Şuf’a hakkının tapuda Şuf’alı payın satışı ile doğacağı, satış tarihinden önce şuf’alı pay davacıya teklif edilmiş olsa dahi bu teklif şuf’a hakkının kullanılmasını engellemeyeceği gibi davacının iyi niyetli olmadığı şeklinde de yorumlanamayacağı-
İptal edilmemiş olarak kadastro paftasında mevcut ve halen umumun yararlandığı yol için davacının da dava açma hakkının bulunduğunun kabulü gerekeceği, dava açma hakkının sadece köy muhtarlığı ile sınırlandırılmasının yoldan doğrudan yararlanmakta olanların hakkının kısıtlanması anlamına geleceği, mahkemece bu kesim için davanın kabulüne karar vermek gerekeceği-
Tesbit dışı bırakılan bir yerin M.K.nun 639/1 ve 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14 ve 17 madde hükümlerine göre tapuya tescil edilebilmesi için, tesbit dışı bırakma işleminin kesinleştiği tarihten dava tarihine kadar 20 yıldan fazla bir süre ile yasada belirtilen koşullar altında tasarruf edilmesinin gerekeceği-
Davanın 13.6.1968 tarihinde açılmış bulunmasına, o tarih itibariyle yürürlükte olan 766 Sayılı Tapulama Kanunu’nun 33/1. maddesinde, kazandırıcı zamanaşımı yoluyla edinilebilecek toplam taşınmaz miktarı yönünden herhangi bir sınırlamanın yer almamasına, sonradan yürürlüğe giren 3402 Sayılı Kadastro Kanunu’nun 14. maddesi hükmünün de, açılış tarihi itibariyle eldeki davada uygulama yerinin bulunmamasına göre, usul ve yasaya uygun bulunan direnme kararının onanması gerekeceği-
Kural olarak ilk hükmü temyiz etmeyen tarafın direnme kararını temyize de hakkının bulunmayacağı, ne var ki eldeki dava ortaklığın giderilmesine ilişkin olup, hukuksal nitelikçe çift taraflı davalardan olduğu, bu niteliği gereği diğer davalardan farklı olarak , ilk hükmü temyiz etmemiş olanlar yönünden mahkeme kararının kesinleşmiş olduğundan söz edilemeyeceği, zira, davalının geçerli olan istemi bakımından bunların hepsi için davanın devam ettiğinin kabulü gerekeceği, bu durum, ortaklığın giderilmesini isteme hakkından ve davanın açıklanan niteliğinden kaynaklanan bir özellik olup, paydaşların hepsini etkilendirecek bir karar verilmedikçe ortaklığın giderilmesinin de söz konusu olamayacağı-
Muvazaaya dayalı uyuşmazlıklarda; mirasbırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak şekilde ortaya çıkarılması, bu irade ve maksadın tespiti için bu yöndeki tüm delillerin eksiksiz toplanıp değerlendirilmesi gerektiği, bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin olup olmadığının araştırılması, davalının alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile söz-leşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar arasındaki be-şeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk bulunduğu -
Davacı-karşılık davalı Turcas’ın bu şekilde sahibi olduğu intifa hakkını taraflar arasında düzenlenen işletme sözleşmesi ile davalı-karşı davacı eliyle kullandığı, bağıtlanan işletme sözleşmesinin kapsamı ve yapılacak işin niteliği gözetildiğinde, davacı-karşı davalı lehine taşınmazda kurulan intifa hakkının, süresi itibariyle mülkiyet hakkını zedeleyici ağırlıkta olduğunun kabulünün mümkün olmayacağı, kaldı ki işletme sözleşmesinin feshedilmesinin intifa hakkını ortadan kaldırmayacağının da intifa hakkına ilişkin resmi senette açıkça düzenlendiği, tapuya tescil edilmiş bulunan intifa hakkını sona erdiren haller M.K. 720. maddede açıkça düzenlenmiş olup, somut olayda da intifa hakkının terkinini haklı gösterebilecek bir nedenin varlığının kanıtlanmamış olmasına göre, Hukuk Genel Kurulu’nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekeceği-
Köy yollarından, köy halkının yararlanması sözkonusu olduğundan, bu yoldan doğrudan doğruya yararlanması engellenen kişinin, yola elatan kişi aleyhine, elatmanın önlenmesi davası açabileceği, mahkemece «sıfat yokluğu nedeniyle davanın reddine» karar verilemeyeceği–
Geçerli bir hukuki sebebe dayanmayan tescil işleminin “yolsuz tescil” niteliğinde olduğu ve her zaman iptalinin istenebileceği, yolsuz tescilin tek istisnasının MK.nun 1023. maddesinde düzenlenmiş olduğu, somut olayda, davada taraf olmayan ancak davacıların murisi ile aynı köyde oturan ve aynı isim ve aynı soyadına sahip kişinin, ihtilaf konusu olmayan taşınmazın satışı için vekaletname verdiği vekilin, vekil edenine ait taşınmazı satacağı yerde, davacıların miras bırakanına ait taşınmazı sattığı, yolsuzluğun davalının taraf olduğu sözleşmeden kaynaklandığı, ihtilaf konusu taşınmaz ile davalının satıcısı arasında hiçbir ilişki bulunmadığı anlaşıldığından, olayda MK.’nun 1023.maddesini uygulama olanağı bulunmadığı-
Dava konusu uyuşmazlıkta olduğu gibi, müşterek mülkiyet altındaki taşınmazlarla ilgili olarak , paydaşlar arasında oluşmuş ve uzun bir süre uyulmak suretiyle kararlılık kazanmış bir fiili taksimin ortaklık hukuken sona erdirilinceye kadar sürdürülmesinin her bir paydaştan öncelikle iyiniyet kuralları uyarınca beklenmesi gereken bir davranış biçimi olduğu, o nedenle her bir paydaşın, diğerlerinden mevcut fiili taksime uyulmasını beklemek; buna aykırı davranıldığı takdirde de, bu aykırılığın yasal yollardan ortadan kaldırılmasını ve doğan zararının tazminini istemek hakkına sahip olacağı-