Mahkemenin davacının talep ettiğinden fazlasına hüküm veremeyeceği, o halde, kesin hükmün ancak, dava edilen kısım için söz konusu olacağı, dava edilmeyen ve yargılaması yapılmayan kısım için kesin hükümden söz etme olanağının bulunmayacağı, dava edilmeyen 5018 parsel içindeki (A) ile gösterilen kısım için kesinleşmiş bir hakem kararının bulunmayacağı, açıklanan olgulara göre, Özel Dairenin, 5018 parsel sayılı taşınmazın, mera olan kısmının belirlenmesine yönelik bozma kararının yerinde olacağı-
Taraflar arasında 27.4.1998 tarihinden sonraki dönem için yapılmış yeni bir yazılı kira sözleşmesi yok ise de, davacı idarenin bildirdiği mayıs 1998 ayı kira parası miktarı 66.000.000 TL. yi davalı hiçbir ihtirazi kayıt dermeyan etmeksizin ödemiş olduğuna göre, taraflar arasında yeni ve sözlü bir kira akdinin aylık 66.000.000 TL. bedelli olarak oluştuğunun kabulü gerekeceği, bu durumda davacının, davaya konu döneme ilişkin 66.000.000 TL. aylık kira parası üzerinden eksik ödenen kira bedellerini davalıdan isteyebilecekleri, mahkemenin hükmüne esas aldığı kira tesbit davasının, 4331 sayılı yasaya göre 27.4.1998 tarihinde sona eren kira sözleşmesi hükümlerine dayalı olarak 1.1.1998 tarihinden geçerli olmak üzere aylık kira parasının tesbitine ilişkin verildiği ve bu ilamın ancak dayanağı olan kira sözleşmesinin hukuken sona erdiği 27.4.1998 tarihine kadar hüküm ifade edeceği, bundan sonraki dönem için taraflar arasında yeni ve sözlü aylık 66.000.000 TL. bedelli bir kira sözleşmesinin kuru
Kadastro ve tesbit bilirkişileri ve yerel bilirkişilerin beyanları saptandıktan sonra bilgi verilmeyen sınır hat ve noktaları hakkında taraflarca gösterilen tanık anlatımları belirlenerek hasıl olacak sonuç dairesinde neticeye varılması gerekeceği-
M.arın süresi neye ulaşırsa ulaşılsın zilyetlikle kazanılamayacağı-
Taşınmaz başında yapılan keşifte dinlenilen yerel bilirkişi ve tanıkların davalı Adalet Bakanlığının tapu kayıtlarının uyuşmazlık konusu taşınmazlara uymadığını ileri sürdükleri, ancak davalı Bakanlığa ait tapu kaydının nereye ait olduğunu gösteremedikleri, bu durumda mahkemece yapılacak işin: davalı Adalet Bakanlığına ait tapu kayıtlarının kapsamının belirlenmesi, bu maksatla taşınmaz başında yapılacak yeni bir keşifle Adalet Bakanlığına ait tapu kayıtlarının nereye ait olduğunun belirlenmesine çalışılması, birleşik paftada hem niza konusu yerlerin hem Bakanlığa ait tapu kayıtlarının kapsadığı yerin gösterilmesi, bu suretle taşınmazın davalı Bakanlığın tapu kapsamında kalıp kalmadığının açıkça ve kesin olarak belirlenmesine çalışılması, ondan sonra uyuşmazlığın çözüme kavuşturulmasının gerekeceği-
MK’nun 1007. maddesine dayanan sorumluluktan doğan dava hakkının BK. 60 (şimdi; TBK. mad. 72) uyarınca bir ve on yıllık zamanaşımına bağlı olduğu, eğer zarar bir aynı hakkın varlık veya sona ermesinden ibaret ise; hak sahibinin her şeyden önce aynen geri alma olanaklarını araması ve sonunda tapu iptali ve tescil davasının red edilip kararın kesinleşmesinden sonra, oluşan zararın, tazminini devletten istemesi gerekeceği–
Mahkemece 3402 Sayılı Yasanın 14. maddesinin amir hükmünün kamu düzeni ile ilgili bulunduğu, bu hükmün zilyetliğe dayalı isteklerde mahkemece kendiliğinden dikkate alınması gerektiği nazara alınarak, gerçek kişilerin (satıcı, davacı, miras bırakan vb.) belgesiz zilyetlik yoluyla kazandıkları toprak miktarı 3083 Sayılı Yasa çerçevesinde Tapu Sicil Müdürlüğü, Kadastro Müdürlüğü ve Mahkeme Yazı İşleri Müdürlüğünden sorularak yasal kısıtlamalardaki 40 ve 100 dönümlük kazanılabilecek toprak miktarı gözetilerek istem konusu parselin bu bakımdan zilyetlik yolu ile kazanılıp kazanılamayacağının da belirlenmesi, oluşacak sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekeceği-
Davacı, köy tüzel kişiliği olarak zilyetliğinde bulunan taşınmazlarla ilgili Hazine aleyhine mülkiyetin tespiti davası açmış; davaya hakem sıfatıyla bakılarak taşınmazların davacı kasaba belediyesi köy tüzel kişiliğine ait olduğuna karar verilmiş ve bu karar kesinleşmiş olduğundan taşınmazların Hazine adına olan kayıtlarının iptali ile belediye adına tescili için açılan sonraki davada maddi anlamda kesin hüküm olan hakem sıfatıyla verilen kararın içine girilerek bu dava ile birlikte ele alınıp sanki hakem kararı temyiz edilmiş gibi incelenmesinin hatalı olacağı-
Bir taşınmaz malın malikinden izin alınmadan ve herhangi bir geçerli nedene dayanmadan işgal edilmesi halinin haksız fiil olduğu, haksız fiilin vukuu halinde bu eylem mal sahibinin bir zarar görmesi sonucunu doğurmuş ise, işgal edenin bu zararının ödemesi gerekeceği, hal böyle olunca, davaya konu yeri işgal eden kişi aleyhine açılan davaya devam edilerek tespit edilecek uygun bir tazminata hükmedilmesi gerekirken daha önce elatmanın önlenmesi ve ecrimisil davası açılan yer hakkında ikinci kez ecrimisil davası açılamayacağı, idarenin tahliye ettirme ya da kira sözleşmesi yapma yetkisini kullanması gerektiğinden bahisle davanın reddinde isabet görülmeyeceği-
Trampa işlemlerinin muvazaalı olup olmadığının, trampa sözleşmelerine konu taşınmazlar başında uzman bilirkişiler eşliğinde yöntemine uygun şekilde keşif yapılarak; mesaha, mevki, nitelik, imar durumu, emsal taşınmazlar ile benzeri objektif ölçütler ve varsa davalının bu yönde dayanıp sunacağı delil ve karşı deliller çerçevesinde, anılan sözleşmelere konu payların sözleşme tarihindeki değerlerinin ayrı ayrı saptanıp bu yolla trampa edilen payların toplam değerlerinin belirlenmesi ve bulunacak değerlerin birbirleriyle karşılaştırılması ile değerlendirilmesi gerekeceği–