Dava konusu uyuşmazlıkta olduğu gibi, müşterek mülkiyet altındaki taşınmazlarla ilgili olarak , paydaşlar arasında oluşmuş ve uzun bir süre uyulmak suretiyle kararlılık kazanmış bir fiili taksimin ortaklık hukuken sona erdirilinceye kadar sürdürülmesinin her bir paydaştan öncelikle iyiniyet kuralları uyarınca beklenmesi gereken bir davranış biçimi olduğu, o nedenle her bir paydaşın, diğerlerinden mevcut fiili taksime uyulmasını beklemek; buna aykırı davranıldığı takdirde de, bu aykırılığın yasal yollardan ortadan kaldırılmasını ve doğan zararının tazminini istemek hakkına sahip olacağı-
Vekil ile sözleşme yapan (vekil edenin taşınmazını tapuda satın alan) kişinin, MK. 3 anlamında iyiniyetli olması (vekilin, vekalet görevini kötüye kullandığını bilmemesi veya kendisinden beklenen özeni göstermesine rağmen bilmesine olanak bulunmaması) halinde, vekil ile yaptığı sözleşmenin geçerli olacağı ve vekil edeni de bağlayacağı, ancak üçüncü kişinin vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde hareket etmiş olması halinde, vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmayacağı - “Vekalet görevinin kötüye kullanılması” hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil davalarında, “davalılar arasında el ve işbirliği bulunup bulunmadığı” hususunun araş-tırılarak sonucuna göre karar verilmesi gerekeceği - Vekilin, vekaletnameye dayalı temsil yetkisini kasden vekalet verenin zararına, kendi-sinin ya da işbirliği yaptığı başka bir kişinin yararına kullanması halinde, yapılan işlemin temsil yetkisinin sınırları içinde kalsa dahi, vekalet vereni bağlamayacağı-
Dava dilekçesinin sonuç bölümünün 2. bendindeki açıklamalar davacının yoksulluk nafakası istemine yönelik iradesinin varlığını ortaya koyduğu, o nedenle yerel mahkemenin dava dilekçesinde yoksulluk nafakası istenmediğinden HUMK.nun 74. maddesi gereğince yoksulluk nafakası talep edilemeyeceğine dair direnmesinin isabetli olmayacağı-
Paydaşlar arasındaki elatmanın önlenilmesi davalıdan öncelikle tüm paydaşları bağlayan harici bir taksim sözleşmesi ve özel bir parselasyon planın olup olmadığı veya fiili kullanma biçiminin oluşup oluşmadığı üzerinde özenle durulması, varsa çekişmeli yerin kimin kullanımına terk edildiğinin saptanılması, harici veya fiili taksim yoksa uyuşmazlığın M.K.nun müşterek mülkiyet hükümlerine göre çözümlenmesi gerekeceği-
Mahkemece mahallinde yapılan keşif sonucu alınan bilirkişi raporunda; müşterek maliklerin kullandıkları kesimlerin gösterildiği, gerek tanıkların beyanlarından ve gerekse bilirkişi raporundan tarafların uzun zamandır kullandıkları yerler zeminde belli olup böylece paylaşımın var olduğu ve aralarında bir yararlanma anlaşmasının bulunduğu, mahkemece bu anlaşmaya aykırı bir kullanımın bulunduğu belirlendiğine göre, davanın kabulüne karar vermek gerekeceği-
İştirak halinde mülkiyet durumunun söz konusu olduğu durumlarda zilyetliğin vergi kaydı gibi bir belge ile ispatı yoluna gidilmeyen hallerde mirasçıların aynı çalışma alanında kazanabilecekleri miktarın kuru toprakta 100 dönümü aşamayacağı, tapu kaydına göre uyuşmazlık konusu 126 parselin yüzölçümünün 143 dönüm olduğu, Kadastro Kanununun 21. maddesi hükmü göz önünde tutularak davacılara seçimlik hakkı kullandırılmak suretiyle belgesizden kazanabilecekleri 100 dönümlük miktarın belirlenmesi ,teknik bilirkişi tarafından krokisine işaret edilmesi, 100 dönüm hakkındaki davanın kabulüne, geriye kalan miktar hakkındaki davanın reddine karar verilmesi gerekeceği-
Davacıya nizalı daireyi satan yüklenicilerin % 65 oranında binanın inşaatını bırakarak, inşaat sözleşmesinden doğan edimlerini getirmemeleri nedeniyle, arsa sahibine karşı kendilerine düşen dairelerin devrini isteyebilecek şahsi hak kazanmadıklarından, yüklenicinin halefi sıfatıyla nizalı dairenin mülkiyetinin kendisine nakli konusunda ondan daire satın almış olan davacının talepte bulunamayacağı -
Vakfiye kapsamında bulunan çekişmeli taşınmazın zilyetlikle kazanılabileceği-
Yağmur suyu dışındaki atık sular kendi kendine su olarak kabul edilemeyeceğinden bir taşınmaz malikinin bu suları taşınmazına kabul etmek zorunda olmadığı-
Tapulu bir yerin haricen satımının kural olarak geçerli olmayacağı, ancak noterde düzenlenen taşınmaz satış vaadi sözleşmesi ya da mirasçılar arasında M.K.nun 612. maddesi uyarınca düzenlenecek yazılı bir belge bulunması halinde mümkün olacağı, davacının bu yolda bir iddiada bulunmadığı gibi bir delil de sunmadığı, murisi olan kocasının kardeşi M.’in tapu malikinden harici satın alması ve muris kocasına devretmesi yolu ile tapulu bir yerin kazanılmasının mümkün olmayacağı-