varlığı kanaatine varıldığında bu kere toplanan delillere göre M.S.K.ın iyi niyetli olup olmadığının tartışılıp sonucuna göre bir karar verilmesinin gerekeceği-
Çalılıkların, devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerden olup emek ve masraf yapılmak suretiyle imar ve ihya edilmedikçe zilyetlikle kazanılamayacağı, bu davada imar ve ihya hukuki nedenine dayanılmadığı gibi bilirkişi ve tanıkların da bu yönde bir açıklama yapmadıkları, ancak, kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayalı tescil isteminin aynı zamanda imar-ihya istemini de kapsayacağı, o nedenle yerel mahkemenin kazanmayı sağlayan zilyetliğin imar ihyayı da kapsadığına dair direnmesinin yerinde olacağı-
Davanın tapusuz taşınmazların tescili isteğine ilişkin bulunduğu, bu tür davalarda Hazine yasal hasım durumunda olup, ilgisi yönünden diğer kamu tüzel kişilerinin de davada davalı durumunda yer aldıkları, dava ilkten Hazine ve Köy tüzel kişiliğine yöneltilmemiş ise de uyuşmazlığın niteliği gözönünde tutularak yargılamanın devamı sırasında dava Hazine ve Köy tüzel kişiliğine yöneltilmiş olmasının davada hasım değiştirilmesi olarak kabul edilemeyeceği-
Akit tablosunda kullanılan mühürün davacıya ait olmadığı savlanıyorsa; mühürün usulüne uygun olarak iki tanık tarafından ve ihtiyar heyeti tarafından imzalanıp imzalanmadığının araştırılması gerekeceği-