Dava konusu taşınmazın kamunun yararlanmasına terk ve tahsis edilen park niteliğinde olduğu, parkların, 3402 sayılı Kadastro Kanunun 16/A maddesi hükmüne göre hizmet mallarından olup ilgisi yönünden İl, Belediye, Köy veya Mahalle idare birlikleri tüzel kişiliği adına tesbit olunacağı- İncelenmekte olan olayda taşınmazın hizmet malı olarak tesbit edilmiş ise de daha sonra tesbit dışı bırakıldığı, bu tür taşınmazlar hakkında yapılan tesbitlerin, Kadastro Kanunun 12. maddesinde yazılı ve sicilin oluşmasına esas olan tesbit veya sınırlandırma niteliğinde olmayıp, taşınmazın hukuki ve geometrik durumunun belirlenmesi niteliğinde bir işlem olduğu, bu nedenle böyle bir tesbitin, 12. maddede belirtilen sürenin işlemesi bakımından hüküm taşımayacağı, tesbit dışı bırakılan bir yer, kadastro uğraşlarının dışında kalmakta olup böyle yerler hakkında süreye bağlı olmaksızın, her zaman genel hükümlere göre dava açılmasının mümkün olacağı-
2924 sayılı Kanun'la orman köylüsünün korunmasının amaçlandığı, orman dışına çıkarılan yerlerin bu kişilere rayiç fiyatla satılması kuralına yer verildiği, bu düzenleme ile orman köylüsünün ormanı tahrip etmemesinin ve geçiminin sağlanmasının amaçlandığı, tasarruf edenlerin kadastro tutanağının beyanlar hanesinde gösterilmesi için üç şarta yer verildiği, bunların miktar sınırlaması, yararlanacak kişilerin orman köyü nüfusuna kayıtlı olması ve Kanunu'nun yürürlüğe girdiği tarihten geriye doğru en az 5 yıl süre ile o yerde ikamet etmesi olduğu, kadastro hakiminin itirazlı parsellerle ilgili olarak doğru ve güvenilir sicil oluşturmakla yükümlü olduğu, açıklandığı üzere hakimin hak sahipleri yönünden araştırma yapmak ve sonucuna göre karar vermek zorunda olacağı-
2924 sayılı kanunla orman köylülerinin korunmasının amaçlandığı, orman dışına çıkarılan yerlerin bu kişilere rayiç fiyatlarla satılması kuralına yer verildiği, diğer deyişle, orman dışına çıkarılan yerlerin yalnızca orman köylülerinin nakli ve iyileştirilmesi amacıyla değerlendirilebileceği, tasarruf edenlerin kadastro tutanağının beyanlar hanesinde gösterilebilmesi için yasada öngörülen üç şartın gerçekleşmesinin gerekeceği, bunların, miktar sınırlaması, yararlanacak kişilerin orman köyü nüfusuna kayıtlı olması ve kanunun yürürlüğe girdiği tarihten geriye doğru en az 5 yıl süre ile o yerde ikamet etmesi olduğu, kadastro hakiminin itirazlı parselleri inceleyerek doğru ve güvenilir sicil oluşturmakla yükümlü olacağı, kanunun aradığı şartları araştırmaksızın hüküm tesisinin kanunun amacına aykırı olacağı, somut olayda, yerel mahkemenin kanunda açıklanan şartlar üzerinde araştırma yapmaksızın hüküm tesis etmesinin hatalı olacağı-
Vatandaşlıktan çıkarılıp yabancı duruma düşen kişinin, tapu ile malik olduğu taşınmazı, bir Türk vatandaşına satması üzerine, bu satışın iptali için Hazine tarafından dava açılabileceği-
MK.'nun 639/1. maddesi hükmü uyarınca bir yerin tapuya tesciline karar verilebilmesi için yasada belirtilen diğer koşullar yanında taşınmazın kazandırıcı zamanaşımı ve zilyetlik yolu ile edinilecek yerlerden olmasının gerekeceği, mer'a olan bir yerin yetkili merciilerce niteliği değiştirilmedikçe 3402 sayılı Kadastro Kanununun 17 ve MK.'nun 639/1. maddesi hükmü uyarınca tapuya tescilinin mümkün olmayacağı-
Tapu kaydının oluşumundan sonra yapılan taksim sözleşmesine dayalı iptal istemine ilişkin davada, 10 yıllık hak düşürücü sürenin uygulanmayacağı-
Dava konusu taşınmazın tamamının 1946 tahdidinde orman sınırları içerisinde kaldığı, 3302 sayılı yasaya göre 1989 yılında Hazine adına orman dışına çıkarıldığı, 1952’de yapılan maki tefrikinde makilik olarak ayrılan alanda kaldığı, tapulamacanın 1963 yılında senetsizden tesbit gördüğü, taşınmazın makilik alan olarak tefrik edildiği 1952 yılından itibaren kadastro tesbitinin yapıldığı, 1963 yılına kadar 20 yıllık zilyetlikle mülk edinme süresinin dolmadığı, bu durumda davalılar yararına kazandırıcı zamanaşımı yolu ile mülk edinme koşullarının oluşmayacağı-
Mütekabil taahhütleri muhtevi olan bir akdin ifasını talep eden kimsenin, akdin şartlarına ve mahiyetine nazaran bir ecelden istifade hakkını haiz olmadıkça kendi borcunu ifa etmiş veya ifasını teklif eylemiş olması lazım geleceği-
Davacının tapulu taşınmazına el atıldığından bahisle eldeki davayı, davalının ise harcını da vermek suretiyle satış vaadine dayalı tescil istemini içeren karşı davayı açtığı, mahkemenin, ifraz mümkün değil diye tescil davasını red ettiği, davalı karşılık dava dilekçesinde satın aldığı 3000 metrekarelik yerin müstakilen, bu mümkün olmaz ise hisseli olarak adına tescil istediğinden, BK.nun 18. maddesindeki (şimdi; TBK. mad. 19) dönüşüm kuralının uygulama kabiliyeti bulunup bulunmadığından ve hisseli tescilde ne gibi bir sakınca bulunduğu da açıklanmadan salt ifraz mümkün değil diye tescil davasının reddi doğru görülmediğinden hükmün bozulmasının gerekeceği-
Davacının, davalının 181 parseline ve yola elattığından bahisle meni müdahale ve kal istediği, yerel mahkemenin davacının 181 parseline tecavüzü yoktur gerekçesi ile davayı red ettiği, oysa bilirkişi tarafından düzenlenen rapor ve buna bağlı krokide kırmızı kalemle boyalı yerin kadastral yol olan H. sokağına davalının tecavüz ettiği, davacının da bu yola cephesi olup dava açmakta yararı bulunduğu düşünülmeden davanın reddinin doğru olmayacağı-